Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Fransız okullarına çok pis takmış…
Galiba ekonomik gidişatı örtmek için sokak hayvanları yasa taslağı filan yetmemiş olmalı ki,
“Sömürge okulları” gündeme getirilmiş,
Ve sanki “ilk hedef Fransız Okulları! Saldırın” talimatı verilmiş gibi,
Milli Eğitim Bakanı mücahidane bir cihat başlatmış durumda…
Zaman zaman ironik bir şekilde Abdullah abi derdi ki:
“Vur bozkurtum vur tilkiye,
Vur kurtulsun Türkiye…”
Aynen o misal; eğitime dair tüm sorunlarımız bitti ve sadece 12 yabancı okulun hizaya sokulması kaldı sanki…
Şöyle diyor Bakan:
“Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ulusal ve uluslararası hukukunu korumak adına gerekli adımları attık. Bizim koşullarımıza gelirlerse hayatlarına devam ederler.”
Bu söylemler gerçekten çok komik kaçıyor artık!
Yahu Bakan Bey!
“Bizim koşullarımıza gelirlerse…” filan gibi şartlı cümle kurma bence…
Sen, senin mevzuatına tabi özel okul öğretmenlerinin bile hakkını korumaktan acizken,
“Devletin hukukunu korumak…” filan diye, koca koca laflar ederek komik duruma düşme istersen…
Bu arada,
Hadi buyur; Ankara’daki Fransız okulunu kapat da görelim!
Sen kapat; ben de, “Bakan bey adamın dibiymiş,
Dediğini yaptı ama ben yanıldım, özür diliyorum” diyeceğim!
Devam ediyor sayın bakan:
“Amacımız, Türk vatandaşlarının çocuklarının kendi kültürlerini öğrenebileceği şekilde eğitim almasını sağlamaktır”
Ben artık böyle bir cümle görünce veya duyunca çok gülüyorum.
Gülüyorum derken de sinirden gülüyorum!
Pardon ama “kültür” derken neyi kastettin sayın bakan!
“…Ben onlara STK diyorum” diyerek savunduğun cemaat veya tarikatların kültürünü mü kastediyorsun!
Yahu Muhterem!
İki bakanlığın adında “Milli” ibaresi var ve esprisi çok manidar.
Birisi Milli Savunma diğeri ise Milli Eğitim…
Sen, başında olduğun bakanlığın kurumsal kültürünün dibine dinamit koydun,
Kültürün, “kül”ünü savurdun “tür”ünü bıraktın,
Onu da kiremitte türlü yaptın; yandaş sofralarına meze eyledin!
Neyse konuyu dağıtmayım.
Aklıma şöyle bir temsillendirme geldi:
Yusuf Tekin Bakanlar Kurulu toplantısına gidiyor,
Erdoğan memnun bir yüz ifadesiyle “Devam Yusuf devam! Amaç ve kültür-mültür söylemli vurguya aynen devam!” diyor.
Meraklı gözlerle bakan Aile Bakanı hanımefendi bir şey anlayamıyor ve dayanamayıp Yusuf Tekin’e “amaç-mamaç,kültür-mültür nedir ki” diye soruyor.
—12 yabancı okul var.
Patron onları sıkıştırmamı istedi,
Ben de “Amacımız, çocukların Türk kültürünü öğrenebilmesi” diye bir slogan geliştirdim de; hoşuna gitmiş patronun,
Onu kastetti…
—Aaaa…. Yusuf Bey!
Ne tesadüf; biz de son günlerde “amaç mottolu” politika oluşturmaya çalışıyorduk.
Ama bizim cümlemiz daha vurucu ve havalı:
“Milli ve Manevi değerlerimizi çocuklarımıza aktarmak politikalarımızın odağında…”
Hele sen önce Türkiye’yi bir öğren de; sonra havalı ve vurucu cümle kurmaya kalk başıma dercesine gizli bir istihza sergileyen Yusuf Hoca “evet evet güzelmiş Mahinur Hanım” diye geçiştirip tam Patron’a odaklanırken Bakan Hanım dayanamaz ve sorar:
—Yusuf Bey, siz o cümleyi neden ve kim için söylemiştiniz?
—Yahu,
Bu Fransız Okulları yok mu…
—Fransız okulları derken Yusuf Bey,
Mesela, bu Ankara’daki Charles de Gaulle Fransız Lisesi’ni filan mı kastediyorsunuz Sayın Bakanım?
—En başta da o okul var Mahinur Hanım!
Mahinur Hanım eyvah eyvah der ve düşüncelere dalar,
Ne yapsa olmayacak; oğlan o liseye gidiyor!
Silkinip kendine gelen ve her şeye normal havası vermeye çalışan Mahinur Hanım “Yusuf Hocam, bakanlık olarak üzerimize düşen bir şey olursa söyleyin lütfen” deyip konuyu hemen kapatmak ister.
Bunu duyan Yusuf Hoca durur mu:
—Mahinur Hanım,
Cezayir büyükelçiliği de yaptınız siz,
Biliyorsunuzdur; bu Fransızlara karşı Cezayir gibi bir savunma hattı ve mücahedesi oluşturalım!
Hem Reis nezdinde de büyük pirim yaparız.
Ne dersiniz…
Milli Eğitim Bakanı konuşuyordu ama Aile Bakanı Mahinur hanım duymuyordu bile…
Tek düşündüğü, son derece memnun olduğu Charles De Gaulle Lisesi, oraya giden sevgili oğlu ve ortaya çıkacak gündemsel gelişmelerdi…
(Bu arada, Fransız Okulları veya başka bir ülkeye ait okullar umurumda bile değil. Bana kalırsa hepsi kapatılmalı…
Ama Milli Eğitim sisteminde farz mesabesinde olan devasa sorunları bırakıp da mekruh bile olamayacak 12 yabancı okulun gündem yapılması samimiyetten uzak ve hatta bilinçli bir gündem saptırma gibi geldi bana. Bu yüzden bu konuyu yazdım!)
******************
Yeni Vergi
Nilgün Ök,
AK Parti Denizli milletvekili,
İş kadını ve birkaç şirket sahibi…
Bu hanımefendi yeni vergi paketinin ilk imzacısı…
Ama kendisi son 5 yılda hiç vergi vermemiş!
Güya zarar etmiş; yersen…
Hem AKP’li olacaksın hem de zarar edeceksin; yahu kitaplar yazar mı hiç!..
Vekilimiz bizimle eğleniii….
***************
Uruguay’dan Alınan Sığırlar
Haber şu:
Sığırlar hasta mı?
Evet, hasta mı Sayın Tarım Bakanı?
Son iki yıldır Uruguay’da kuraklık yaşanıyor.
Buna bir de Uruguay’ın et ırklarının tamamını merada beslediğini hesaba katarsak; sığırların hasta olma ihtimali çok yüksek!
Sayın Bakan?
Yoksa senin de mi haberin yok!
Yok yok; bence haberin vardır Sayın Bakan.
Çünkü hayvancılıkla ilgisi olmayan ve sadece gıda ekonomisiyle biraz ilgisi olan birisi bile Uruguay düvelerinin düşük yaptığını ve sığırların kuraklıktan vurgun yediğini biliyor!
Hayırdır Muhterem!
Sığır konusunda dünyanın en başat üreticisi olan Amerika’ya yasak konulduğundan da mı haberin yok?
Yoksa birileri; sığır mücahitleri, et centcileri, İmam Hatip lobicileri,
Çok önceden,
Sadece Uruguay’dan,
Amerika ve Almanya hariç tutularak,
En kârlı bağlantıyı kurdu ve sonra da sığır ithalat kararnamesi çıktı da; senin bundan da mı haberin yok!..
**************
Yorumsuz
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan:
“Suriye ile çaresizlikten dolayı bir görüşme arayışı içinde değiliz.
Tam tersine olgunluğumuzdan dolayı bir görüşme arayışı içindeyiz…
(PKK/YPG) ile savaşmamız, bunun elindeki petrolü, enerji kaynaklarını alıp Suriye halkına geri vermemiz gerekiyor."
Allahım Allahım Allahım!
Ne kadar günahkarmışız ki bunları duymak zorunda bıraktın bizi!
*************
Hırsız Kim?
DEM Parti’li vekil:
“Hırsız var,
AKP hırsızlık yapıyor,
TÜİK eliyle her ay hırsızlık yapıyorsunuz.
Kendinize güveniyorsanız milletin kürsüsüne gelin “hırsız değiliz” deyin…”
Geldiler mi?
Valla geldiler ama kürsüye değil,
Adamın üstüne geldiler!
En hırlı-en hırslı şekilde ve sanki suçluluk psikolojisi içinde geldiler,
Sanki “hırsız” dendiği için değil de; bunu DEM Partili biri dediği için hazmedemediler ve adamı sille-tokat dövdüler!
*********
Tutar mı Peki?
Tutmaz…
Belediyelere çökme kararı, olsa olsa AKP’nin çöküş sürecini hızlandırır.
Bataklık Sendromu gerçekten kader demek ki…
Yahu arkadaş!
Seçim öncesi İstanbul-Ankara belediyelerinin projelerini programa almadın, kredilerini onaylamadın ve başarısız görünmeleri için epeyce bir bariyerleme yaptın da ne oldu!
Ters tepti; battın ve daha büyük kaybettin!
Hadi vicdanî, insani ve ahlaki boyutunu geçtim,
AKP içinde bir Allah kulu çıkıp da, belediyelere çökme politikasının halk muhalefetini daha da perçinleyeceğini, siyasal iflas getireceğini, onursuz bir bitişe sebebiyet vereceğini söylemez mi arkadaş!..
CHP’li bir siyaset yapıcıya “AKP’nin kendi topuğuna sıkacağı bir iktidar eylemi söyle” deseler; belediyelere çökme eylemi gibi akla ziyan bir alternatif onun bile aklına gelmezdi!
AKP’ye yakın Kanal 24 diye bir TV vardı,
Halen de var galiba…
Orada “Keşke Olmasaydı…” isimli bir belgesel program yapılırdı.
10-15 yıl sonra bu kanal hala olur mu olmaz mı onu bilemem ama “Keşke Olmasaydı…” programı herhangi bir şekilde veya kanalda devam ediyor olsa,
Ve AKP’nin son dönemini konu alan bir program çekilecek olsa,
SGK ve Vergi Borçları üzerinden belediyelere çökme kararının ne kadar yanlış olduğu,
Bu karara ikna edilerek Erdoğan’ın büyük kandırıldığı,
Ya da Erdoğan’ın en otoriter şekilde aldığı bu kararla siyasi bir intihara giriştiği,
AKP’nin çöküş sürecini hızlandıran en önemli hatalardan biri hatta birincisi olduğu söylenecek;
Ve “Keşke Olmasaydı…” diye belgeselleşecektir!
********
Haftanın Sözü Erdoğan’dan:
“Dürüst siyaset verilen sözlerin arkasında durmayı gerektirir.
Tutmadığınız sözlerin mahcubiyetini daha büyük vaatlerde bulunarak veremezsiniz.”
Amenna…
Doğru söze ne denir ki…
*************
Haftanın En Yorumu Ali Babacan’dan:
“Mehmet Şimşek’in öyle Türkiye'yi taşıma ve Türkiye'yi bir noktaya getirmede ne yetkisi var ne sorumluluğu var.
Yani şu anda sadece yaptığı, “Sayın Erdoğan harcasın” diye sağdan soldan para bulmak…”
Oldukça açık ve net bir anlatım değil mi…