Yani Müessese,
Yani kurulmuş, tesis edilmiş olan.
Mesela, Türk Dil Kurumu,
Mesela, Adalet kurumu,
Eğitim kurumu,
Daha genel deyişle de; "Kamu Kurumu"…
Bir de “Kurumsallaşma” kavramı var.
Bu ise; Bir kurumun kişilere bağımlı olmadan faaliyetlerini sürdürebilmesi ve gelişebilmesini sağlayan bir yapıya kavuşturulması demektir.
Yani bir sistemin olması,
Sürekliliğin varlığı,
Kişi ve kişisel inisiyatiften azade,
Bağımlılaşmaya meydan vermeyen bir durumun tesisi demektir.
Şimdi başka bir kavramı ilginize sunmak istiyorum.
“
Kurumsuzluk” veya “
Kurumsalsızlaştırma”
Bir kurumu, kurumsallıktan uzaklaştırarak kişiselleştirme ve bireysel irade ve inisiyatifin emir ve tasarrufuna bağlı kılınması demektir.
Peki bu "kurumsuzluk" veya "kurumsalsızlaştırma" ne getirmez, ne götürür..?
Yapının, yani kurumun kökünü kurutur,
Özelleştirir, yani kişiye özel bir hale getirir,
Kişi varsa vardır, yoksa yoklaştırır,
Kurumsal kimliği öldürür,
Kurumları subjektifleştirir,
Kurumların tasarrufları kişilerin ağzından çıkacak söz kadarlaşır.
Kurumlara duyulan saygı ve güven azalır.
Ve en acısı da, kurumlar üzerindeki bu operasyonun bulaşıcı olmasıdır.
Geçmişte söylendiği gibi "Anayasa bir kere delinse ne olur ki.." dendi mi; bu durum tepeden tırnağa doğru genişleyerek yayılır.
Herkes durumdan vazife çıkartmaya, kurumlar üzerinden "kurum kurum kurumlanmaya" başlar.
Kamu kurumlarında etki tesis edenler, diğer vatandaşlara "kurum satmaya" başlarlar.
Yani yol olur, yol…
Sonra peki,
Sonra..?
Sonrasını herkes biliyordur, kanımca.
Eğer yine de "ben bilmiyorum" diyen varsa,
"Kurum/Kurumsuzluk,
Kurumsallaşma/Kurumsalsızlaştırma" kavramlarını güncele ve pratik uygulamalara bakarak değerlendirsin.
Ben kavram, tanım ve formülasyonu verdim.
Hap yapıp, yut diyemem ya…