Üç konuşma paylaşacağım ve bu soruları cevaplamanızı isteyeceğim.
Birinci konuşma;
"Bu ülkeyi bugünlere getirenler mi yenilikçi…
Yani bu ülke bu hale geldiyse,
Bugün, benim Anadolu'daki vatandaşım konteynerlardan evine çöp rızık topluyor götürüyorsa,
Hafta pazarlarının atıklarını toplayıp evine götürüyorsa,
Meydanlar açız açız diye bağırıyorsa,
Evinin kirasını ödeyemiyorsa, suyunun parasını ödeyemiyorsa, elektriğinin parasını ödeyemiyorsa,
Ve artık, "yandım Allah" diyorsa benim halkım vatandaşım!
Yüzde yirmi beşi açlık sınırının altındaysa, yüzde ellisi yoksulluk sınırının altındaysa,
Bu hale Türkiye'yi kim getirdi?
Bu hükümet getirmedi mi!
Şunu bilmenizi isterim ki; bunu, ne siyaset kurumunun diğer partileri yutar ne de bu millet yutar!
Millet bunları hepsini çok iyi biliyor!..
Bakın;
Zaman şöyle biraz daha ilerlesin,
Bir seçim satımailine(sürecine) girildiği zaman arşivlerin hepsi açılacak,
Hepsi gözler önüne serilecektir…
Yani bu millet bu kadar da unutkan değildir.
Bunların hepsi hatırlatıldığı zaman, neyin bedelini kimlerin ödemesi gerektiği ortaya çıkacaktır."
İkinci konuşma;
"Halkın söylediği şu; açız açız açız…
Hükümet istifa hükümet istifa hükümet istifa…
Fakat hükümet bunları duyuyor mu; duymuyor…
Hep ben şunu söylüyorum meydanlarda;
Kulağı var duymuyor, gözü var görmüyor, dili var gerçekleri konuşmuyor!
Çünkü bunların millete saygısı yok!
Eğer, millet sizin yanınızda değilse,
Toplumsal desteğini, millet çekmişse,
O zaman, siz her an gidicisiniz…"
Üçüncü konuşma;
"Şimdi tabi bizde bir adet var,
Yani ülkede başımıza bir şey geldiği zaman, hemen dış kuvvetler deriz, dış güçler deriz, yabancılar deriz,
Şu deriz bu deriz…
Bazı isimler de buluruz.
Ve bunlar sebebiyle biz ayağa kalkamıyoruz, kalkınamıyoruz, birliğimiz beraberliğimiz bozuluyor felan…
Bu doğru da olabilir,
Ancak ben bunlara katılamıyorum…
Niçin katılamıyorum?
Eğer sizin bünyeniz güçlüyse sağlamsa; bünyede olan virüs hiçbir zaman sizin o bünyenize zarar veremez!"
Yok yok,
Boşuna günahını almayın; rahmetli Demirel dememiş bunları,
Seçim sürecine girdiğimiz bu günlerde Kılıçdaroğlu da dememiş…
Akşener mi?
Yok yok, o da dememiş.
Demirel'in varisi olduğu için Gültekin Uysal mı dediniz…
Üzgünüm ama o da değil!
Pardon Ecevit mi!
Yok da ebemin bale papuçları,
Yahu, Ecevit'in böyle bir jargon kullandığı vaki mi hiç…
Neyse, yorulmayın,
Ben söyleyeyim;
2002 seçimlerinden önce,
Ülkenin perişan haline istinaden,
Ve dönemin hükümetine atfen,
Erdoğan demiş!
***********
Cumhurbaşkanımız diyor ki:
"Milletimin, işi ilk turda bitireceğine inanıyorum."
Bence de,
Ama nasıl ve kimin işini?
Göreceğiz hep birlikte sonunu!
Yani, seçim sonucunu…
***********
Şaşı bak Şaşır
Eskiden muhalefet vaat, iktidarlar icraat yapardı.
Ama şimdi,
İktidar muhalefetle vaat yarışında,
Hatta muhalefetin iki senedir dillendirdiği vaatleri kendi vaadi yapma telaşında…
Evvel yok idi iş bu rivayet yeni çıktı…
Ya iktidarın aklı karıştı, yerini ve epeydir olduğu gibi ne yapacağını şaşırdı,
Ya da iktidarken muhalefet etmeye alıştı…
Bu arada,
Abdulkadir Selvi Cumhurbaşkanına soruyor:
Kamuya alımlarda mülakatı kaldıracağınızı söylediniz peki mülakatlar ne zaman kalkacak?
Erdoğan:
"Şuanda tabi ki, bugün-yarın bu denilmez,
Ne zaman,
Seçim bitecek, inşallah yeni dönemde yeni planlama ile bunun adımlarını atmış olacağız."
Bu cevap bana Organize İşler filminden,
"Araba nerede?
Müşteride…
Para nerede?
Yarın gelecek…" repliğini hatırlattı, acı acı gülümsetti ve beni geçmişe götürdü.
Bilirsiniz TEOG diye bir sınav vardı,
Liseye geçiş sınavı,
Ki, yapıldığı dönemlerde bir buçuk milyon civarı öğrenciyi ilgilendiren bir sınavdı.
Cumhurbaşkanımız, TEOG sınavıyla ilgili, gündemde bile değilken yine böyle bir programda şöyle demişti:
"Mesela,
Ben TEOG olayını istemiyorum,
Yani TEOG'un kaldırılması lazım.
Biz TEOG'la mı geldik ya...
Ne TEOG vardı ne bir şey vardı…"
Abdulkadir Selvi'nin sorduğu gibi, o programın spikeri de sormuştu:
"Nasıl bir süreç beklemeliyiz,
Ne zaman kalkacak?
Ne öngörmeli veliler?"
Erdoğan;
"TEOG kaldırılacak,
Hemen ya,
Kaldırdık bitti…
Yani ben bu ülkede cumhurbaşkanı olarak, bunu bakanıma başbakanıma bir kere söylerim, olur biter…"
Hemen kaldırıldı mı TEOG?
Evet,
Cumhurbaşkanımız bakanına, başbakanına söyledi ve hemen "oldu bitti…"
Hem de, hazırlıklarını TEOG'a göre yapan onbinlerce öğrencinin mağduriyeti umursanmadan…
Peki, "Kaldırdık bitti" olayı mülakatlara gelince neden olmuyor?
İşin sırrı seçimde galiba,
Al gülüm ver gülüm veya ne kadar ekmek o kadar köfte durumu sanırsam…
Bu mülakat işi,
Ve kayırmaya araç yapılışı, haksızlığa kılıf edilişi beni hep çok kızdırmıştır hem de aklıma bir fıkra getirmiştir.
Paylaşayım,
Hem gülümseyin hem de derin derin düşünün…
"Şarap fabrikasının emektar çeşnicisi ölür.
Hemen yenisi için ilan verirler.
Ama ilan kişiye özeldir; müdürün bir yakını alınacaktır.
Mülakat ona göre hazırlanmıştır.
Derken, ne ve nasıl olduğu bilinmeden perişan kılıklı, belli ki ayyaş birisi de başvurur.
Ve mülakat tarihi gelip çatar.
Ayyaş adam, Fabrika müdürü başkanlığındaki komisyonun karşısına geçer.
Müdür, biraz da bu ayyaşı başından savmak ve kendi adamını alabilmek düşüncesi ile test için ona bir kadeh şarap verir.
Adam şarabı içer ve;
"Kırmızı bir Muscatel, 3 yıllık, kuzey yamaçta yetişmiş, çelik varillerde yıllanmış" cevabını verir.
Müdür şaşkınlıkla "doğru" der.
Bir başka şarabı tattırır.
Adam;
"Kırmızı Cabarnet, 8 yıllık, güneybatı yamaç mahsulü ve meşe fıçılarda yıllanmış…"
"Doğru" cevabı üzerine iyice şaşıran müdür beyimiz, sekreterinin yanına gider ve ona bir bardak suya biraz idrarından karıştırarak getirmesini söyler.
Sonra, sekreterin getirdiği kadehi adama uzatır.
Beyaz şarap niyetine içirir…
Adam, kadehi bitirdikten sonra müdüre döner; o ayyaş gözlerle oldukça manalı ve adeta uyarırcasına bakarak der ki;
"Sarışın, 26 yaşında, 3 aylık hamile,
Eğer beni işe almazsan babasını da söylerim…"
************
Türk Kızılay ve Kan Stoku
Kızılay kan stoku azalmış.
Demek ki, yeteri kadar kan bağışı olmuyor.
Neden?
Galiba iktidar karşıtları ve Kızılay Başkanı Kerem Kınık antipatizanları kan vermiyor.
Bence bu yeterli bir neden değil!
Hadi diyelim böyle oldu,
Peki iktidar muhibbi, AKPsever kesim hiç mi kan vermiyor ve vermiyormuş be arkadaş!
Hani, halkın yüzde 50'si iktidar yanlısı idi!
Yoksa,
İktidar taraftarları mı azaldı,
Ya da onlar da Kızılay yönetimine güvenmiyor mu,
Ya da,
Kızılay'a kan verenler, sadece "sürtükler, düşükler, hainler, şerefsizler, namussuzlar, terör seviciler, din düşmanları, müsvedde proflar vb." şekilde adlandırılan iktidar karşıtları mı imiş!..