Kim büyük, kim daha büyük, kim en büyük?

Emre dedi ki;
"Yeni yazını merakla bekliyorum…"
Neyi kastettiğini biliyorum,
Ama onun merakını içeren yazımı cumartesi gününe bırakıp bu defa Mısır'la ilgili yazacağım.
Hepiniz bilirsiniz; Ortadoğu ve Afrika'nın en önemli ve en büyük ülkesi,
Hani, Nil Nehri var ya; işte onunla anılan ülke…
Bu ülkede Cemal Abdunnasır ve Enver Sedat'tan sonra yönetime Hüsnü Mübarek diye bir adam gelir.
Bu adam, 1981'den 2011 yılına kadar, 30 yıl yönetimde kalır.
Ama hayat işte,
Her şeyin bir sonu oluyor!
Mübarek için de öyle olur.
Ve, 2011 yılı yıldızının söndüğü andır!
İşte bu Mübarek denen zat son yıllarında öyle despot, öyle mütekebbir ve öyle zulümkar bir hale gelmiş ki; ahali, şerrinden çok korkuyor ve herhangi bir eleştiri dahi yapamıyormuş.
Neden?
Hemen içeri tıkıyorlarmış…
Ama her toplumda olduğu gibi Mısır'da da zeki ve nüktedan insanlar mevcut.
Bu insanlar Mübarek'e tepki ve eleştirisini fıkralarla dile getirmeye başlamışlar.
Ben de bugün oldukça manidar, ilginç ve ibretlik olan o fıkralardan birisini paylaşacağım.

Kim Büyük
Hüsnü Mübarek bir gün, sadık bendesi diyeceğimiz en yakın yardımcısıyla yolculuğa çıkar.
Bilirsiniz; yolculuk süresi uzun olunca sohbet de koyu olur.
Bir an olur ve Mübarek, yardımcısına şöyle bir soru yöneltir:
—Anlat bakalım!
Ben mi büyüğüm, Cemal Abdünnasır mı?
Yardımcısı cevap verir:
—Elbette siz büyüksünüz efendim!
Hangi sebepten büyük olduğunu sorunca da;
—Nasır, İsrail‘den korkardı, siz korkmuyorsunuz? der.
Mübarek sormaya devam eder:
—Şimdi söyle, ben mi büyüğüm Enver Sedat mı?
Yardımcısı:
—Tabi ki, siz büyüksünüz!
Mübarek;
—Neden? der.
Yardımcısı:
—Enver Sedat İhvan-ı Müslimin‘den korkardı, siz korkmuyorsunuz!
Havaya giren ve coşan Mübarek Hüsnü durur mu…
Duramaz; gurur ve nefs içinde son sorusunu yöneltir:
—Pekiii…
Ömer mi (Hz Ömer‘i kasdederek) büyük, ben mi?
Yardımcısı çok şaşırır ama çaktırmaz.
Hemen toparlar kendini ve "Elbette siz büyüksünüz!" der.
Gerekçesini sorunca da şu cevabı verir:
—Efendim,
Ömer Allah'tan korkardı, siz korkmuyorsunuz!..

Bu kadar…
Durun ya; belki alakasız ama anonim bir şiir paylaşıp öyle bitireyim yazıyı…

Hasan dağı arpalık,
Eğer saban yürürse…

Her derede bir değirmen,
Eğer suyu gelirse…

Her köylüden bir tavuk,
Eğer köylü verirse…

Güzel gidiş bu gidiş,
Eğer sonu gelirse…

Zorunlu Ekleme
Muharrem İnce adaylıktan çekildi.
Ama neden?
Gerçekten gündeme düşen kaset-maset gibi iğrençlikten dolayı mı?
Hayır.
Çünkü o haberlerin asparagas olduğunu Muharrem İnce de biliyordu.
İnce, stratejik bir hamle yaptı.
Siyaseten de akıllıca bir hamle…
Nasıl?
Bir-iki ay önce yüzde 7-8'lerde gösterilen oyları eridi eridi ve yüzde 1'lere düştü,
Sinan Oğan'ın da altına indi.
Ve bir de, partisinden ciddi istifalar başlayınca başka yol kalmamıştı.
Ama en önemlisi ise Millet İttifakına atfen söylediği şu sözde gizli;
"Bahaneleri kalmasın.
Yoksa seçimi kaybettiklerinde bütün suçu bize atacaklar…"
Aslında ne oldu?
Kendisinin adaylığına rağmen Kılıçdaroğlu'nun kazanacağını gördü.
Ve, kaybettiren dahi olamamaktansa kazandıran olayım bari diye adaylıktan çekildi.
Yarın, Kılıçdaroğlu kazandığında İnce'den şu açıklamayı duymamız çok muhtemeldir;
"…Sayemde kazandı,
Çekilmesem kazanamazdı!.."
Bu arada acı olan ne idi biliyor musunuz?
Sayın İnce için birileri sosyal medya üzerinden yaptıkları yayınlarla içlerinde biriken pisliği ortalığa saçtı.
Bunu yapanlar lanetlenmeyecek kadar iğrenç insanlar!
Tükürsem tükürüğüme acırım!
Ama bu rezalete, ilgili ve sorumlu devlet kurumlarının sessizliği ve gerekeni yapmaması en acısı, acımasızı ve utanılası idi!
OGÜNhaber