Kendime öğütler.. (son)

Açlıktan ölmek üzere olan bir kurt varmış. Zar zor yürüyormuş.
Yiyecek bulmaya da pek ümidi yokmuş.

Bir köpek ona doğru yaklaşmış ve “Çok kötü görünüyorsun çok zamandır yemek yememiş gibisin” demiş.

“Doğru söylüyorsun” demiş kurt. 

“Sen ve arkadaşların koyunları çok iyi koruduğunuz için uzun zamandır açım. 
Şimdi çok güçsüzüm ve yiyecek bulma konusunda da ümitsizim. 
Sanırım yakında öleceğim.”


“O halde neden bize katılmıyorsun?” diye sormuş köpek. 

“Ben düzenli olarak çalışıyorum ve karnımı doyuruyorum. 
Sen de aynısını yapabilirsin. 
Bana yardım edersin ve beraber koyunları koruruz. 
Böylece, sahibimin koyunları için tehlike olmaktan da çıkarsın, 
Sen de aç kalma konusunda endişelenmezsin. 
Bu hepimiz için iyi bir anlaşma olur.”
demiş köpek…

Kurt, birkaç dakika düşünmüş ve köpeğin haklı olduğuna karar vermiş. 

Birlikte köpeğin yaşadığı kulübeye doğru ilerlemeye başlamışlar. 

Fakat yürürken kurt, köpeğin boynundaki tüylerin azalmış, boynunun incelmiş olduğunu fark etmiş. Köpeğe bunun nasıl olduğunu sormuş.

“Bunun için endişelenme” demiş köpek. 
“O boynuma bağladıkları tasmanın yeri, sahibim beni geceleri bağlar."

“Bağlamak” diye bağırmış kurt. 

“Sen geceleri bağlandığını mı söylüyorsun?
Öyleyse seninle gelirsem benim de boynuma tasma takıp bağlayacaklardır.”
demiş kurt.

“Bu doğru” diye cevap vermiş köpek. 

“Fakat buna sonra sonra alışacaksın. Ben bunu artık düşünmüyorum bile.”

“Fakat tasmayla bağlanırsam istediğim gibi yürüyüşe çıkamam ve koşmak istediğim yere koşamam” demiş kurt. 

“Eğer seninle gelirsem özgür olamam  
Bu yüzden hoşçakal zavallı dostum. Fikrimi değiştirdim.
Ben aç kalabilirim, ama zayıf ve özgür olmayı, şişman fakat esir olmaya tercih ederim.” 
dedikten sonra, kurt dönmüş ve kaçmaya başlamış.

Köpek kurdun arkasından bağırmış. 

“Bekle, geri dön, istediğim zaman istediğim her şeyi yapamıyorum. 
Ama ben sağlıklıyım ve uyumak için sıcak bir yerim var. 
Sen özgür yaşamak için çok endişeleniyorsun. 
Ben senden daha özgürüm.”
demiş.

Ne kadar manidar değil mi…

Sonra sonra alışıyorsun, tasmaya bile.

Rahatlık, konfor, doygunluk yok ediyor özgürlüğü ve kendindenliği.

Olduğundan başka bir şeye dönüşüyorsun.

Ama ne umurunda…

Çünkü o pis boğaz nefsinle yiyorsun, içiyorsun, soğuktan korunuyorsun, aç kalmak kaygın yok.

Ve ne acıdır ki; zamanla alışıp, kanıksayıp, kabulleniyorsun.

Ne idim, şimdi ne oldum bile demeyecek bir başkalaşıma uğruyorsun.

Ama farkında bile değilsin.

Ve hatta, her şeye rağmen özgürlüğü seçenlere; “ben senden daha özgürüm” diyecek kadar basitleşebiliyorsun.

“Makam mevki ve koltuk sahibiysem; inancın, vicdansızlığın, kararan kalbin hiçbir önemi yok” umursuzluğu içindesin.

“İnandığın gibi yaşamazsan, yaşadığın gibi inanmaya başlarsın” sözüne en iyi örneklik ediyor ve üstelik tolere ettiğin, bu aşağılık esareti özgürlükmüş diye savunuyorsun.

Artık, 'Ev zencisi' gibi olmaktan gocunmuyorsun bile.

“Doğduğumdan beridir, aşığım istiklale; bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale!” diyerek Akif’ten nostaljik hamaset yapıyor, ama “altın lale”yi vecd içinde  boynunda taşıyorsun.

Zulmü de alkışlıyorsun, zalimi de seviyorsun,

Gelenin keyfi için; bırak geçmişi, menfaatine mugayir herkese sövüyorsun.

Kanayan yaraya biganesin,

Ne için sızlıyor, ne ciğerin yanıyor.

Onu dindirmek için, kılını bile kıpırdatmıyorsun.

“Adam aldırma da geç git” zihniyetiyle kibir, bencillik ve umursuzluk abidesi kesiliyorsun.

Güneşe gözünü kapatıp gece oldu gafletini maharet, işbilirlik ve hayatın gereği gibi lanse edebiliyorsun.

Ve sen, nereden nereye geldiğini öyle unutup kanıksamışsın ki, tıpkı Halil Cibran’ın dediği gibi;

“Acıyla karıldı harcın ama acıya da yabancısın. 
Ağıtları sen yakarsın ama kendi kulakların duymaz kendi ağıdını, 
Korkarsın kendinden olmayan herkesten. 
Ve sen kendinden bile korkarsın. 
Hazreti İbrahim olsan, sana gönderilen kurbanı pazarda satarsın.  
Gündüzleri Maria Magdalena'yı 'fahişe' diye taşlar, geceleri koynuna girmeye çabalarsın..
Merhamet dilenir, şefkat dilenir, para dilenirsin. 
Ve nefret edersin dilencilerden. 
Utancı bilir ama utanmazsın. 
Sana yapılmadıkça işkenceye karşı çıkmazsın. 
Senin bedenine dokunmadıkça hiçbir acıyı duymazsın.
Sen kendi acına bile yabancısın.
Örümcek olsan Hazreti Muhammed'in saklandığı mağaraya bir ağ örmezsin. 
Her koyun gibi kendi bacağından asılır, her koyun gibi tek başına melersin.  
Ölülerine dönüp de bakmazsın.
Ve sen kendine bile ağlamayacaksın. 
Komşun aç yatarken sen tok olmaktan haya etmezsin. 
Tanrıya inanır ama menfaatine taparsın.”


Kimse üzerine almasın,
Sadece kendime yazdım…
OGÜNhaber