Kaybetme korkusu ve mülakatların kaldırılması…

Ah ah…
Şu kaybetme korkusu neler de yaptırırmış…
AKP'nin Seçim Beyannamesi'ni görünce böyle düşündüm.
Şu siyaset ne garip değil mi…
Eskiden Erdoğan "yaparım-yapacağım" derdi,
Kılıçdaroğlu, "yapamazsın-nasıl yapacaksın" diye muhalefet ederdi.
Şimdi ise,
Kılıçdaroğlu "yaparım-yapacağım" diyor,
Erdoğan "yapamazsın-nasıl yapacaksın" demekle kalmıyor,
Bir şey daha yapıyor;
"Yapamazsın" dediklerini "ben yapacağım" diyor.
Hatta bunu büyük bir seçim vaadi olarak sunuyor.
Muhalefet,
Hem de, koro halinde cümlesi birden, "İşe alımlarda mülakat kalksın" diyordu,
İktidar sağıra yatıyordu.
Ve hatta, "kaldıralım da FETÖ'cüler, hainler, teröristler devlete mi girsin" diyerek, vatansever soslu sübjektivite içinde nümayiş yapıyorlardı.

Hayırdır Efendiler,
Tehlike bitti mi yoksa!
Yoksa bunun için de, 14 Mayıs'ı milat mı aldınız; tıpkı, "17-25 Aralık milattır" dediğiniz gibi!..
Sizi gidi uyanıklar sizi…
Bir ay sonra seçim var,
"Vallahi ben de öyle düşünüyordum" dercesine "mülakatları kaldıracağız" diyorsunuz!
Vay vay vay…
Galiba insanın aklı başına ya kaçarken ya da kaybedeceğini fark edince geliyor!
"Barışacağız-helalleşeceğiz" diyen Kılıçdaroğlu'nu yerden yere vuran iktidar, şimdi kalkmış "küskünleri kazanacağız" diyor.

Ne oldu muhterem,
Hani, "giden giderdi, gidenler kötülerdi, onlar çocuk bezi satanlardı",
Ne oldu; azaldınız, az kaldınız, azala azala çoğalamadınız mı!
Küskünlere ihtiyacınız mı doğdu!
Kaybetme korkusu bacayı mı sardı!
Bunların hepsine tamam,
Eyvallah; hatadan dönmek evlâdır,
Ama işe alımlarda mülakatlar nedeniyle hakkı yenen on binlerce vatandaşın kırgınlığı, kızgınlığı, küskünlüğü bitecek mi,
Gasp edilen haklarını helal edecekler ve Nebati'nin bahsettiği koyunlar gibi koşa koşa geri dönecek, AKP'ye oy verecek ve sandıkları patlatacaklar mı!
Yoksa zaten,
Onları kastetmiyorsunuz da; sadece, sizden ayrılan ve kaybetme riski yaşatan küskünleri kazanalım yeterli mi diyorsunuz!
Yahu, adama sormazlar mı!
Madem mülakat, kaldırılması gereken yanlış bir uygulamaydı; bugüne kadar neden yaptın,
Madem mülakat, yapılması gereken doğru bir uygulamaydı; bugün neden kaldırıyorsun!
Madem küskünler vardı ve kazanılması gerekenlerdi; bugüne kadar neden takmadın, iplemedin, umursamadın,
Madem küskünleri umursuyordun; bugüne kadar neden kazanmaya çalışmadın!

Nerden baksan samimiyetsizlik,
Riyakarlık,
Ve şirin gözükme seansları…
"Her şey Türkiye için."
Pardon, yanlış söyledim,
"Her şey seçimi kazanmak ve iktidarda kalmak için" olacaktı!
Tabi yersen…
Bence yemezler…
Kaybetme riski afakı sarınca,
Yumurta kapıya dayanınca,
Yaptığın doğru şey bile, itibar görmez Muhterem, görmez!..

AKP Aday Listesi ve Cürüm Ortaklığı
Partilerin aday listeleri açıklandı.
AKP listesini merak ediyordum,
Belki bu defa,
Yaşanan depremin etkisi ve yaşamaya devam ettiğimiz ekonomik kriz nedeniyle,
Halkın istediği, beğendiği, tercih edeceği isimleri aday yaparlar mı,
Kendi tabirleriyle "fabrika ayarlarına dönerler mi acaba" diyerek inceledim.
Ama nafile…
AKP, her ne kadar bir lider partisi olsa da; aday tespitlerinde uzun yıllar siyasal pragmatizmi esas alan bir yaklaşım sergilemişti.
Araya, "hüdayı nabit" tarzı isimler bonus olarak serpiştirilse de; genel temayül böyleydi.
Çünkü Türk siyasetinin genel karakteristiği böyledir ve AKP de, bu siyaset oyununu ideale yakın oynayan bir partidir ve partiydi!
Fakat bu defa çok farklı bir motif var karşımızda,
Kriminal Pragmatizm…
Bu da, iki şekilde tezahür etmiş.
Bir kesim gözden çıkartılırken diğer birileri hep ve daima koruma altında!
Komik olansa; üç dönem şartının bahane edilmesi.
O halde, üç dönemlik olmayan ve "partide ağır top" denen bazı isimler neden listede yok!
Bu noktada ve yeni pragmatik konseptte cürüm ortaklığının en zayıf halkaları, yük olmaya başlayanlar ve artık işe yaramayanlar tasfiye ediliyordu.
Ama aday yapılan bazı isimleri görünce, "cürümsel kollektivitenin" nelere kadir olduğunu çok iyi fark ediyorsun!
Henüz deşifre olmamış ama olduğunda gümbürtü koparacak fiillerin,
Aba altından gösterilen sopanın,
"…konuşurum yoksa!" tarzı, sessiz tehditlerin etkili olduğu apaçık ortada…
Ve bu yüzden,
Biraz da mecburen,
İstemeye istemeye ve kerhen de olsa,
Oy getirmek şöyle dursun; oy götürücü isimlerin, "sus payı" gibi listeye konulduğunu görüyoruz!
Adeta diyet listesi,
Ve, suskunluğun ödüllendirilmesi gibi…
Rüşvet kabilinden, "Vekil yapıyorum işte, sakın konuşma!" dercesine,
Geçmişte kurulan ve bugün kriminalize olma riski taşıyan ortaklıkların etkisi,
Tutkulu başlayan ama kötü biten aşkların fatura bedelleri,
Yarınlarda yaşanması muhtemel suçlamaların kaygısı ve adı konulmamış bir "Omerta Yasası" algısıyla yapılmış bir liste gibi geldi bana…

Meral Akşener ve Nurettin Nebati
Akşener;
"Bir Nebati Bakan vardı ne oldu ona?
O ışıltılı gözleri gören var mı?
Ekonomi perişan, esnaf kan ağlıyorken, kayıp bakan Nemo'nun nerede olduğunu bilen var mı?"
Nebati bunu duyar da durur mu…
Değişen damak tadı ve koyun eti düşmanlığımızı dile getirerek gündeme getirdi kendisini!..
Tam bir gastronom ve gurme edasıyla gözleri ışıl ışıl konuştu:
"…siz de yani,
Et beğendiremiyoruz be arkadaş,
Dana da dana; nedir bu ısrar!
Alın size koyun eti…
Koyun eti güzeldir, budur gastronomiden haber,
Yoksa kurban eder miydi hiç, İbrahim Peygamber!" dercesine, anlattı adam!
Yahu, vatandaşı da anlamak mümkün değil,
Hem et istiyor,
Hem pahalı diyor,
Üstüne üstlük, 350 liracık upucuz(!) koyun etini yemiyor, biraz daha ucuz diye koyun gibi kıyma kuyruklarında bekliyor!
Biraz olsun dinleyin Nebati'yi…
Ekonomik sorunları çözdüğü gibi,
Et sorununa da el attı ve damak zevkinden kaynaklandığını keşfedip ona da çare buldu!
Ama siz gafiller; görmüyor, duymuyor ve akıl etmiyorsunuz(!)
Demedi demeyin,
Nebati Bakan'ın engin ve derin bilgisiyle getirdiği bu öneriyi, uyarıyı ve teklifi dikkate almaz; damak tadınızı değiştirmez ve koyun gibi bir nimeti yok sayarsanız,
Şerefsizim yarın-birgün, "damak zevkinize en uygun et, at veya eşek etidir" der ve siz de, koyun gibi bakarsınız girdiğiniz et kuyruklarından…
Çünkü bugüne kadar, ne verse yediniz,
Ne söylese yuttunuz,
Olmayan ışıltısıyla aydınlandınız,
Başınıza taç yaptınız…
Ve şimdi de;
Dalga geçer gibi; ağız tadından, damak zevkinden dem vuruluyor,
"Dana eti bulamıyorsan koyun eti ye" deniyor,
Ama çıt bile çıkmıyor!
Sanki celladına aşık, maşuk ve maşuka gibi…
Bu arada;
Ey Mersinliler,
Muştular olsun size,
Nebati geliyor Mersin'e,
Tantuni artık koyun etiyle…

Bahçeli ve Cumhur İttifakından ayrı vekil listesi
İki yıl önceydi,
MHP'nin eski bir il başkanıyla sohbet ediyordum.
Sordum ona;
"Erdoğan'ın kendisine söylediği onca söze,
Kendisinin de söylediği türlü çeşit hakarete ve Erdoğan'dan cumhurbaşkanı olmaz demesine rağmen,
Bahçeli, söylediği sözleri ve kendisine atfen söylenenleri nasıl unuttu da; şuanda Erdoğan'la beraber hareket ediyor?"
Eski il başkanı dostumuz, bunu kendisi de merak ediyormuş.
Bir ortamını bulup sormuş.
Bahçeli de şöyle söylemiş;
"Ben sabırlı biriyim,
İnsanları sabrımla çatlatırım.
Her şeyin bir zamanı olduğu gibi elbet bu hesabı görmenin de bir zamanı var"
MHP'nin, Cumhur İttifakı'ndan ayrı liste yaptığını ve hatta Cuma günü çarçabuk YSK'ya verişini görünce, nedense bu anekdot geldi aklıma…
Galiba o zaman, bu zaman,
Ve bu zaman da, Bahçeli'nin hesap zamanı galiba demekten kendimi alamadım.
Yoksa Erdoğan'ın kaybedeceğini düşündü de;
"Tak sepeti koluna, herkes kendi yoluna" mı demek istedi acep…

Deprem Zamanı Sosyal Medya İletişimi Neden Kesildi?
Habertürk kanalında Mehmet Akif Ersoy, Bakan Adil Karaismailoğlu'na soruyor:
"Neden bant daralttınız,
Bant daraltma meselesi çok eleştirildi,
O dönem biz de oradaydık.
Ne dersiniz,
Yanlış bir karar mıydı?"
Bakan bey cevaplıyor:
"Yani öyle gerekli bir durum vardı,
Vardı ki, öyle yapıldı.
Yanlış bir karar olsaydı zaten yapılmazdı.
Olağanüstü bir durum vardı,
Demek ki, böyle bir şey yapılması gerekiyordu ve yapıldı…"
Milletin aklıyla dalga geçer gibi ve Türkçeyi katlederek konuşmasını geçip, sormak istiyorum;
Neydi, bu "gerekli durum" Sayın Bakan!
Yeterli sayıda (insanımız sizler için, sayıdan ibaret ya…) ve sizin uygun göreceğiniz kadar insanın ölmesi mi idi gerekli durum!
Yoksa, sosyal medya üzerinden enkazda kaldığını haber verenlerin de, kurtulmaması mı idi gerekli olan!
Ya da, 48 saat/iki gün boyunca gidemediğiniz-gitmediğiniz deprem bölgesinde, yaşananların duyulmaması mı idi; sizin gereklilik dediğiniz!
Öyle ya,
Ne lazım paşama…
Seçime gidiyorsunuz ve beceriksizlik oy kaybettirirdi,
Bunun bilinmemesi, duyulmaması, görülmemesi gerekirdi değil mi!
Allah aşkına,
Adamdaki rahatlığa bakar mısınız!
"Öyle gerekiyordu, öyle yapıldı" diyor bir de!..
Yahu vicdansız!
O esnada, Hatay'da yaşanan CHP mitingi değildi,
Engellediğiniz şey de, mitingden görüntüler değildi!
Yaşanan depremdi ve sizin yaptığınız felakete felaket eklemekti!
Getirdiğiniz engelle, düşene bir tekme de siz vurdunuz!
Depreme deprem kattınız,
Betoncusunuz ya; enkazların üzerine beton döktünüz,
İmdat isteyenlerin boğazını sıktınız, seslerini kestiniz!
"Gerekli durum" dediğin bu mu idi Muhterem!..

Günün Sözü
Ak Parti'yi kazandıran kadınlardı,
Kaybettiren de kadınlar olacaktır.
Hem de, kazandıran kadınların çocukları olan kadınlar...
OGÜNhaber