İmamoğlu nereye yürüyor…

Halbuki kaybetmiş olmasına rağmen çok güzel bir imaj yakalamış,
Ve sempati de toplamıştı…
Yapması gereken muğlak, müphem ve "koltuğu bırakmayan adam" tavırları sergilemek yerine "benden buraya kadar" demesiydi…
Ama yapmadı, yapmıyor ve yapmayacak gibi…
Kılıçdaroğlu'ndan bahsediyorum.
Keşke böyle yapmasaydın be Bay Kemal…
Basit-yalın-sade bir yol haritası çıkartsaydın ve "elinden geleni yapmışlığın müsterihliği" içinde çekiliyorum deseydin…
Ama anlaşılıyor ki, itibar sıfırlamaya gidecek ve zarafet üzre olanları dahi yüze çıkartıp yüz-göz olacak!
Yazık çok yazık…
Bayram sonrası neler olacak?
Ekrem İmamoğlu…
Bir plan dahilinde hareket ederek İstanbul başkanlığını kazanmıştı.
Bugün de öyle ve yine bir plan dahilinde hareket ediyor.
Sloganı "Değişim"…
Her geçen gün vites yükseltiyor.
Kılıçdaroğlu ise, "Ekrem Bey İstanbul belediye başkanıdır, İstanbul'u AKP'ye teslim edemeyiz" diyerek, güya olması gerekeni söylemeye çalışıyor ama asıl amacı bariyer koyma, ön kesme ve engellemedir.
Adı hırs mıdır yoksa başka bir şey midir bilinmez ama bu yaptığıyla Ekrem Beyin ekmeğine yağ sürüyor…
İmamoğlu "değişim" adı altında CHP genel başkanlığını sonuna kadar zorlayacak.
Ve hatta, bunun olmayacağını bile bile…
Neden?
Çünkü "ben yapılacak her şeyi yaptım ama engellediler; yeni bir oluşum başlatmaktan başka çare bırakmadılar" demek için…
Sonra?
Kılıçdaroğlu'nun inadı ve buna karşılık İmamoğlu'nun planlı kararlılığı sonucu CHP daha da karıştıracak,
Sular bulandıkça bulanacaktır…
Ve İmamoğlu buradan bir şey çıkartacak;
Yeni bir siyasal hareket…
"Sağ-sol, muhafazakar-laik, Kemalist-antikemalist" gibi ideolojik dayanmacılık ve klişecilikten öte, bağımsız ve orta yol içerikli yeni bir siyasal-toplumsal hareket…
Her ne kadar hazır bir partiye başkan olmak avantaj gibi görünse de,
Yeni bir başlangıcın zorlukları herkesin malumu olsa da;
Yeni bir Hareket yaklaşımı İmamoğlu'nun işine daha çok yarar.
Neden mi?
Türkiye sosyoloji konseptinde yerleşik ve statükocu bir seçmen refleksi var. Özellikle muhafazakar kesim tarafından CHP adına ve imajına dair katılaşmış algı ve kategorik reddiyecilik maalesef ki bir realitedir.
İmamoğlu'nun "Yeni Hareket"i, bu kronik yaklaşımın aşılması için de çok önemli bir avantaj sağlayacaktır.
Seçmen kitlesinin yarıdan fazlasının 40 yaş ve altı olduğunu düşünürsek,
Bu jenerasyonda takım tutar gibi parti tutma alışkanlığının pek kalmadığını hesaba katarsak,
Ve hele de, son iki yılda benzemezlik arz eden ve bir diğerine katısal refleksle bakan toplumsal/siyasal kesimlerde taassup azalmasını nazarı dikkate alırsak; böylesi bir hareketin kabul göreceğini söylemek safdillik ve siyasal fantezi olmayacaktır.
Tutar mı? Bence tutar…
Adı şu olur bu olur,
Belki de "Yeni Değişim Hareketi" gibi bir şey olur ama illa ki yeni bir şey başlatılır ve başlatılacaktır.
Bir yanıyla Fransa'da Macron'un başlattığı ve onu iktidara taşıyan "Yürüyüş Hareketi" gibi…
İmamoğlu buna mihmandarlık/başkanlık yapabilir mi?
Evet yapabilir.
Ulusal-uluslararası bağlantı ve kişisel müktesebatı buna son derece elverişlidir.
Ama yargısal-siyasal herhangi bir sebeple kişisel engellemeye maruz kalsa da, başka bir isimle de olsa; bu hareketin kısa zamanda gerekli ve yeterli popülariteye kavuşması zor olmayacaktır.
Çünkü,
Türkiye'de siyaset kısırlaştı,
Sadece lider sultasının dayatmasıyla yapılan şekli ve legal zorundalık içeren bir prosedür haline getirildi.
Toplumsal, yeni-yepyeni bir atraksiyon beklemekte…
Ki, bu yenileşme eksikliğini son seçimlerde halkın her şeye rağmen "alternatif mi var ki" diyerek; Erdoğan'a oy vermesinde gördük.
Hal böyleyken, tavansal siyasetin "güç devşirmeciliğinden" uzak bir şekilde başlatılacak böylesi bir "hareket", herkesten ve her kesimden ciddi bir teveccüh görebilir ve bence görecektir de…
"Daha yeni bir seçim oldu; güçlü bir iktidar var. Bu nasıl olacak ki…" diyebilirsiniz.
Ama öyle değil işte…
Müthiş bir sosyolojik değişim ve nesilsel farklılaşım yaşanıyor.
Üstelik Türkiye çok büyük sorunlarla karşı karşıya…
Görünen ve öne çıkan en önemli sorun her ne kadar ekonomi gibi görünse de; hukuksal, bürokratik, eğitsel, temsilsel vb. gibi alanlarda birikmiş, her geçen gün daha da artmakta olan ve çözümü gün be gün daha da güçleşen ciddi yapısal sorunlarla karşı karşıyayız.
Bu sorunların kökeni derin-geride de olsa, daha çok mevcut iktidarın geçmiş pratikleri döneminde tebarüz etmeye, artmaya ve özellikle son yıllarda sergilenen hoyrat tavırlar nedeniyle dağ gibi yığılmaya başladı.
Sorunu ortaya çıkartan nasıl çözebilir? sorusundan hareketle; henüz yapılan seçimle ciddi bir parlamento desteği elde eden iktidarın, zinde bir şekilde sorunların çözümüne dair ümit vermesi gerekirken; hem tabanda hem de ülkenin elit kesimlerinde çözüme dair net bir ümit ışığının oluşamamış/oluşturulamamış olması iktidarın en ciddi handikapı; böylesi yeni bir hareketin ise en büyük motivasyon kaynağını oluşturmaktadır.
Buna bir de, iktidarın 20 yıllık metal/mental ve algısal yıpranmışlığını katarsak; alternatiflik hissi uyandıracak bir siyasal harekete teveccüh olmaması mümkün değildir.
Tüm bu ve benzeri parametreleri nazarı dikkate alan İmamoğlu'nun baya ciddi hazırlıklar yapmış olduğu, yapmaya devam ettiği, Türk siyasetinde yok gibi görünen ama aslında derin şekilde var olan bir boşluğu iyi irdelediği ve alternatiflik stratejisi içinde planlı bir şekilde ilerlediği aşikar…
Tıpkı Özal'ın "dört temayül bir arada" yaklaşımı,
Tıpkı Macron'un "Yürüyüş" markalı siyasetsiz siyaset yaklaşımı gibi İmamoğlu'nun da profesyonel stratejili ama amatör ruhlu bir politikasız siyaset tarzında ilerleyeceğini düşünüyorum.
Daha geçen gün yaptığı basın toplantısında "Değişim"e dair şiddetli vurgusu kamuoyu tarafından biraz ucu açık ve belirsiz karşılansa da; o toplantıda İmamoğlu'nun son derece bilinçli ve akılcı şekilde ucu açık söylemler ve bıraktığı soru işaretleriyle hedeflediği zemini oluşturduğu kanaatindeyim.
İmamoğlu planında önemli birkaç şey var;
—Zamanlama,
—Step by step ve Watch your step hassasiyeti,
—Sabır ve haklıyken haksız konuma düşmeme itinası,
—Toplumsal-siyasal hazmetme kapasitesini akılda tutma lüzumu..
Sonuçta ne olur?
Belki ve hatta çok muhtemelen Kılıçdaroğlu CHP'nin başında kalır,
Genel Başkanlığa da devam eder,
Ama belediye başkanlığından istifa edip veya yeniden aday olmayıp yeni bir hareket başlatan İmamoğlu rüzgarı sonrası Kılıçdaroğlu'nun CHP'si minimizeleşir ve bugünkü halinden eser kalmaz!
Merkez Sağ kesimi temsil ettiğini söyleyen partiler kaynamaya başlar.
AKP'ye oy veren "kerhenci" kesim için alternatif temerküz oluşmuş olur,
Takribi beş yıl içerisinde "Erdoğan-Bahçeli-Kılıçdaroğlu-Akşener-Özdağ" gibi siyasal figürler için zorunlu emeklilik yolu görünür.
Peki, buna iktidar ve Erdoğan sessiz kalır mı?
Kalmaz tabi ki…
Aslında ilk etapta işlerine yaradığını düşünüp pasif destek bile olabilirler.
Fakat bir süre sonra kendileri için de tehlike arz etmeye başladığını fark ederler ama zaten, o zaman iş işten geçmiş olur.
Başka bir husus ve önemli bir nüans;
Mevcut veya yeni çıkan her siyaset "milli ve bağımsız" olmaktan dem vursa da; bu ülkede farklı olgu ve odakların desteği veya onayı olmadan kimsenin siyasal başarı elde edilemeyeceği küresel siyasal derinliğe vakıf olanlarca bilinen bir gerçektir.
Bu bağlamda, İmamoğlu'nun başlatacağı böylesi bir harekete iç ve dış derinlerin destek vereceğini ve hatta onay verilmiş olabileceğini düşünüyorum.
Ki, 2001-2002'lerde benzeri süreçleri yaşamış bir AKP ve Erdoğan'ın bunu bilmemesi mümkün değil.
Ama siyaset de tıpkı bireysel hayatlar gibidir.
İktidarlar da insanlar gibi doğar büyür ve ölürler!
Bazen, her ne kadar bazı şeylerin farkında olsan da,
Bu bazı şeylerin senin sonunu hazırladığının farkına varsan da,
Yapacak pek bir şeyin olmadığının da farkına varmak zorunda bırakılıyorsun.
Adeta siyasal miyadını dolduruyorsun!
Özetle;
Türk siyaseti ciddi bir tasfiye/yenileşme ve değişim sürecine girmiştir,
Girmeye icbar edilmiştir…
Bu sürecin yeni aktörü ve kurumsalı öyle görünüyor ki İmamoğlu ve yeni bir hareket olacaktır.
Çünkü zamanın ruhu bunu iktiza etmektedir, ettirmektedir…
OGÜNhaber