Güya ertelenmiş…

Ertelenmiş…
Kredi kartlarından 750 TL kesintiyi de içeren Savunma Sanayii Fonu yasa teklifinin görüşmeleri bütçe sonrasına, dolayısıyla 2025’e, ertelenmiş.
AKP Meclis Grup Başkanı Abdullah Güler, böyle dedi ve ekledi:
Sayın Cumhurbaşkanımız, yeniden, detaylı, titiz bir inceleme yapılması hususunu bize talimatlandırdı!
Şaşıran oldu mu?
Bence hayır…
Ah bu bürokratik oligarşi!..
Reis olmasa neler yapacaktı, gördünüz mü…
Hamdolsun ki böyle bir Cumhurbaşkanımız var!
Şak diye devreye girdi ve acımasız bürokrasinin Savunma Sanayi adını da kullanarak vatandaşı ezen hunharca teklifini tak diye durdurdu!

Vay anasını be…
Hepimiz alıştık değil mi bunlara…
Önce en ağır haliyle ortaya at,
Tartıştır, konuştur,
Tepkileri dikkate almış gibi yap,
Ve sonra “Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla…” diyerek düzenlemeyi geri çek!
Bunun adı nedir, biliyor musunuz?
Sıradanlaştırma, basitleştirme ve alıştırma.
Koymak isteyen de kendileri,
Kaldıran da kendileri.
Ve bu kaldırma işlemini de bir lütufmuş gibi anlatan yine kendileri…
Milletin eşeğini kaybediyorlar,
Bulunca ise “Bulduk, bulduk!” diye seviniyor ve bize de sevinin diyebiliyorlar!
Ve ne acıdır ki,
Yaşanmış ve defalarca tekrarlanmış örneklere rağmen bizler de sevinebiliyoruz!
Yahu Muhteremler!
Neden vazgeçtiniz,
At da size yaraşır; meydan da…
Yaşayarak öğrendik ki Bizde bu ölü kan, sizde o yaman surat olduktan sonra” farklı bir kılık ve başka kılıflarla yine koyacaksınız.
Neden ertelediniz?
Erkek dediğiniz ama aslında dişi olan devenin, erkek olduğuna inanmaya başlamıştık halbuki…

Galiba “Anadolu İrfanı” denen haslet bu olsa gerek…
Kanmaya, kandırılmaya doyamamak…
Ama kandıran da boş durmuyor tabii…
Kandırılmanın dayanılmaz cazibesine teslim olmuş ahaliye nankörlük etmiyor!
Milli ve yerli” kandırma enstrümanları oluşturuyor…
“…Denedin kandırdın, yine denedin yine kandırdın; bari bu defa biraz farklı dene ve ‘Anadolu İrfanı’na yaraşır kandır! düsturu muvacehesinde,
Aslında hiçbir şeyi değiştirmeden ama alternatif sunarmışcasına ve şeytanı bile yaya bırakacak yaratıcılık sergiliyor!
Savunma Sanayi için deyip 250 yıllık yenilgi, işgal ve savunma travmasını kaşıyarak “ölümü gösterip sıtmaya razı etmek” yöntemini “irfan ve imanla soslandırıp milli ve yerli bir tepsi içinde servis ediyor.
“Nasıl vazgeçirdik ama?” diye seviniyoruz ya,
Bence nafile…
Boşuna sevinmeyin,
Yeniden gelecekler, revize edilmiş şekilde getirecekler,
Ve emin olun ki daha yüksek ve daha güzel koyacaklar!
Yani kesinti ve vergileri…
Aklıma Cengiz Han geldi.
“Cengiz Han, Harzemşahlar Devleti’ne savaş açmış…
Tabii girdiğ
i her şehri yakıp yıkıyor.
ra Buharaya gelince Cengiz Han, haber gönderiyor: “Şehri teslim ederseniz kimseyi öldürmeyeceğim!
Harzemşahlar, çaresiz inanıyor ve kanıyorlar.
Şehre giren Cengiz Han, büyük çukurlar kazdırıyor ve insanları
diri diri gömdürüyor.
Hani, kimseyi öldürmeyecektin” denince ise Kimseyi öldürmüyorum, sadece gömüyorum” diyor.”
Benden bu kadar,
İlave söze ne hacet…

****************

Ayranımız yok içmeye Audi ile gideriz ……..
Medyaya yansıdı,
Yalanlayan da olmadı hiç…
Vahit Kirişçi,
15 ay Tarım Bakanlığı yaptı.
O şimdi milletvekili…
Bakanken kullandığı Audi marka makam aracını da yanında götürmüş.
Yeni bakan da okumuş kibar çocuk,
Getirin arabayı!” diyememiş tabi…
Hemencecik en mütevazisinden aynısından bir tane daha aldırmış.
Öyle ahım şahım değil; 20 milyoncuk, ucuz bir araba…
Bürokrasinin burnu iyi koku alır.
Bir devrin sonunun yaklaştığını veya bakanın affa mazhar olacağını düşünmüş veya kokusunu almış olmalılar ki eski bakanın kullandığı aracı bakım-makım bahanesiyle bakanlığa çekmişler ve saklamışlar.
Devrik bakan açıyor yeni bakana telefonu,
Sen misin ulan benim bindiğim aracı vermeyen…
Demediğini bırakmıyor ve tabi Audi otomobil yeniden Vahit bakana ulaştırılıyor!
Bu arada,
3-5 ay bile bakanlık yapsan zaten bir Passat tahsis ediliyormuş,
Ve üstelik bu muhterem Meclis’te Komisyon Başkanı da olduğu için tahsisli makam aracı orada da veriliyor.
Ama olsun,
Passat da nedir ki; Audi candır, tavanı çelik kubbe gibidir,
Roket düşse kaç yazar!
Güya Savunma Sanayii’ne para toplamak için “Yakın Tehlike” filmi kurgulanırken, lüks makam aracı için taklacı güvercinleri görünce,
Gel de yine Tevfik Fikret’i hatırlama…
Verir zavallı memleket, verir ne varsa malını,
Vücudunu, hayatını, ümidini, hayalini!
Bütün ferağ-ı halini, olanca şevk-i balini,
Hemen yutun, düşünmeyin haramını helalini...


Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!


OGÜNhaber