"Enflasyonu yüreğimizle halledeceğiz!.."

"Enflasyonun yükselme nedeninin yüzde 40'ı beklentidir."
Böyle diyor Maliye Bakanımız…
Yani hep artacağı yönünde, negatif bir beklentinin varlığındandır diyor.

Peki geri kalan yüzde 60 nedir?
O da, dış güçlerin müdahalesi veya küresel ekonomik kriz mi yoksa…

Kesin öyledir,
Ekonomi yönetimi sütten çıkmış ak kaşıktır ve dövizin yükselmesinde, enflasyonun artmasında, fahiş ev fiyatları ve akla-mantığa sığmaz kira artışında, gıda sıkıntısında hiçbir kusuru yoktur!
Ve geçen hafta şöyle diyor Sayın Maliye Bakanımız;
"Şimdi hedefimiz enflasyonun ana sebeplerinden biri olan beklentileri düzeltmektir. El ele vererek, birlikte adımlar atarak ve yüreğimizle halledeceğiz."

Muhterem,
Velev ki dediğin gibi enflasyonun ana nedeni beklentidir ve bunu düzeltmek istiyorsun.
Bunun için iki ana prensipten bahsedeceğim.
—İnandırıcı söylem,
—Destekleyici uygulama…

Bu bağlamda bakarsak;
Birincisi; Sen 21 Mart'ta dedin ki; "Türk Lirası en düşük durumda, daha ineceği bir yer yok, vatandaş rahat olsun"
O tarihte dolar kaç idi?
14.81 TL,
Şimdi kaç?
15.95 TL…
Üstelik Haziran-Temmuz'da 20'nin üstüne çıkacağı söyleniyor ve kimse, olmaz-olamaz da demiyor maalesef.
İkincisi; "Enflasyon Ocak'ta pik yapar 2023 seçimlerine tek haneli olarak gireriz" dedin.
Sadece Ocak'ta mı!
Enflasyon her ay pik yapıyor,
Piklere doymuyor.
Bırak tek haneli olmasını; millet iki haneli enflasyona bile razı halde!
Üçüncüsü;
"Döviz yükselsin, ne olacak ki; ihracatımız artar, bol bol döviz gelir ve cari açığımız düşer" dedin.
İhracatımız arttı,
Ama ithalatımız daha fazla arttı.
Cari açık ise tarihi rekorlar kırıyor.
Buna ne dersin muhterem…

Durum böyleyken, bir de şimdi çıkmış "yüreğimizle halledeceğiz" diyorsun.
Yahu, söylemlerinde inandırıcılık yok,
Çünkü her söylediğin, tabir caizse yatsıya ulaşmadan boşa düşüyor.
Destekleyici uygulama dersen; hiç yok,
Çünkü bir model, bir pratik, bir sistem bir uygulama yok!
Saldım çayıra Mevlam kayıra modeli…

Bir şey söyleyeyim mi,
Eğer şimdiki bakan, bakan olmamış olsa,
Ak Parti'nin bir milletvekili olarak görev yapıyor olsa,
Ve bakan olan muhterem, kendisinin bu söylediklerini söylese,
İçinden bile olsa;
Söylediklerine kendin de inanıyor musun Allah aşkına der; edilen vaadlere, olmayan sisteme, yapılmayan uygulamaya asla inanmazdı!

Bir de, yürekle halledilecekmiş!
Yahu, hangi yürek,
Yürek mi kaldı millette…
Aylardır ışıltıya baktı millet,
Sen dedin diye temenni etti, umut etti, Nebati diyorsa yapar demek istedi.

Sonuç;
Hüsran,
Kocaman bir hayal kırıklığı…
El ele vererek, birlikte adımlar atarak halledilecekmiş enflasyon!
Hadi oradan…
Muhterem,
İş sarpa sarınca, enkaz oluşunca ve batağa saplanınca mı milletle el ele vermek aklınıza geldi!
Ben söyleyeyim,
Milletin eli titriyor,
Adım atacak mecali yok,
Yürek dersen de; geldiğimiz noktada hala bu cümleyi kuruyorsanız, yürek yutmuşsunuz veya utanmayı unutmuşsunuz demektir!..

***

Erken Bitirme Merakı…
Darülaceze Sosyal Hizmet Şehrinin temel atma töreni…
Cumhurbaşkanımızla, müteahhit ve Hamza Cebeci (Darülaceze Başkanı) arasında şöyle bir diyalog geçiyor;
Cumhurbaşkanı:
Burayı ne kadar zamanda bitireceksin?
Müteahhit:
36 ayda ama 30 ayda bitiririm.
Cumhurbaşkanı:
Ne diyor bu ya?
Sen nasıl Fatih torunusun? Ne yapıyorsun sen ya?
Hamza Bey, 36 aydan başladı 30 aya indi.
Ne diyor bu?
Bu müteahhiti değiştirelim biz.
Olmaz, olmaz.
Sen Kanuni Sultan Süleyman'ı duydun mu?
Müteahhit:
Evet efendim, duydum (duyması gayet normal)
Cumhurbaşkanı:
Tanıdın mı?
Müteahhit:
Evet.
(Tanıması ise çok şaşırtıcı. Galiba Mohaç Savaşına Kanuni ile beraber katılmış ve savaş karargâhı binasının müteahhitliğini yapmış da o yüzden tanıyor)
Cumhurbaşkanı:
Süleymaniye'yi ne kadar zamanda bitirdi?
Mimar Hamza Bey!
Bir yılın altına düşürdü mü…


(Mimar Hamza beyin sesi işitilmiyor. Ama Cumhurbaşkanımız bir yılın altına düşürdü mü dediği için mimar olan Hamza Bey "Hayır efendim 7 yılda bitirmişti" diyememiştir…)
Diyalog, Cumhurbaşkanımızın "önümüzdeki yıl bu zamanlar burayı bitirin" talimatı ve müteahhitin de "söz bitiririz" demesiyle sona eriyor.

Sizi bilmiyorum ama bana çok ilginç ve aslında trajikomik geliyor!
Sadece burada değil,
Yol-köprü-bina-hastane, postane-hapishane,
Hemen her temel atmada, inşaat süresinin kısaltılması bir Ak Parti geleneği haline geldi.
Yahu, adamcağız 36 ay diye keyfinden demiyor ki.
Bu işin, ilgili kamu kurumunca hazırlanan bir şartnamesi var,
Bir keşfi var,
Belirlenmiş süresi var…
Şartnameyi müteahhit hazırlamıyor ki…
(Şartnameyi birlikte hazırladılarsa, tabi onu bilemem)
Kaldı ki, bir yılda bitebilecek bir iş için 3 yıl süre verilmişse,
Ya şartnameyi hazırlayanlar yanlış yapmıştır veya işin daha kısa sürede bitirilmesi mümkün değildir ve bu nedenle o süre koyulmuştur.
Böyleyken,
Süresi 36 ay olan bir iş, 12 ayda biterse,
Aceleye gelecek demektir.
O işe de, şeytanın karışmaması mümkün olmaz zannımca…

Bu arada,
Fatih'in torunu olmakla inşaatı çabuk yapmak arasındaki bağı, inanın ben anlamadım.
Cahilim galiba…

OGÜNhaber