Dürüstlüğe mi açız yoksa utanmaya muhtaç mıyız?

"Bu milleti, dürüstlüğe muhtaç edenler utansın…"
Bu da ne demek şimdi diyorsanız; demeyin bence!
Yaşanılan gerçeklik,
Ve geldiğimiz nokta bu maalesef!

Dürüstlük,
Dürüst olmak,
Olması gereken iken,
İnsanın temel hasletiyken;
Ekstra yapılan bir şeymiş gibi,
Fazilet ve erdemmiş gibi,
Birinden bahsederken, dürüst insan vurgusu yapmak; bence o insana ve insan mefhumuna çok büyük hakarettir!

"Dürüstlük olsun yeter,
Hiç olmazsa dürüst insan,
Abi, biraz olsun dürüstlük kalmadı mı ya,
Artık dürüst birileri gelsin, bizi dürüstlük yönetsin…"
gibi gibi söz, söylem ve düşünce duymak, oldukça can acıtıcı ve utanç verici!..

"Maalesef geldiğimiz nokta bu" derken kastım bu idi!

Bu yüzden,
Aslında öyle bir haldeyiz ki;
"Şecaat arz eden merd-i Kıptî gibi" (Bu arada, Kıptî'leri tenzih ediyorum) yaptığımız "dürüstlük" vurgusuyla utanmazlığımızı,
Söylem-eylem tutarsızlığımızı,
Edebiyat patlattığımızı,
Demagojiyle yol aldığımızı,
"Dürüstlük" derken; dürüstlüğün ırzına geçtiğimizi itiraf edip sergilemekten başka bir şey yapmıyoruz ama farkında bile değiliz!
Sanki, çok "dürüstlük" dedikçe, ortalık dürüst dolacak, dürüstlük su olacak ve çeşmelerden akacak!
Ne gezer!..
Ama ağızlardan saçılan, ortalık malı gibi mebzul olan bir şey var;
Herkes dürüstlük abidesi, her kesimde ahlak zabıtası…

Ulan arkadaş,
"Sen ağa ben ağa,
İnekleri kim sağa!" misali;
Konuşanlara, konuşulanlara bakınca,
Herkes dürüst,
Herkes dürüstlükten yana..
Ben de soruyorum o halde,
Madem bu kadar dürüst insan var; neden bu kadar çok "dürüstlük" istiyorlar!
Demek ki bir yerde hata var,
Veya riya,
Yahut da ziyankâr evlat gibi; "dürüstlüğü" israf eden var!
Bir pazar kurulmuş "anasını satayım"; dürüstlük alınıyor, dürüstçe satılıyor!
Satıcı dürüst, alıcı dürüst!
Galiba tek ben dürüstsüz'üm,
Dürüstlükten nasipsizim!
Peki öyle de;
O pazarın tek malı, neden "dürüstlük" olabiliyor!
Yok yok,
Bence utanması gereken millettir,
Dürüstlük isteyip, dürüstü seçmeyenin hakkı illettir,
Bukalemun gibiliği taltif edersen,
Doğruya doğru diyene, iş bilmezlik atfedersen,
Doğruya sağır olur, doğrucu'ya Davut dersen,
Yetinmeyip; doğru söyleyeni sürgüne gönderirsen
Dürüst olmayana yüksek paye verirsen,
Makamlara getirip, yetkilendirirsen;
Kendi darağacını kurmuş,
Yargısız bir infazla,
Dürüstlüğü ipe çekmiş olursun!

Son tahlilde;
Dürüstlüğe muhtaç kalan,
Anadolu İrfanı'ndan dem vurup; irfanı isim koyan,
Çok çok irfan demekle, irfan çoğalacak sanan "Ey Necip Millet";
Başka müsebbip arama!
Unutan ve dürüst olmayanı baştacı eden sensin,
Kendin ettin, kendin buldun,
Al işte, buyur;
Muhtaçlığa düştün; dürüstlük arıyorsun,
Arama boşuna,
Aslında sen; utanmaya muhtaçsın,
Utanmalısın, utanmayı bulmalısın!

Ziya Paşa der ki;
Ne günlere kaldık ey Gazi Hünkar;
Katır mühürdar oldu, eşek defterdar!..
OGÜNhaber