"Kafesin ortasına da bir merdiven…
Her maymun merdivenleri çıkarak muzlara ulaşmayı dener.
Her denediğinde dışarıdan üzerine tazyikli soğuk su sıkılır.
Soğuk suyla sırılsıklam ıslanıp yere düşen maymunun yerine yeni bir maymun konur.
O da diğer maymunlar gibi aynı şekilde soğuk suya maruz bırakılır.
Beş maymunun da sırayla muza ulaşma denemeleri sıkılan soğuk su nedeniyle başarısızlıkla sonuçlanınca maymunlar bir daha muzları almaya cesaret edemezler.
Su kapatılıp maymunlardan birisi dışarı alınır, yerine de yeni bir maymun konulur.
Yeni maymun hemen, koşup tepedeki muzlara ulaşmak için merdivene tırmanmaya çalışır.
Fakat diğer dört ıslak maymun buna izin vermez ve yeni maymunu döverler.
Daha sonra ıslanmış maymunlardan biri daha yeni bir maymunla değiştirilir.
Ve o da merdivene ilk yaptığı atakta dayak yer.
Bu maymunu en şiddetli ve istekli döven de, biraz önce diğerleri tarafından engellenen ve ilk dayağı yiyen birinci yeni maymundur.
Islak maymunlardan üçüncüsü de değiştirilir.
Bu da ilk atağında diğerleri tarafından cezalandırılır.
Diğer dört maymundan yeni gelen ikisinin, en yeni gelen maymunu niye dövdükleri konusunda hiçbir fikirleri yoktur ama en iştahlı dövenler de onlardır.
Sonra en baştaki ıslanan maymunların dördüncü ve beşincisi de yenileriyle değiştirilir.
Bu maymunlar da muzları almaya yeltendiklerinde onlardan önce değiştirilmiş üç yeni maymun tarafından dövülerek yukarı çıkmaları engellenir.
Ama tepelerinde o bir salkım muz hala asılı olduğu halde artık maymunların hiç biri merdivene yaklaşmayı denemez bile.”
Deneyi biraz da ben devam ettireyim.
Maymunlardan ikisi bir süre sonra yeniden muza ulaşmak istemiş.
Diğerlerine de bu fikri açmışlar.
Ama maymunların üçü, bu fikre şiddetle karşı çıkmışlar.
Olmaz, sakın ha; demişler.
İkili; bize dayatılan "öğrenilmiş çaresizliğe" razı olmayacağız ve aklımızı kullanıp muza ulaşacağız derler.
Harekete de geçerler.
Lakin diğer üç maymun hallerine öyle razılar ve çaresizliği öyle kanıksamışlar ki; harekete geçen iki maymunu döve döve öldürürler.
Geriye üç maymun kalır…
Kafa kafaya verirler ve; "görmeyiz, duymayız, bilmeyiz" derler.
En güzeli budur.
Biz böyle olursak "sahibimiz" bizi aç bırakmaz, doyurur derler.
Kaldı ki; diğer maymunlara olanlardan bize ne…
Dayak yiyorlarsa, aç kalıyorlarsa, kafeslere tıkılıyorlarsa, tepki görüyorlarsa onlar da bizim gibi yapsınlar.
Teslim olsunlar,
Razı gelsinler,
İtiraz etmesinler,
"Hakları olan muz"a bile ulaşmaya kalkışmasınlar,
Seslerini kesip otursunlar,
Hatta tabiatlarını, fıtratlarını, reflekslerini bile unutsunlar,
Bana değmeyen yılan bin yaşasın desinler,
Kısaca; "görmesinler, duymasınlar bilmesinler ve hayat süt liman olsun" derler.
Önceki yazımda olayın Japonsal mitolojik boyutuna değinmiştim.
"Üç Maymunu oynamak" hikayesiyle ilgili bir başka rivayet de bu olsa gerek…