Ankara mı, En Kara mı?

Ankaranın afakını  “enkara bir halet-i ruhiye”  sarmış…
“Siyasette 24 saat uzun bir süredir” sözünü bizatihi yaşıyoruz Ankara’da….
Günün sonunda yatarken, acaba sabah neyle uyanacağız belirsizliği hüküm sürmekte….
Siyaset kurumu yine ihtilaf ve tefrika içinde, paylaştıkları ortak zemini tekmelemeye devam ediyorlar…
Her kafadan bir ses çıkıyor tam bir kakafoni hakim….

Sağduyu yok, soğukkanlılık yok, Ülkenin “ali ve yüksek menfaatleri” sözleri sadece hamasette, tarafgirlik  ve bir diğerini yok etme yaklaşımı en acımasız ve umursuzca devam ediyor…

CHP aynı, değişen hiçbirşey yok, her şeye muhalif, zaman zaman kendine bile muhalif, adeta deprem sonrası enkazdan istifade etmeye çalışan  ve depremin kendi evini de yıktığını görmeyecek oportünist bir  depremzede….

MHP;  adeta  Oktay Vural ve  Özcan Yeniçeri’de tecessüm etmiş  iki kişilik bir koro… bugün söylenenleri dinleyince, söylenen yeni birşey yok, dünün tekrarı…..

BDP ise tedirgin, tedbirli, biraz sakin ve kenardan  gidişatı izleyen bir platformda…

Meclis oturumları, meclis tv yayında iken, akşam 19’a kadar adeta bir müsamere alanı. Eminim ki izleyenler lise yıllarındaki münazara yarışmalarını hatırlıyor. Ama meclis müsamerecileri daha acımasız, daha pervasız, daha agresif… “Sayın başkan, zabıtlara geçmesi için söylüyorum bunları….” diye başlayan “kelli felli” ama içi boş,  ne seçmenin ne de ülkenin hayrına zerre bir anlam ifade etmeyen sözler…

Ülke yangın yeri, halk endişeli, üzgün, müteessir, biliyor  ve dile getiriyor sesi duyulmasa da; “durun beyler sakin olun, hepimiz aynı gemideyiz” ama duyan dinleyen kim….

Kulaklar sağır, gözler kör, düşünceler kısır,  tam bir “akıl tutulması” yaşanıyor akil olması gerekenler Ankara’da….

Muhalefet’in , bu ana dek yapması gerekip de yapmadığı “muhalefet” görevi, Ak Parti ve özellikle de Tayyip Erdoğan husumetinin ve adeta nefretinin temerküz edip patlama şekliyle kendini gösteriyor.

Siyasiler, siyaset kurumunu  ve  adeta kendi varlıklarını  yok etmek istercesine  acımasız bir sahne kurmuşlar, düşmanca bir husumet ve garabetle oyun sahneliyor, millet  ise maalesef acı acı bu dramı izlemekte….

Devlette “paralel yapılanma” varlığı düşüncesi en çok da Ankarada yankı bulmakta, çünkü Ankara gördü ve görüyor,  bu yapının kendine has tavır ve yaklaşımlarını…

Ankara bizatihi yaşadı ve yaşıyor, devlet içindeki tarafgir düşüncelerle yapılan ayrımcılığı…

Ankara diyorum ama Ankara derken bürokrasi demeliyim galiba, çünkü Ankaray’la bürokrasi özdeşleşti…

Kamu yönetimi kadroları iyi biliyor,  kariyer ve liyakati öncelemeden  sadece kendinden olanı öne çıkartan bu “tarafgir ve paralel idari yapıyı”….

Evet bugün yine Ankara “enkara” idi, havası puslu, yüzler asık, meclis “kayıkçı kavgası”nda, bürokrasi tedirgin ve “ümitli”, halk ise  kederli, elemli, endişeli şekilde bir ekmek peşinde……..

Not: Sevgili Okurlar, bundan sonra bu köşeden sizlerle Ankara kulisleriyle ilgili olaylar, düşünceler ve fikirleri paylaşacağım. Umarım  beğenirsiniz..
OGÜNhaber