Bahsettiğim, zihin ve zihniyet savaşı. Belki de asırlar olmuştur; habersiziz. Kanıksamış ve adeta kabullenmişiz; kamusal ve bireysel zihnimizle savaşı ve esir alan zehri.
Peki, nedir bu zehir yahu?
Nedir devlet ve millet zihnimizi kısırlaştıran bu illet, diye soruları duyar gibiyim. Hemen söylüyorum: Milli (olmayan) Eğitim...
Tecavüzler oluyor! İnsanlıktan çıkmış şerefsiz; bebeğe, hayvana, kadına, şişeye, koltuğa ve daha nicelerine tecavüz ediyor. Hocayım diyen bir alçak çıkıyor, genç kaynana şehvet uyandırır diyerek mide bulandırıyor. Bir taraftan; yok efendim, reşit olmayan kızlar evlendirilir/evlendirilmez tartışması...
Şaşırmış, apışmış kalmış ve ağzımız açık ve büyük bir kızgınlıkla; 'Bu insanların zoru ne?' diyoruz. Bastığımız vatan toprağı tehlikedeyken; akla, mantığa, dine, kısaca insanlığa uymayan, türetilen ve üretilen bu kural ve kaideler neyin nesi!
Maalesef, daha neler var neler…
Aslı esası olmayan, uydurma dizilerden tarih öğrenenler var. Veya öğrendiğini sanan ve öğrenmediği, dizisel bilgiyle ahkam kesen bilgeler var. Evlendirme programı yapan kanallara ünlü olma hevesiyle akın akın katılmak isteyen/katılanlar var. TV ekranlarında sergiledikleri aşağılıklarla reyting yapmayı maharet sananlar var. Ekranda gösterdiği bayağılıktan dolayı yüzüne tükürmek istercesine bakılmasını, “herkes beni tanıyor” diye düşünenler var. Kapitalizmin palyaçoları var. Kişiliğini yok edip, giydiği elbiseden daha değersizleşmesini umursamadan; lüks giyim üzerinden, “ben daha zenginim” diye kavga edenler var. Bedensel çıplaklığını kumaşla örterken, kişiliksizliğini çırılçıplak göstermekten utanmayanlar var.
Bütün bunların sebebini söyleyeyim mi?
Milli (olmayan) Eğitim veya “milli” eğitimsizlik. Okumamak, araştırmamak ve bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak. Bunlara sebep, eğitim sisteminde bir türlü istikrar sağlanamıyor.
Yok efendim ÖSS, yok efendim LYS-YGS, yok efendim 4+4+4 sistemi.İnsanların kafası allak bullak.
Sürekli değişen sistemde insanlar ne yapacaklarını şaşırdı. Hangi sisteme adapte olacağımızı bilemez hale geldik. Alınan diplomaların bir anlam ve değeri yok; onca üniversite mezunu, işsiz. Onca okumuş ve zar zor bir yere gelmiş insanlar, kıt kanaat geçiniyor.
Tanıdığının olması en büyük diploma bu ülkede…
Çünkü; falan cemaatteki, falanca partideki tanıdık daha iyi yapıyor değil mi o işi? Ülkemizin kanayan yarasıdır; Milli (olmayan) Eğitim!
Artık, bu yaranın 20-30 sene sonra hala kanamaması için yapılması gerekenler kaçınılmaz boyuta gelmiştir.
Lütfen, rica ediyorum!
Allah aşkına, 'milli' eğitim sisteminden memnun olan var mı? Öncelikle, okullarda bir revizyon ve reforma ihtiyaç vardır.
Bu ülkede, devlet okullarında ki öğrenciler ne kadar verimli eğitim alabiliyor?
Bu ülkede öğretmenler ne kadar verimli ders verebiliyor, haylaz ve terbiyesizlik derecesinde haddini aşan öğrenciler yüzünden?
Okullarda politika değil, milli güvenlik ve milli siyaset öğretilmelidir.
Okullarda teröre ve terör gruplarına geçit verilmemelidir.
Öğretmenlerimize en ufak, saygı sınırını aşan öğrencilere, ağır cezalar verilmelidir. Tabi bunların da ötesinde 'Alınan diplomaların etki ve yetkisi artırılmalıdır!' Öğrencilerin hedefe odaklanması, bu kurallara uymasının kaçınılmaz hale getirilmesi gerekir. Öğrencilerin el becerileri ve ilgi alanlarına göre yönlendirmeler yapılmalı, buna uygun eğitim alması ve yoğunlaşması sağlanmalıdır.
Her şeyden önce daha çok okul ve daha çok üniversite açılması gerekmektedir. Şehirlerimizin tamamında büyük kütüphaneler açılmalı ve insanların okuma alışkanlığı kazanması sağlanmalıdır.
Okullarda serbest kıyafete izin verilmemelidir. Ülkemizde herkesin kıyafet alım gücü aynı değildir. Öğrenciler arasında psikolojik sınıf oluşması engellenmelidir.
Henüz ilk okul sıralarındayken milli şekilde yetiştirmek üzerine; daha farklı, görsel ve işitsel uygulamalı eğitim verilmelidir.
Tarihimizi daha kapsamlı ve doğru şekilde aktarmalı ve anlatmalıyız.
Örneğin; Fatih Sultan Mehmed’in sadece İstanbul’u fethettiği anlatılıp, bununla yetinilmemelidir. Müfredatının baştan aşağı değiştirilmesi daha sağlıklı olacaktır. Aksi takdirde intihara yaklaşan bir gelecek bizi bekliyor.
Tehdit etmiyorum, uyarıyorum.
Taşımış olduğu misyonu, gerçekten başarı odaklı gerçekleştiremeyecek görevlilerden istifalarını bekliyoruz.
Bir sonraki yazımızda görüşmek ümidi ile saygı ve sevgilerimle..