Eyyy Amerika! çek o pis ellerini Doğu Türkistan üzerinden (!)

Bu görüşlerin bir tarafında Doğu Türkistan’da yaşananlar milli, dini ve vicdani açıdan eleştirilip Çin’in uygulamalarına karşı bir tavır geliştirme bulunurken, diğer tarafında Doğu Türkistan meselesini ABD merkezli batı emperyalizminin kaşıyıp-kışkırttığı, dahası Çin’i köşeye sıkıştırmak için akla ziyan operasyonları hariçteki Doğu Türkistanlılar üzerinden uygulama sahasına koyduğuna dair komplocu fikirler oluşturmaktadır.

Ülkemizde Doğu Türkistan meselesiyle ilgilenen Doğu Türkistan kökenli kişi veya gurupların kurduğu STK’lar ve onlara destek veren imkânları mahdut diğer Türk soylu STK’ların faaliyetleri ciddi bir kamuoyu oluşturamamış iken, meselenin ABD merkezli kaşındığına dair algının kamuoyu nezdinde daha ağırlıklı olarak kendisini hissettirdiğini söylemek abartı olmasa gerekir.

Her ne kadar Doğu Türkistan meselesinde Çin tezlerini savunanlar bir at boyu önderlermiş gibi görünseler de, kamuoyunda bu iki zıt görüşten hangisinin kesin doğru olduğu noktasında maalesef net bir kanaat oluşmamıştır.

Doğu Türkistanlılar açısından ise düşülen denizde, tutunulacak yılan da olsa, hayatta kalma mücadelesi maalesef çok da kimsenin umurunda olmamaktadır.

Dünya efkar-ı umumiyesi bu iki zıt düşünceler içerisinde kendi menfaatlerine göre tavır takınmış olsa da, Doğu Türkistanlılar açısından mesele son 70 yıldır, tüm aleniliği ile şiddetten uzak, insan hakları temelli ve demokratik hakların kullanımını sağlamak üzere uluslararası teşkilatların desteğini alma prensipleri dairesinde yürütülmektedir.

Doğu Türkistan'da Çin devletinin uygulama sahasına koyduğu fiiliyatlar içeride bilumum Doğu Türkistanlıları hareketsiz hale getirmiş olsa da, dışarıda yaşayan Doğu Türkistanlılar, Çin vahşetini Dünya kamuoyuna anlatma çabasındadırlar. Yani birilerinin iddia ettiği gibi mesele son dönemlerde ABD'nin el atmasıyla ortaya çıkmamıştır. Lakin 70 yıldır yapılan bu mücadele maalesef hak ettiği şekilde ne tartışılmış, ne taraftar bulabilmiş ne de Çin'e dur diyebilen birileri çıkmıştır.

Hariçte Doğu Türkistanlıların çabaları çok az ülkenin veya uluslararası teşkilatların dikkatini celp edebilmiş, lakin onlar da durumun düzelmesi adına ne Doğu Türkistanlıların çığlıklarını duyabilmiş, ne de Çin'e karşı bir yaptırım uygulayabilmiştir.

Milli menfaatlerine göre hareket eden birçok ülke de, Doğu Türkistanlıların çığlıklarına maalesef hak ettiği şekilde destek vermemiştir. "Düşmanımın düşmanı dostumdur" sözü mucibince Çin ile milli menfaatleri çatışan devletlerin de kapısını çalan Doğu Türkistanlılar, bırakın dertlerine derman bulmayı, zaman zaman, Amerikan örneğinde olduğu gibi, üçüncü ülkelerin Çin ile olan husumetlerinde o ülkelerin dezenformasyon bilgilerini yaymakla itham edilmişlerdir.

Lakin Çin lehine tezviratta bulunanların, aynaya bakıp, iddia ettikleri argümanları bizzat kendilerinin yaptığını görmek, ne hikmetse, hiç mi hiç akıllarına gelmemiştir.

Bir taraftan Doğu Türkistanlıları Amerikan kucağına oturmakla itham edenlerin, kendilerinin Çin kucağına oturduklarını söyleyeceklere cevaplarını açıkçası merak edenlerdenim.

Şahsen ben, Doğu Türkistanlıların dertlerinin dile getirilmesinde ve problemlerinin çözümün de merhum İsa Yusuf Alptekin beyefendinin dediği gibi; "Doğu Türkistan meselesinin çözüme kavuşturulmasında öncülük şerefi Aziz Türkiyemizin olsun" hayalini görmek isteyenlerdenim.

Lakin durum, en azından bu sıralar, hiç de arzu etmediğimiz bir sessizliğe bürünmüş olsa da, ilk olarak New York Times gazetesinde ifşa edilmeye başlanan Doğu Türkistan'da yaşananlarla ilgili gizli belgeler artık zikredilen bölgede yaşananları gizleme imkanının kalmadığını da gözler önüne sermektedir.

Konuyu gündeme taşıyıp, Doğu Türkistanlıların da denize düşen olarak başta Amerika veya diğer dünya devletlerinin yardımlarına sarılmasını, ihanet ile itham etmeye mi yoksa var olan aşırı insan hakları ihlallerini, hangi saik ile dile getirilirse getirilsin, eleştirmekten yana tavır mı alacağımıza ivedilikle karar vermemiz gerektiği noktasına çoktan geldiğimiz kanaatindeyim.

Yazının başlığına bakınca benim de ikinci guruptakiler yani ABD merkezli Doğu Türkistan meselesinin kaşınıp-kışkırtıldığı kanaatinde olanlar arasında bulunduğum düşünülebilir.

Lakin 1 ila 5 milyon insanın nazi-vari kamplarda olduğu, dini ve milli aşağılamalara maruz kaldığı, 3-13 yaş arası çocukların ana-babalarından koparılıp kreşlerde tam bir Çinli gibi yetiştirildiği, Çinli görevlilerin, kendi ifadeleriyle 1,6 milyon Doğu Türkistanlının evine güya “kardeş aile projesi” kapsamında 1 aydan 3 aya kadar yerleştirildiği, bu evlerdeki her türlü hareketin rapor halinde Çin devletinin istihbarat elemanları tarafından arşivlendiği, yine sözde kardeş aile projesi kapsamında Doğu Türkistanlı genç kızların, rızaları dışında Çinli erkeklerle evlendirildiği, evleri veya üstleri aranan, evlerinden veya akıllı telefonlarında dini materyal veya ibareler bulunan Doğu Türkistanlıların hapse veya sözde eğitim kaplarına tıkıldığı, Doğu Türkistan’da camilere turnikelerden geçerek kartlarla girildiği, sözde eğitim kamplarında kendisine işkence eden insan müsveddelerine “beni öldürün” diye birilerinin yalvardığı, insanların İslami isimler kullandı diye potansiyel terörist olarak görüldüğü, 26 İslam ülkesine seyahat etmiş Doğu Türkistanlıların ülkelerine geri çağrılması, gidenlerin tutuklanması veya bir daha kendilerinden haber alınamamasının dile getirildiği, 2016 sonrası sözde eğitim kaplarının nerelerde, ne kadar veya hangi boyutlarda yapılıp geliştiğinin uydu görüntüleri üzerinden takip edildiği bir ortamda bunu kimin veya ne amaçla yaptığına bakmaksızın, insani bir duruş sergilenmesinin zaruret oluşturduğuna inananlardanım. Bu noktada durumun, vahameti ve aciliyetine binaen, bir hakikatin ifşası noktasında dini, milli ve insani vazife adddedip hakikati haykırmanın daha doğru bir insani duruş olduğu kannatimi siz değerli okurlarımızla paylaşma isterim.

"Ey Amerika, nedir derdin senin? Çek o pis ellerini Doğu Türkistanlılar üzerinden" yerine, insanlık adına, her ne düşünce ve beklenti ile olursa olsun, bu ayıbı ortaya çıkarıp dillendirenlere teşekkür edilmesi gerektiğini düşünenlerdenim.

Çin yukarıda sadece bir kısmını sıraladığımız insanlık ayıplarını yapmışsa ne olmuş yani demek yerine, dil, din, ırk ayırt etmeksizin, nerede bir insanlık ayıbı varsa ortaya çıkarıp dillendirenlere şükranlarımızı sunmamız gerektiği kanaatini taşıyanlardanım.

Gerçi Çin Devletinin bizatihi uygulamaları sayesinde Doğu Türkistan’da kışkırtılacak insan kalmamış olsa da, hariçte "birilerinin kucağına oturma merak ve sevdasında olan birkaç akl-ı evvelin" de bulunduğunu ifade etmek yerinde olacaktır.

Lakin ne Amerika’nın ne de o akl-ı evvellerin ipiyle kuyuya inilmeyeceğini sağır sultan bile duymasına rağmen, gelinen noktada tavrımız; yılana sarılmayın, bizden de ümidiniz olmasın, ne haliniz varsa görün mantığında olmanın da bir insanlık ayıbı olduğunu ifade etmemiz önem arz etmektedir.

Doğu Türkistanlılar üzerinde, en azından şimdilik ve dahi bariz şekilde, "olmayan Amerikan elini" çekmesini avazımız çıktığı kadar haykıralım haykırmasına da, Doğu Türkistan’da bir milletin toptan yok edilme ile karşı karşıya kaldığı gerçeğini nasıl değiştireceğimiz vebalini de üzerimizde taşıdığımızı aklımızdan çıkarmamalıyız.

Doğu Türkistan’da yaşanan insanlık dramını, hangi gerekçe ile olursa olsun, Amerikan parmağı ile açıklayıp, vicdanımızı rahatlatabiliriz. Lakin bu tutum Doğu Türkistan’daki insan onuruna yakışmayan uygulamaların bırakın bitirilmesini, bu sessizlik yüzünden daha fazla ve pervasızca Çin idaresinin uygulamalarında haddi aşmasına yol açtığını da hatırdan çıkarmamak gerekir. Amerikan parmağı diyerek geçiştirildiği düşünülen bu vahim husus, bu güne kadar Çin’in ateşine odun taşımaktan başka bir işe yaramamıştır.

Şayet ciddi bir ses çıkarılıp, tepki konulamadığı takdirde tarihin Doğu Türkistan'ı "II. Endülüs Vakası" olarak yazmasına ramak kalmış durumdadır.

O, herkese ve her yere sallanan Amerikan parmağını gelin hep beraber kıralım da, Doğu Türkistan’da yaşanan insanlık vahşetinin durdurulması adına “siz neler yapmayı düşünüyorsunuz ey üç maymunu oynayanlar” deme hakkımızı da kullanalım değil mi?

Hal böyleyken; yazının başlığını "Eyyy Amerika, çek o pis ellerini Doğu Türkistan üzerinden" yerine "Eyyy Çin, çek o pis ellerini Doğu Türkistan üzerinden" demenin mi daha doğru olduğunu siz değerli okurlarımızın takdirlerine bırakalım.
OGÜNhaber