Emperyalist dünyanın Doğu Türkistan’da iç ettiği bağımsız devletler-3

(1944 Hükümeti Cumhurbaşkanı Alihan Töre Saguni ve onun Ruslar tarafından Taşkent'te göz hapsine alınmasını müteakip Cumhurbaşkalığına getirilen Ahmetcan Kasimi)

Bugün ise sizlere Doğu Türkistan'ın 1949'da Komünist Yönetim tarafından işgal edilmeden önceki son bağımsız Doğu Türkistan Devleti hakkında bilgiler aktaracağım.

1933 yılında Kaşgar merkezli kurulan devlet, 1934 yılı Mart-Nisan ayları itibariyle Moskova eliyle iktidara getirilen Çinli Genel Vali Şın Şı-sey tarafından yıkılmaya başlanmış, 1937 yılına kadar Doğu Türkistan'ın güney bölgelerinde mücadelelerine devam eden halk, bu tarihten itibaren ülkeyi terk etmek zorunda kalmıştı.

Barköl'den kafileler halinde hareket eden Doğu Türkistan Kazak Türkleri önce Gasköl, ardından Tibet üzerinden Hindistan'a iltica etmişlerdi. Onbinlerce kişi olarak çıkılan yolculukta birçok insan hayatını kaybetmiş, bir kısmı geriye dönmüş, bir kısmı da sağ-salim ülkeden çıkarak hayatlarını kurtarmıştı.

Diğer taraftan 1933 Hükümeti'nin Uygur Türkü liderlerinden Mehmet Emin Buğra bey gibi General Mahmut Muhiti de hayatta kalabilmenin yolunu ülke dışına çıkmakta bulmuştu.

Doğu Türkistan'da ipleri tamamen eline alan ve ülkeyi bir nevi "Sovyet Peyki" haline getiren Şın Şı-sey, 1937 yılında "Büyük temizlik Harekatı"nı başlatmış, ne kadar muhalif varsa derdest etmenin derdine düşmüştü.

1940 yılında, biraz da Sovyetlerden aldığı güç ile sınırları zorlamaya başlayan Şın Şı-sey, halkın elindeki silahları toplama kampanyası başlatmış, duyuruları yapmak üzere köy köy dolaşan Çinli memurların camilere postallarıyla girmesi bardağı taşıran son damla olmuştur.

Silahını teslim etmeyen ve Çinli memurların cami ve mescitlere karşı tutumlarını içine sindiremeyen Altay bölgesi Kazak Türkü liderlerinden Irıs ve Esim Hanlar ayaklanmış, onları "Bugün silahını veren yarın canını ve namusunu verir, ben silahımı vermiyorum, alabilecek bir babayiğit varsa gelsin alsın" diyerek Osman İslamoğlu takip etmiş, yanındaki birkaç arkadaşıyla dağ yolunu tutarak ayaklanmanın fitilini ateşlemiştir.

1942 yılında Almanların, Karpatlarda Rus askeri birliklerini bozguna uğratmaya başladığı haberini alan Şın Şı-sey'in, Sovyetlerin savaşı kaybedeceği hissine kapılarak Merkezi hükümetle arasını iyileştirme siyaseti gütmeye başlaması, Doğu Türkistan'daki danışman adı altında faaliyet gösteren Sovyet ajanlarını harekete geçirmiştir.

Şın Şı-sey, bir nevi eksen kayması yaşanan bu dönemde Merkezi Çin Devlet başkanı Çan Kay-şek'in eşi Sun Mey-ling'i Urumçi'ye davet etmiş ve Merkezi hükümete bağlılıklarını bildirmiştir.

Yaşanan her şeyi anlık olarak Moskova'ya bildiren Sovyet istihbarat elemanlarının aktardıkları bilgiler üzerine Moskova idaresi, Şın Şı-sey'e haddini bildirme ve kazanımlarını kaybetmeme adına sinsi planlarını devreye sokmuştur.

1940-1942 yılları arasında Doğu Türkistan'da binlerce insanın katıldığı ayaklanmayı bastırmak isteyen Moskova, bu tarihten itibaren Moğolistan üzerinden Osman Batur ile irtibata geçmiştir.

Moğolistan Devlet başkanı Çoybolsan ile Bulgun'da görüşen Osman Batur, "Ortak Düşman" Çin'e karşı birlikte mücadele etmeye karar verirler. Çoybolsan bu görüşmede Moskova'nın bundan sonra vereceği destekleri aktardığı Osman Batur, Altay'a döndükten sonra bir kurultay tertip ederek, artık hedeflerinin bağımsız bir Doğu Türkistan olduğunu deklare eder.

Alınan dış destek hareketin kısa sürede meyve vermesini sağlamış, yine Rus desteği ile Doğu Türkistan'ın Gulca bölgesinde Uygur Türkleri de Fatih ve Gani Baturlar liderliğinde ayaklanmışlardır.

Kısa sürede büyük yenilgilere uğratılan Çinli birlikler, Şın Şı-sey'in talepleri doğrultusunda "barış müzakereleri" yapmak istemişlerse de, 1944 yılı 12 Kasımı'nda Alihan Töre Saguni'nin Cumhurbaşkanlığında Gulca merkezli son bağımsız Doğu Türkistan devleti kurulduğu ilan edilmiştir.

Binlerce insanın canı pahasına kurulan bu devlet kısa zaman içerisinde Rus ve Çin eliyle yıkılarak tarih sahnesinden çekilmek zorunda bırakılmıştır.

Şöyle ki;
İstiklal amacıyla başlatılan ayaklanmalarda sayılarının 49.500 ila 80.000 arasında olduğu bilinen "Milli Ordu"nun Urumçi'ye 130 km mesafede bulunan Manas-Savan'dan son harekat hazırlıklarını yapmaya başladığı dönemde, Moskova'dan gelen haberler artık desteğin kesildiğine dairdi.

II. Dünya Harbi Rusya, İngiltere ve Amerika'nın galibiyeti ile bitmiş, 1945 yılının 4-9 Şubat tarihleri arasında Yalta'da bir araya gelen bu üç emperyal devlet dünyayı aralarında paylaşma görüşmeleri yapmışlardı.

Bu görüşmelerde Moskova, Moğolistan'ın bağımsızlığını Çin'in tanıması talebinde bulunmuş, zikredilen konunun Çin ve Rusya arasında toplantıdan sonra yapılmasına karar verilmişti.

Rus ve Çin yetkililer arasında yapılan görüşmelerde ise Çin tarafı "Doğu Türkistan'daki ayrılıkçı hareketlere destek vermeyi kesmesi karşılığında" bu teklife olumlu cevap vermiş, akabinde Rus yetkililer istiklalini ilan eden ve son taarruza hazırlanan Doğu Türkistanlı liderlere baskı yaparak Çinlilerle masaya oturmalarını sağlamıştır.

Hiçbir dış destek olmadan harekâtın başarısız olacağını gören Doğu Türkistanlı liderler ise daha fazla kan akmaması adına masaya oturmak zorunda kalmışlardı.


Sağdan sola (İsa Yusuf Alptekin-Osman Batur-Nurgocay Batur)


Rusya'nın ikircikli siyasetini fark eden Cumhurbaşkanı Ali Han Töre Saguni kaçırılmış, yerine getirilen Ahmetcan Kasimi ise Çinlilerle anlaşma imzalamak zorunda bırakılmıştı.

Denilebilir ki, tarihin her döneminde bu zor coğrafyanın talihsiz evlatları, bu sefer Moğolistan'ın bağımsızlığının tanınması karşılığında, yine bir Rus oyunu ile, Çin'e peşkes çekilmiş, 2 Ocak 1946 tarihinde imzalanan "11 Bitim Anlaşması" ile karma bir hükümet kurulmuştur.

1946-1949 arası Doğu Türkistan milli mücadele tarihi birçok çetrefilli olayın yaşandığı karmakarışık bir dönem olmuş, iktidara gelen Çin Komünist Partisi ise ülkeden ne kadar muhalif varsa, acımasızca ortadan kaldırma siyasetine başlayınca Doğu Türkistanlılar tekrar bir yol ayrımı ile karşı karşıya kalmışlardı.

Tarih tekerrür etmiş, Rus Rusluğunu, Çin Çinliliğini, İngiliz İngilizliğini, Amerika da Amerikanlılığının gereğini yerine getirerek mazlum ve mağdur milyonlarca insanın hayatını karartacak ve sadece kendilerinin kazanacağı sistemin kurulmasına Doğu Türkistan'da da evet demişlerdi.

1949'da başlayıp 1952 yılında Türkiye'ye 1850 Doğu Türkistanlının çıktığı tarihin en trajik göç hadisesinin sebebi olarak da "Vatan İçin vatandan ayrılmak" öz cümlesiyle ifade edilmişti.

1955 yılına kadar bütün muhalifleri ortadan kaldıran Mao ise kadim Türk-İslam yurdu Doğu Türkistan'ın hukuki statüsünü "Sincan Uygur Özerk Bölgesi" adıyla belirleyerek, günümüze kadar sürecek bir milleti toptan yok etme siyasetini uygulamaya koymuştur.

Ve böylece son 150 yılda, Doğu Türkistan'da kurulan üç bağımsız devlet, hür dünyanın demokrasi bekçileri (!) emperyalist devletler tarafından iç edilerek tarihin tozlu raflarındaki yerini almıştır.

Lakin günümüzde hâlâ, o cumhuriyetlerin özlemiyle yanıp tutuşan Doğu Türkistanlıların haylice fazla bulunmaktadır.

Gidişat yakın bir zamanda 1863, 1933, 1944 tarihlerinde olduğu gibi, ama bu sefer kısa sürede yıkılmayıp ilelebet yaşayacak bir Bağımsız Doğu Türkistan Devleti göreceğimizin sinyallerini vermektedir.
OGÜNhaber