Bu Koronavirüs felaketiyle ilgili soru işaretlerim var.
Yerli yerince oturmuyor.
Gariplikler var.
Doğrusu virüsten ziyade; virüsle mücadele ve alınan önlemlerin sonuçları daha düşündürücü…
Sadece Türkiye’yi kastetmiyorum.
Bütün ülkeleri kapsayan bir irdeleme bu.
Gelin beraber bir fikir jimnastiği yapalım.
Hemen her ülkenin müttefikan birincil önlemi "Evde Kal"mak.
Tam veya biraz eksik, herkes riayet etmeye çalıştı/çalışıyor.
Çin, ABD, Avrupa, Türkiye, Rusya, Hindistan ve diğer ülkeler…
İyi, hoş evde kalıyoruz, kalıyorsunuz, kalıyorlar da; bu kimin işine yarıyor, kime zarar veriyor.?
Aslında ne oluyor.?
Sizce evde kalmanın maliyeti, sadece evdeki ekstra harcamalar mı.?
Veya sadece ücretlinin, ücretinden olması mı.?
Örnekleyelim;
Fabrika çalışanı evde ve işe gitmiyor.
Dolayısıyla fabrikada üretim duruyor.
Yani işveren de, gelir elde edemiyor.
Çalışan ise gıda ve temizlik haricinde alışveriş yapmıyor.
Yani aylık rutin on kalem alışveriş, üçe-dört kaleme düştü.
Altı yedi kalem sektör, geriye gitmeye başladı.
Peki evde kalan vatandaş buna ne kadar dayanabilecek.?
Psikolojiler bozulmaya başladı.
Aile içi geçimsizlikler artıyor.
En önemlisi de, başta işçi-işveren olmak üzere; hemen herkesin geliri düşüyor ve yakında sıfırlanıp, eksiye dönecek.
Hal böyle olunca; "yokluktan öleceğime virüsten öleyim, ne olacaksa olsun artık" isyan ve asabiyeti başlayacak.
Sıkıntıya düşen birey, her şeye rağmen kendini sokağa vuracak.
Hem de gergin, kızgın, agresif ve kaybedecek bir şeyi kalmamış halde…
En kötüsü; insanın ürkmesi ve gözünün dönmesi hiçbir canlıya benzemez.
Kaos, yağma ve talan başlayacak.
Hem de hınç dolu ve serseri mayın gibi…
Çünkü artık, "Gelir-Harcama" çarkı bozulmuş ve ekonomik döngü işlemez hale gelmiştir.
ABD-Avrupa-Çin-Japonya-İngiltere para basabilir.
Ki, bol miktarda basıyorlar da…
Nasılsa; paralarının, "rezerv para" olma özelliği var.
Dert bela gelişmekte olan ülkelerde.
Ekonomi durdu; para bassa enflasyon olacak.
Çünkü paralarının "rezerv para" olabilme özelliği yok.
Keza, dış borç ödemesi ve acil ithal malları için milli parayla ödeme yapamıyor.
Dolar veya Euro lazım.
Bunun için de IMF veya Kredi-Fon kuruluşlarının kapısını çalmaya mecbur.
Durum bu minvaldeyken,
G7 ülkeleri diye bildiğimiz Amerika başta olmak üzere; ekonomisi en büyük ülkeler bile para basarken,
Ekonomik dengesini zaten ucu ucuna getiren ve hatta getiremeyen gelişmekte olan ülkeler için tehlike çanları daha bir beter çalıyor.
Virüsün ortaya çıkarttığı tablo, virüsten çok daha korkunç.
Virüsün tıbbi vurgunu, dolaylı sonuçlarının yanında hiç gibi.
Böyle derken ölümleri küçümsediğim sakın ha düşünülmesin. Tabi ki önlem alınacak, tedbire başvurulacak.
Ama bir gerçek var ki;
Belki de iki sene sonra Grip-Nezle gibi aşina olduğumuz rahatsızlıkların üçüncüsü olarak Kış mevsiminin olağanı haline gelecek olan Koronavirüs; kendini aşan bir noktaya geldi.
Düşünsenize;
Dünya düzeninin değişmesinden, küresel ekonomik sistemin evrilmesinden, siyaset ve ülke yapılarının farklılaşmasından bahsediliyor.
Ve "hiçbir şey eskisi gibi olmayacak" deniyor.
Allahaşkına size normal geliyor mu.?
İnsanlar neden evdeler,
Neden işyerleri kapalı,
Neden ulaşım durmuş,
Ve neden, bu işin sonu belirsiz….
İnsanlar eve çekilince sokaklar tamamen boş mu kaldı.?
Yoksa dışarısı boşaltılarak, farkına bile varmadan "derin ve gizli" ellere teslim mi edilmiş oldu.?
Kimler operasyona başladı.?
Kim neyi, kimden aparıyor ve koparacak.?
İn-cin top oynayan dışarısında, acaba hangi "İn-Cin" skoru lehine çeviriyor ve kimlere gol atıyor.?
Herkes bir senaryo dillendiriyor,
Biyolojik silah söylentileri almış başını gidiyor.
Doğru mu yanlış mı bilemeyiz.
Ama bir gerçek var ki; birkaç sene sonra virüsün gerçek tehlike boyutuyla, virüse karşı alınan önlemler arasındaki orantısızlıktan dolayı ortaya çıkan vahim ötesi tablo hepimizi hayıflandırabilir.
Büyük ihtimalle ve hem de, çok hayıflanmamız mutlaktır.
Yani olur mu, olur…
Çünkü öyle garip bir durumdayız ki; bu Koronavirüs denen şey mutasyona uğrayıp bir insana dönüşse ve gözlese halimizi;
Yarattığı etkiye kendisi bile inanmayacak ve şaşıracak ve "Ben neymişim be" diyecektir.
Çünkü virüs ve sonuçlarıyla, önlemler ve sonuçları arasında ne bir oran var ne de orantı…
Acaba birileri "cambaza bak cambaza" mı diyor.?
Pek çok kimse; "Aslında ben de bu virüsün boyutunu ve virüse dair komploları biliyorum ama…" demesine rağmen eli kolu bağlı halde mi.?
Yok arkadaş, yok.
Bir şeyler eksik ve doluya koysam almıyor, boşa koysam dolmuyor.
İkna olamıyorum.
Virüsün bir virüsten ibaret olduğuna mutmain değilim.
2003 yılında ABD Irak’a "kimyasal silah kullanılıyor" diyerek saldırmıştı. Daha on yıl geçmeden dönemin Genelkurmay Başkanı Powel bu iddiaların yalan ve sahte olduğunu dile getirdi.
Usame Bin Ladin Pakistan’da öldürülmüştü. Sonra cesedini okyanusa attık dediler. Daha beş yıl geçmeden ABD istihbarat kaynaklı bilgiler Ladin gerçekten öldü mü, yoksa daha önce öldürülmüş mü idi.? Peki de Ladin bahanesiyle yapılan küresel operasyonlar neyin nesiydi.?
Keza yakın geçmişte, yani daha dün İŞİD diye bir terör örgütüne karşı küresel bir mücadele başlatılmıştı. Bugün ise, İŞİD bir anda kayboluverdi.
O halde İŞİD nedeniyle Suriye, Irak ve Yemen’de çıkartılan savaş boşuna mı idi.?
Aynen bu örnek verdiğim olayların bahane edilerek başka şeyler yapılması gibi bir durumla karşılaşmayız.
Umarım ve inşallah birkaç sene sonra;
"Yahu bir virüs üzerinden bir bardak suda fırtına kopartılmış. O esnada ise atı alan Üsküdar’ı geçmiş.
Bizler evimize tıkılmışken, birileri ülkeler bazında ekonomik, siyasi, teknolojik operasyonlar çekmiş.
Ülkelerin ciğerini, böbreğini, kalbini almışlar.
Ve hatta devletlerin beynini çıkartıp, hafızasını silip, yeni yüklemeler yapmışlar", demeyiz inşallah…
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.