Türkiye'de Aşiret yapılanmasının tükenişi..

Merhaba Sevgili Ogün Haber okurları yeni bir haftada daha sizlerleyiz. Bu hafta sizlere Bir Türkiye gerçeğini Aşiretlerimiz ve artık bu yüzyıldaki Aşiret gerçeğini anlatacağım dilimiz kalemimiz yettiğince sizlere.

Türkiye'nin 60 yıllık siyasi geleneğinde aşiretler ve onların belirleyicilikleri hep etkin oldu.

Aşiret yapılanması sadece ekonomik bölüşümdeki feodal niteliğinin de ötesinde, siyasi aktörlerin ve tercihlerin belirlenmesinde de yıllardır belirleyici olarak süregeldi. Öyle ki aşiret ağaları, devletle aşiret fertleri arasında birer aracı, dengeleyici ve hatta  asıl söz sahibi görevi üstlendi. Aşiret sisteminin  genelde hakim olduğu  Kürt nüfus da yıllarca  aşiret sistemi denilen feodal yapıda adeta ortaçağ feodal beylerinin hükümranlığının kabulü gibi “ağa” ne der, ne söyler, neyi işaret eder dercesine kendi bilinçlerini yok sayarak “ağa”ların ağzına baktılar, gözlerine baktılar, sözlerine baktılar.

Çünkü  onlar "ağa"lar nazarında "maraba" idiler ve "maraba" düşünmezdi, fark etmezdi, kendi başına tercih kullanmazdı, hep onlar için  düşünülür, onlar adına tercih yapılır,  ekonomik bölüşüm de "ağa" nın insafına kalırdı.

Dünya'da ve hemen akabinde Türkiye'de de  ortaya çıkan bilişimin hızlı gelişimi   ve buna bağlı olarak  da ortaya çıkan eğitim seviyesindeki yükselme ve bunun doğal sonucu olan "birey olma bilinci" son yıllarda  ülkemizdeki aşiret yapısını tartışılır hale getirmeye ve aşiret ağalığı, açık ve net bir şekilde sorgulanmaya başladı. Bu durum  2000’ lerden sonra devleti idare edenlerce de desteklenmeye başlandı. Geçmiş siyasilerin aksine Ak Parti hükümetleri ve özellikle de Başbakan Tayyip Erdoğan, bu bölgelerdeki   aşiret yapısına ve  bu yapının dayatmacı  siyasi tercihine itirazla hareket etmeye başladı. 2002 seçimlerinde klişe ve süregelen  şekilde  partisinin temsilcilerini belirlese de, aslında  bu sisteme ve kalıplaşmış “geleneğe” karşıt düşüncelerini özellikle de 22 Haziran 2011 seçimleri aday tesbitlerinde tamamen ortaya koydu.

Bu dönemde aşiret  "ağa" larının düşünce  ve tercihlerine asla itibar etmeden, bölgenin okumuş, iyi eğitim almış,  "aklı hür, vicdanı hür" genç ve dinamik isimlerine listelerinde yer verdi. Parti listelerinin açıklanmasının hemen akabinde, bölgenin  bu makus yapısıyla beslenen, feodal zihniyetin devamından yana olup da siyasi-ekonomik rantı daim kılmaya çalışan statik kafalı kişi ve yapılanmalar bunun çok yanlış bir siyasi tercih olduğunu dile getirdiler.  Onlara göre "Ak Parti bu bölgelerde ciddi hezimet yaşayabilirdi", çünkü onlar masabaşında oy saymaya alışık ve aşiret mensubu bildikleri insanları sadece sayısal bir varlık  ve sadece söyleneni yapan birer figüran olarak düşünüyorlardı. Halbuki aşirette  o "figüranlar" düşünsel bazda bireyselliklerinin farkına vararak kendi tercihlerini yapabilirlik noktasında, "ağa" denilenleri  geride bıraktıklarının, "feodal ağalarca" gözden kaçırıldığı en büyük gerçeklik idi. Ve adeta artık “bizim kendi bilincimiz var ve tercihlerimizi kendimiz yapabiliriz" dercesine, o “ağa” ların siyasi tahminlerini yerlebiretmek istercesine ve kendileri yerine düşünen, konuşan ve ekonomik rantı sadece  tek cepte toplayan o düşünce yapısını yanıltmaya karar vermişcesine Ak Partiyi tercih ettiler. Ve hem de oy kullanma oranları eğitim düzeyi oldukça yüksek şehirlerimize yakın ve hatta daha yüksek düzeyde bir katılımla….

Artık düşünmesi gerekenler aşiret yapısının statükocu karakteristliğinden beslenen aşiret reisleriydi, düşünmesi gereken artık siyasi partileri istedikleri gibi bölgesel bazda dizayn edip  kurulu düzeni  ve kurdukları "müsesses nizam"ı devam ettireceğini düşünen ortaçağ zihniyetinin çağdaş versiyonu “ feodal bey” ler ve "ağa"lardı. Çünkü artık paradigma değişmiş, maraba uyanmış, ağa'nın o büyük cömertliğiyle(!) dağıttığı ulufeleri biriktirip, evladını  okutmuş ekonomist,sosyolog, doktor, hakim vb. olduğunu görerek kendi zaferini kazanmıştır. Artık anasından "maraba" doğan  ve yerine siyasi tercihi bile belirlenen aşiret mensubunun umudu vardır, çünkü oğlunu, kızını okutmuş ve  kendi genetiğinden gelen birinin de tercih kullanabilen, ekonomiyi, sosyolojiyi, dünyayı, modern tarımı bilen olduğunu evladı nazarında müşahede etmeye başlamıştır.


Bu yeni kuşak da klişe aşiret yapılarına -biraz da yılların birikmiş tepkisiyle-  de hareket ederek bir nevi  çağdaş başkaldırı sürecini başlatmıştır. Bunu gören, gözleyen ve özellikle aşiret yapılarına ve aşiretlerin siyasi yapılar üzerindeki despotik tercihine göz yummak istemeyen Başbakan Tayyip Erdoğan, özellikle 22 haziran seçimlerinde tercihini tamamen bölgenin yeni jenerasyonundan yana koymuş;  bu tavrı  ve düşüncesi de seçimdeki bölge halkının verdiği yüksek oyla hüsn-ü kabul görmüştür. Artık değişim ve dönüşüm başlamıştır. Bundan sonra hükümetin bu konuda bölge halkını bire bir muhatap alması ve "ağa"ların devletle aşiret fertleri arasındaki, aracılık konumunu reddetmesiyle daha da pekişmiştir ve pekişecektir. Artık aşirette fertler "ağa"ların insafına kalmış birer "teba" değildir. Artık ekonomik bölüşümden hakça pay alacak, siyasi tercihlerini ve temsilcilerini yetkinlik  ölçütünce kendileri belirleyecek ve kendilerine dışarıdan empoze edilecek  “emrivaki”leri reddedecek  birer bireydirler.

Önümüzdeki 10 yıl bu aşiret  yapılanmasında, ciddi sosyolojik kırılmaların, ekonomik el değiştirmelerin ve bölgesel bilinçlenmelerin derin boyutlarda olacağı bir süreçtir. Bölgede dünün rantını;  -biraz da acımasızca ve zalimce-  toplayan ve bölüşümde adalet ve merhamet duygusundan uzak; “ağa” denilen ortaçağ “ feodal beylerinin”, birer “züğürt ağa”lara dönüştüğünü gelecek  yıllarda  fazlaca görebiliriz. Bu durum  bugüne dek, kendileri adına çalışılan, kendileri için kazanılan, kendileri için ölen, öldürülen “ağa”lar için  çok zor ve dramatik olabilir ve olacaktır da… Bu değişim ve dönüşüm ve bireyselleşme o bölgedeki "ağa" kültünü yok ederken, kendini “ağa” olarak vasıflandıranları hırçınlaştırabilir, kızdırabilir ve kavgacı hale de dönüştürebilir ama, ok yaydan çıkmıştır ve artık  bu değişimin durdurulması imkansızdır. En iyisi bubölgesel "ağa"ların başını kaldırıp dünyadaki değişime ve özellikle de bölgemizdeki (Ortadoğu ve kuzey Afrika gibi aşiret  yapılarıyla bütünleşmiş ülkeler)deki aşiret kalıplarının nasıl teker teker dökülerek bireylerin kişiselliklerini ve özbilinçlerini idrak etmelerine bakmaları kendileri için çok faydalı olacaktır.

"Ağa"lar; Hazreti Mevlana der ki: "dün dünle gitti cancağızım, artik yeni şeyler söylemek lazım"….
Mevlana Hazretlerinin bu sözünü  siz "ağa"lara yeniden hatırlatıyor ve bu söze uygun ve muvafık atacağınız adımların sizin bu geçiş sürecinizi kolaylaştıracağını düşünüyorum. Çünkü hiçbir şey artık eskisi gibi olmayacaktır ve  feodal-aşiret yapısıyla beslenen Kaddafi'nin bile, 40 yılı aşkın iktidarının yerle yeksan olduğu bugünlerde, sizlerin de artık bu değişimi kanıksamanız gerekmektedir. Hele de bu hükümet ve bu Başbakan varken  ülkemizdeki bu sosyolojik değişim mutlaktır ve kaçınılmazdır, bu değişim dönüşüm ve toplumsal bilinçlenmenin önünde kimse duramaz ve sizler de duramazsınız. Sizler için en faydalısı ve yararlısı; bu  durumu kabullenmeniz ve artık bir devrin sona ermeye başladığını şimdiden idrak etmenizdir….

Haftaya yine aşiretlerden bahsetmeye devam edeceğiz, zira onlardan daha uzun süre ülkemizde bahsedilmeye devam edecektir. İçlerinde son derece devletçi, insanına yakın, devletin tüm kural ve kaidelerine uyanlar varsa da, bazıları hala maalesef bu yüzyılda mafyacılık oyunlarından vazgeçmeye hiç niyeti olmayanlardan oluşuyor ve devlet bunları çok iyi takipte ve izliyor.

Haftaya bunlardan bir kaçından bahsedeceğiz, haklarındaki tüm iddia ve delil dosyalar ile ve göreceksiniz ki artık aşiretleri kötüye kullananların da sonu gelmiştir. Haftaya yeniden buluşmak üzere sağlıcakla kalın sevgili okurlarım.
 

 

OGÜNhaber