Türkiye krizi fırsata çevirecek imkana sahip..!

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın;
"Korona sonrası sürecin yeni normal olduğunu akıldan çıkarmayalım. 'Yeni Normal'in şartları, dinamikleri, parametreleri şu anda inşa ediliyor. Bu tedbirlerle yaşamaya uzun bir süre daha devam edeceğiz." dedi.

Amerika'da, İngiltere'de, Rusya'da ve diğer pek çok ülkede durum benzer minvalde.
Hiç kimse Korona'ya dair net ve kesin bir öngörüde bulunamıyor.
Ki bana göre de henüz öyle…
Çünkü işin ekonomik ve "yeni dünya düzeni" boyutu henüz netleşmiş değil.
Bu beyanların iki farklı özelliği var.
Birincisi; virüsün hala tanımının yapılamamış olması ve mücadelenin karanlıkla savaşmak ve kör dövüşü gibi olması.

İkincisi ve bana göre daha önemlisi;
Virüsle amaçlanan hedefin henüz hasıl olmamış olması.
Konuya dair muhtelif veri ve gelişmeler mevcut.
Lakin belirsizlik devam ediyor.
Ülkeler ve coğrafyalar bazında kim inecek, kim çıkacak, kim ölecek, kim yaşayacak henüz netleşmiş değil.

Bu durum büyük bir kriz.
Fakat krizlerin fırsatlar doğurması gibi bir özelliği de var.
Umulmadık milletler ve coğrafyalar önem kazanabilecek.
Tam da bu noktada;
Bizim ne yaptığımız/yapmadığımız,
Virüsle mücadele sürecinde virüsötesi dönem için nasıl bir hazırlıkta olduğumuz,
Muhtemel  ve müstakbel yeni dünyada, nasıl bir "konum ve varlık tahayyülemiz,"
Öngörülerimiz, gelecek projeksiyonlarımız, paranın  ve aklın sahipleriyle kuracağımız ilişki,
Akıl ve akılcı olup olmamamız, "Yeni Dünya Düzeni"nde Türkiye’nin konum ve etkinliğini belirleyecektir.

Bırakın bizi; en baba ülkeler bile yarınlara dair bir saptamada bulunamıyor.
Pandemi’nin ekonomik maliyeti  ve hatta bedeli hemen her ülkeyi derinden etkiliyor/etkileyecek.
Virüs'ün faturasının kime ve nasıl kesileceği konusunu bir kenara koyup; ülke olarak nasıl hazırlandığımız en önemli vetiredir.

Bu noktada TL/döviz dengesi konusunda daha bir hassas olmak zorundayız.
Özal döneminde başlayan Türk lirasının konvertibilite sürecinde bazı sıkıntılar görülüyor.
İngiltere başta olmak üzere bazı ülke piyasalarında TL'ye dönük negatif hamleler  görülüyor.
Lakin şuanda Lüksemburg gibi bir devletin bile TL konusunda aldığı karşıt tavır oldukça manidardır.
Hal böyleyken;
Elimiz kolumuz bağlı durmamalı,
Tedbir almalı,
Uluslararası ekonomik ilişkileri daha iyi ve sağlıklı hale getirmeli,
Küresel finansla hamaset kavgalarından uzak durmalı,
Diklenmeden dik durmalı ve ekonomik gerçekliğimizin bilinciyle hareket etmeliyiz.
Çünkü dış ödemeler dengesi, cari açık, döviz/TL ilişkisi sürekli aleyhimize seyretmeye devam eder.
Bu ise Pandemi sonrası yeni dünyada elimizi zayıflatır.
Coğrafi ve jeostratejik avantajımızın sağlayacağı imkanları azaltır.
Sürekli söyledim ve yineliyorum.
"Ortak akıl" ve "herkesten istifade"ye dayalı bir politika gereklidir.
Küresel finansın dilini iyi okumak, ülkemize gelmesi için yönetsel ve hukuki zemin oluşturmak, şeffaflık ve öngörülebilirlik içinde olmak,

Dışlamadan, uzlaştırarak, birleştirerek, hep birlikte şekilde bir devlet politikasıyla hareket etmek tek alternatifimizdir.
En büyük önceliğimiz beklentiyi negatiften pozitife döndürmemizdir.
Çünkü Pandemi’nin ekonomik yansıması sadece bize mahsus değildir. Tüm dünyada % 30’luk daralma bekleniyor.
Hal böyleyken biz fırsata dönüştürebilirliği olan ülkelerden biriyiz.

Fitch gibi bir kredi derecelendirme kuruluşu bile "döviz ve merkez bankası rezerv problemi olmasa Türkiye'nin kredi notu üç kademe yukarı çıkabilir".

Bu bile Türkiye’nin potansiyel problemi olmadığını gösteriyor.
Aslına bakarsanız Sayın Cumhurbaşkanı’nın  ve ekonomi yönetiminin iradesi ve karar alabilirliği buna muktedir ve bu stratejiyi oluşturabilir potansiyele sahiptir.

bir ekonomist dostumun dediği gibi zenci öpmekle dudak kararmaz.
Tek gereken koordinasyon ve akılcı politikalarla, akıllıca açıklamalar.
İnat ve hasımlaşmaya hiç gerek yok.
Çünkü virüsle birlikte iyice sınırsızlaşan saldırılara, ekonomik oyunlara, manipülatif hareketlere; Londra’nın oyunu, ekonomik tetikçilerin saldırısı diyerek karşı koyamayız.

Velev ki öyle…
Sonuçta bizim ekonomimiz zarar görüyorsa; haklı olmak ne getirecek.
Londra'ya bir şey mi olacak.
New York'a zarar mı gelecek.
Hayır…
Olan yine bize, ülke ekonomisine, mali sisteme, ekonomik ve siyasi geleceğimize olacaktır.
Ama başta Erdoğan olmak üzere; ekonomi bakanı ve yönetimimizin buna mahal ve meydan vermeyeceğine inanıyorum.


Not:
Birkaç ülke ile Swap çalışması sürüyor. Bugün-yarın anlaşmaya varılacak kanaatindeyim.
Ama yetmez…
Durmadan çalışmaya devam etmeli ve rehavete asla yer vermemeliyiz.
Yukarıda dile getirdiğim ilkeler ve prensipler çerçevesinde dış kaynak ihtiyacını gidermeye mecburuz.

Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.

OGÜNhaber