Bir kez daha Recep Tayyip Erdoğan'a sonsuz güvenmemde haksız olmadığımı, Sayın Cumhurbaşkanımın ben ve benim gibi ülkesi için her şeyi göze almış insanları ne kadar iyi takip edip dinlediğini, Osmanlı’da olduğu gibi mesele vatan ise gerisinin teferruat olduğunu göstermiş oldu.
Türkiye yeni bir dönemece giriyor.
Bu süreç olağanüstü değişikliklere gebe bir etap. AK Parti’nin kongre kararı almasıyla birlikte başlayan yeni bir süreç.
AK Parti’nin aldığı bu kongre sürecinin yansımaları nasıl olur?
Dış politikada, iç siyasette, PKK ve Paralel Yapı’yla mücadelede nasıl bir ivmeye girilir?
Şimdi bu tür muhtemel değişikliklere projeksiyon tutmak istiyorum.
Yönetsel açıdan artık Türkiye "Yeni anayasa" ve "Başkanlık sistemi"ni birincil gündemine alacaktır.
Bu yıl ve 2017 yılı çok hareketli geçecek olup, referandum ve seçime gebe olarak görünmektedir.
Şu ana dek ikircikli şekillerde konuşulan, çalışılan ve dile getirilen "Başkanlık sistemi" Türkiye’nin öncelikli gündemi haline gelecektir.
Paralel Yapı ile mücadelede topyekun ve çok radikal kararların alınacağı süpürme dönemi başlayacaktır.
Ülkenin tüm kurumları, kuruluşları, STK’ları dahil olmak üzere istisna bırakılmadan köklü bir mücadeleye girişilecek olup bu süreç tek elden yönetilir boyutla sürdürülecektir.
PKK Terörüyle ilgili silahlı güçlerle mücadele terör örgütü dize gelene dek sürecek ve haziranda kurulacak yeni hükümetle çok daha zecri ve şiddetli önlemler alınacaktır. Şu ana dek verilen mücadeleyi siyasi hesap ve saik ile
izah etmeye çalışanların yanıldığı, başlayan sürecin daha katı ve yeni kanunlarla desteklenerek devam edeceği bir döneme gireceğiz.
Ülkemizin de içinde olduğu coğrafyada yeni bir dönem başladı. Bunu son birkaç yıldır hepimiz müşahede etmekteyiz. Avrupa ile Amerika’nın hakimiyet kavgası sürmektedir.
Bu hükümranlık savaşında Türkiye’nin kimin yanında yer alacağı mutlak önem arz etmekteydi.
Haziran sonrası dönemde öyle görünüyor ki, Türkiye daha çok ABD ile ittifak içinde hareket edecek olup, Avrupa birliği çalışmaları sürecinde AB’nin sürekli engelleme politikalarına artık cevaz vermeyecektir.
Yeni kurulacak hükümet tamamıyla Erdoğan’ın üzerinde mutabık kaldığı bir fikri platformda oluşacak olup, ABD ile çok daha farklı ve yeni ittifaklar içinde olacak gibi görünmektedir.
Sayın Davutoğlu son derece kaliteli bir devlet adamıdır ve ülkemize son yıllarda bulunduğu her konumda ve görevde büyük hizmetler vermiştir.
Kendisine gerek partinin gerekse milletin şükranları büyüktür. Mutedil yapısı, nezaket ve nezafet duruşu, dürüstlüğü ve beşeri münasebetlerdeki zerafeti mutlak takdire şayandır.
Ama onun bu zerafeti, parti içinde maalesef biraz da zafiyet görüntüsü fotoğrafı vermiş gibi bir algı oluşturdu. Halbuki işin esası hiç de böyle değildi.
Ama bu bile Partinin kurucu liderinin işe el koymasıyla sonuçlandı. Artık AK Parti tamamen sayın Erdoğan’nın perspektifi ile hareket edeceği bir sürece girdi.
Çünkü, iki başlılık bizim yönetselliğimizde halen yaşadığımız ihtilafları su yüzüne çıkardı. Devlet yönetimi de buna asla müsaade etmezdi. Erdoğan da bu risk ve ihtilafların daha da uzamaması ve medya tarafından köpürtülerek sunulmaması için bu noktada artık "Dur" dedi.
Bundan sonra bir boyutu kanunen, bir boyutu fiilen de olsa tekli bir yönetsel süreç başlamış oldu.
Bu süreç başkanlık sistemiyle sona erecek uzun ve ince bir yolun başlangıcı niteliğindedir.
Bu sürecin sonunda ülke başkanlık seçimine giderek Anayasal bir tek başlılık zeminine kavuşacaktır.
Zayıf muhalefetin bulunduğu ülkemizde AK Parti kendi muhalefetini de kendi oluşturarak adeta yeni bir aksiyonerliği kendisi başlatıp, farklı bir hükümeti oluşturarak radikal kararların alınacağı bir çerçeveyi kendisi oluşturacaktır.
Bu yeni değişiklikle pek çok sorun halinde, risklerin izalesinde, Paralel'le, PKK ile mücadelede zaaf gösteren partililerin de tasfiye olacağı bir dönem başlamış oluyor.
Eminim ki Erdoğan bugüne kadar çok ciddi gözlemler yapmış bulunmaktadır. Özellikle PKK’dan da tehlikeli olan Paralel Yapı mücadelesinde taşın altına elini sokmayanları mutlak anlamda bu yeni dönemde kenara bırakacaktır.
İnanıyorum ve inanmak istiyorum ki; bu yeni dönem cesurların ve mücadele edebileceklerin görev alacakları, İnisiyatif kullanacakları ve etkili-yetkili olacakları bir süreç olacaktır.
Çünkü hükümetin kimi kademeleri ve bazı bürokratik hiyerarşinin figürleri, Erdoğan’ın çalışma temposu, hızı ve cesaretine ayak uyduramamışlardır.
Bunu defalarca yazdım ve anlatmaya çalıştım.
Bundan önceki Bir Portrede bu değişikliklerin yapılmasının elzem olduğunu başka bir pencereden anlatmaya çalıştım ki, şükürler olsun gelinen nokta beni son derece motive etti.
Zira artık Sayın Davutoğlu ile tıkanan sistemde yol alınamaz bir noktaya gelinmişti.
Öyle görünüyor ki; haziran sonrası yeni hükümetle yoluna devam edecek ülkemizde çok farklı değişiklikler ve durumlar göreceğiz.
Her ne olursa olsun bu durum PKK’nın, PYD’nin, IŞİD’in ve özellikle de Paralel Yapı’nın dize geleceği ve tüm dayanaklarıyla sona doğru gideceği bir mücadeleyi başlatacaktır.
Dış politikada ise daha radikal adımlar atılacak ve ittifaklar oluşacak.
Ortadoğu’nun şekillenmesinde Türkiye olması gerektiği rolü üstlenecek ve bu coğrafyada olmazsa olmazlığını alenen hissettirecektir.
Her alanda tasfiye ve inşa sürecine giriyoruz.
İnanıyorum ve umut ediyorum ki bu süreç, bugüne kadar kırık not alanların tasfiye edildiği, cesurların yola devam ettiği ve mücadeleye varım diyenlerin dahil olacağı bir süreçtir.
Bu süreç benim gibi Tayyip Erdoğan'a ve fikirlerine hatta cesaretine yakın kişiler için "ASIL" mücadelenin başlangıcı olacaktır.
İzleyip göreceğiz…
Bir sonraki Bir Portre'de buluşmak dileği ile, Allah'a emanet olun sevgili okurlarım…