Erdoğan-Trump görüşmesi oldu.
Bu görüşmeyle bile konu/konular henüz ve maalesef vuzuha kavuşamadı.
İki ülke resmi kanallarınca konuya dair diplomasi tüm hızıyla sürüyor.
Ama asıl önemlisi “arka kapı diplomasi”…
Türkiye ve ABD’nin uzlaşması konusunda farklı ve küresel ölçekte etkili kişi ve lobiler faaliyette.
Öyle görünüyor ki; netice için, gayrı resmi görüşmelerle bazı kişi ve lobilerin etkisi, uzlaşmada belirleyici olacak.
Bekleyip görelim.
İnanıyorum ki, küresel bazlı hakimiyet kavgasının aktörleriyle ilgili, kapsamlı bilgi ve gözleme sahip olan Cumhurbaşkanı’mız sorunun halline muvafık ve mutabık en uygun adımı atacak ve çözüm gelecektir.
Abdullah Gül ve Ali Babacan…
Abdullah Gül ulusal ve uluslararası düzlemde müzakereleri sürdürüyor.
31 Mart seçim sonrası hız kazandı.
Her kesimle görüşüyor.
Küresel belirleyiciliği olan, ülkemiz siyasetinde şu veya bu şekilde etkiye sahip benzer ve zıt kutuplarla da iletişim halinde.
Ama kimilerinin düşündüğü gibi Davutoğlu için değil.
Duyumlarıma göre diyebilirim ki; Gül, Babacan için zemin arıyor ve siyasi alan oluşturmaya çalışıyor.
Kendisi, geride bilge adam rolünü kabullenmiş gibi…
Ama bu noktada Cumhurbaşkanı’nın nasıl bir hamle yapacağı ise Gül açısından görülmesi gereken ve beklenen bir adım.
Çünkü o da biliyor ki; henüz Cumhurbaşkanı seçim sonrası adımını atmadı ve özellikle değişim içeren hamlesini yapmadı.
Bunu da bekleyip göreceğiz.
Çok kısa zaman içinde hem de….
Maduro ve Venezuela….
Son iki gün itibariyle ordunun bir kısmının da, sokaktakilerle hareket ettiği gözleniyor.
Ve sokak hareketlerinin askeri darbeye evrilmesi an meselesi idi.
Lakin şuana dek yanlış ata oynayan ve iktidarını iyice riske atan Maduro son anda hamle yaptı ve elini kuvvetlendirdi.
Yarından itibaren Venezuela bağlamında inisiyatifin Maduro’dan yana gelişeceğini ve bir süre daha iktidar değişikliğinin erteleneceğini düşünüyorum.
AK Parti-FETÖ Mücadelesi ve Zaaf…
FETÖ oyun oynuyor.
Özellikle seçim kampanyası süreci başladığından beri ve 31 Mart sonrası iyice tavşan-tazı oyunu oynamaya başladı.
Uzun zamandır Cumhurbaşkanı’nın özel çabası ve takibiyle yürüyen mücadelede ciddi zaaf ve karışıklık göze çarpıyor.
Bu durum, tam da FETÖ’nün istediği bulanık su ortamı.
FETÖ ile ilintili pek çok kişinin siyasi, bürokratik makam ve mevkilerde yer alması, terfi etmesi, seçilmesi konuya dair vahameti ortaya koyuyor.
Doğal olarak vatandaş da soruyor ve adeta feryat ediyor; “neden ibadet denen kesime dair sert, tavizsiz ve acımasız bir refleks varken, olayın bürokratik ve özellikle siyasi ayağı konusunda relaks bir yaklaşım var”.
Kaldı ki; özellikle “ibadet” kısmıyla ilgili mücadelede ortaya çıkan mağduriyetler ve bunların bilinmesine rağmen izalesinde ortaya çıkan gecikmeler, umursamazlık ve rehavet bir başka travma ve kopuşa yol açıyor.
Bu arada; TSK kadrolarında FETÖ’cülerin hala ciddi bir güç ve potansiyel hali ve aynı zamanda derinden, dipten hala faaliyette oldukları ciddi bir realite.
Bu bağlamda; bu Ağustos şurası çok önemlidir ve özellikle askerdeki kriptoların tasfiyesi için son dönemeç olduğu kanaatindeyim.
Aksi takdirde bu gizli FETÖ müntesiplerinin ordumuz için büyük tehlike arzettiklerini, muhtemel sınır ötesi harekatlarda kayda değer handikaplara yol açabileceği gerçeğini asla unutmayalım.
Seçim sonrası siyasi değişim ve reformlara odaklanan Cumhurbaşkanı’nın FETÖ konusunu atlamayacağını ve mücadelenin devamına dair yeni bir titizlenme ve hassasiyet içine gireceğini, mağduriyetler için gerekli uyarıları yaparak, ortaya çıkan ihmallerin minimize olacağına da inanıyorum.
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.