Trump, 20 Ocak’ta işbaşı yapacak.
Ama göreve başlamadan bile rüzgarı esmeye başladı.
Hem de çok net/sert ve farklı şekilde…
Türk medyasında yapılan yorumlara bakıyorum; gerçekten evlere şenlik!
Küresel okumadan uzak/gerçeklikten kopuk ve değerlendirilen kişi sanki bir Amerikan başkanı değil de bir mahalle kabadayısıymış gibi…
Aslına bakarsanız bu yaklaşım, Türk siyaset ve medyasının içine düştüğü sığlığın ve zavallı hale gelmişliğin de dışavurumu…
Arkadaşlar!
Hatırlar mısınız; bir dönemler, yerel ve küresel siyaset bilimciler/akademisyenler ve teorisyenler tarafından “Amerika bitti/doların tahtı sallanıyor/NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti.” falan gibi yorumlar gırla gidiyordu?
Yok efendim, artık belirleyici güç Çin’dir,
Vay efendim, Putin gidişatı değiştirecektir,
Aman efendim, doların yerini yeni para birimleri alacaktır falan gibi…
O zaman da söylemiştim:
Bunlar boş laflar, nafile yorumlar diye…
Neden?
Çünkü Amerika sadece ekonomik veya sadece askerî veya sadece siyasi bir güç değildir.
Amerika, bir kültürdür.
Amerika, isterse sorun da çıkarır, sorunları da çözer,
Kriz de çıkarır, krizleri de çözer…
Küresel hakimiyet için ekonomi olmazsa olmazdır ama tek başına yeterli de değildir.
Küresel hâkimiyet için güç olmazsa olmazdır ama tek başına yeterli değildir.
Küresel hâkimiyet için, “Akıl ve Güç” bir arada olmalı ve bir kültür haline gelmelidir.
Bunları söylerken de Amerika’yı övdüğümü/Amerika’ya hayran olduğumu veya Amerikancılık yaptığımı sakın düşünmeyin.
Zaten burada söz konusu olan Amerika değildir.
Ben burada, Amerika’yı küresel başat aktör yapan,
Doları dünya parası haline getiren,
Ve Amerika’yı dünyanın jandarması kılan “Güç ve Akıl”dan bahsediyorum.
Konuya dönersek,
Trump, böyle bir ülkenin başkanı oldu.
Böyleyken,
Trump’ı salt kişisel özellikleri ve fevrilikleri çerçevesinde değerlendirmek; gömleğin ilk düğmesini yanlış iliklenmesi gibidir.
Arka planı görmemektir,
Sadece magazinel değerlendirmelerden, medyatik siyasetten başka bir şey değildir.
Bakınız,
Trump, “Kanada/Panama/Grönland’ı almalıyız” dedi.
Aman Allahım, ortalık sallandı ve adam kabadayılığa soyundu gibi akla ziyan yorumlar peş peşe geldi.
Geçin bunları, geçin!..
Önemle belirtmeliyim ki:
Trump, fevri yapısı nedeniyle ABD Başkanı olmadı,
Trump, ABD başkanlığına fevri yapılı birisi gerektiği için/beş yıllık küresel konjonktür böyle bir başkanı gerektirdiği için ABD başkanlığına getirildi.
Trump’ın söylediği ekstrem sözler/keskin ifadeler ve bugün pek çoklarına fantastik gelen iddialar, onun bir anda aklına esip söylediği hezeyanlar değildir.
Trump veya yönetiminde olan herhangi birinin dile getirdiği herhangi bir söylem, Amerika’yı da yöneten güç ve aklın planına muhalif ve mugayir olamaz.
Daha açık bir ifadeyle,
Dün de olmadı, bugün de olamaz ve yarın da olamayacaktır!
Türk medyasına bakıyorum;
Trump paldır küldür bir adam…
Bu, çok komik bir yaklaşım ve ben buna sadece acı acı gülüyorum.
Peki, tüm bunlar ve bundan sonra olması muhtemel olanlar ne için?
Hep söylediğim gibi,
Yineliyorum, hedef Çin…
Ve şu anda olanlar ise Çin yolunda mıntıka temizliği…
Buna Panama da dahil.
Neden?
Çünkü Panama devleti demek, Panama Kanalı demektir.
Panama Kanalı’nı kim işletiyor?
Çinli bir şirket…
Şimdi çaktınız mı; Trump’ın neyi, niçin söylediğini…
Bir noktayı da söylemeden geçemeyeceğim:
FED (ABD Merkez Bankası) Başkanı şöyle demişti:
“Trump, istese de beni görevden alamaz; işimin başındayım ve gereken neyse öyle yapmaya devam edeceğim.”
Ama aynı Trump “Kanada Amerika’ya bağlanmalı” dedikten kısa bir süre sonra Kanada Başbakanı istifa etti.
Bu, nasıl oldu peki?
Çünkü FED Başkanı, Küresel Hakimlerin/Güç ve Akıl sahiplerinin,
Yani Trump’ı da başkan yapanların adamı.
Adeta “Beni buraya seni başkan yapanlar getirdi, sana ne oluyor ki?” kabilinden bir söylem dile getirmesinin arkasındaki temel sebep de işte bu…
Türkiye açısından ne olabilir, dersek:
Türkiye’yi bekleyen fırsatlar olduğu kadar; Türkiye’nin karşılaşacağı riskler de mevcut.
Ama şu bir gerçek ki:
Güç ve Akıl sahiplerinin bu bölgede Türkiye’ye ve Türkiye coğrafyasına ihtiyacı var.
Suriye konusunda yaşanan gelişmeleri de,
Trump’ın, Cumhurbaşkanımız için yaptığı ve dostane vurguyu öne çıkardığı açıklamaları da,
Türkiye’deki Öcalan/PKK konusunda ortaya çıkan gelişmeleri de bu gözle okumakta fayda var.
Lakin, krizden fırsat çıkarabilmek için,
Türk Devlet yöneticilerinin akıl ve akılcılıktan uzaklaşmaması/romantizme kapılmaması ve yeni küresel realiteyi doğru okuması şarttır.
Birkaç adım ötesini öngörmek ve her daim müteyakkız olmak hasarın azalmasının veya fırsatın elde edilmesinin olmazsa olmazıdır.
Sonuç:
Son on yıldır kartlar yeniden karılmaya başlanmıştı.
Şimdi ise kazanan ve kaybedenin netleşmeye başladığı yeni ve farklı bir süreçteyiz.
Konjonktür Türkiye’den yana,
Ama dediğim gibi doğru zamanda doğru adımları atar ve doğru saflarda yer alırsak…
Ki Cumhurbaşkanımızın da neredeyse çeyrek asırdan bu yana yaşanan olumlu/olumsuz gelişmeler çerçevesinde edindiği deneyimle, bu defa ülkemizi yeni düzen/yeni dünya treninde daha doğru pozisyonlayacağını ve kazanan bir konumlanmaya yönelteceğini düşünüyorum.
Kimi küresel klikler; toplantılar yaparak Suriye konusunda Türkiye’yi uzak tutmaya çalışsa da,
Son tahlilde, bu bölgede Türkiyesiz bir yeni haritalandırma/şekillendirme ve güç oluşturma çabaları beyhude kalacaktır.
Ama söylediğim gibi:
Oyun teorisi, stratejiyle yürütülür ve herkes, başat aktör olmak/başrollerden birini kapmak için son ana dek çalışır.
Fakat, kim ne derse desin; bu bölgede doğal başrol Türkiye’dir.
Yeter ki Türkiye, akılcı olsun/iç siyaset girdabına gark olmasın ve yeter ki süreçleri doğru okumaktan uzaklaşmasın!
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.