Bu değişim ABD’de Trump’ı başkan yaptı.
Avrupa ise garip bir “fetret devri” psikolojisiyle hareket ediyor. Yakın zamanda bu “psiko-sosyal kimya değişimi”nin sonuçlarını göreceğimiz düşünüyorum. Çünkü; ABD’de Trump’ın başkan olması Avrupa Birliği ülkelerini şaşkınlaştırdı ve süregelen ABD-AB ilişkileri konusunda öngörüsüz bir hale getirdi.
Trump henüz başkanlığa fiili olarak başlamadan AB’de sarsıntı baş gösteriyor. Başkanlık sürecine dair verdiği sinyaller AB’de ciddi tedirginlik ve kaygı oluşturmaya yetti.
Özellikle İstanbul’da yapılan NATO Parlamenterler Assemlesi’nde, özellikle Avrupalı parlamenterlerin tavır ve söylemleri yaşanılan kaygı ve şaşkınlığı ortaya koyuyordu. Çünkü Trump’ın öncelikli gündeminden birisi de NATO’ya dair idi. Trump NATO’nun lojistik ve temel giderlerinin ABD tarafından karşılandığını, bu yükü taşıma konusunda yeni dönemde isteksizliğini ve bazı kararlar alabileceğini söyleyerek NATO’nun daha farklı nitelik ve formatla reforme edilmesi düşüncesinin işaretlerini veriyordu.
NATO’nun Avrupa kanadı ise, şaşkınlığını maalesef Türkiye ve Türk devletinin bağımsızlığına yönelik saldırıları bertaraf etmeye dair attığı adımları eleştirmekle kapatmaya çalışıyor ve son dönemdeki Kuzey Suriye, PYD/YPG-PKK-HDP ve FETÖ üzerinden yaptığı çalışmaları sorgulamaya çalışıyordu. Halbuki ABD’nin haricinde ittifakın ana ve en büyük askeri potansiyel sahibi Türkiye idi. Bunu görmeden, bundan sarfı nazar gafleti içinde hareket etmek AB ülkelerinin acziyetinin izharından başka bir şey değildi.
Yeni dünya için kartlar yeniden karılıyor. Bu işlemi yapıp yeniden kart dağıtacak olan el ise Trump’dan başkası değil. Yeni süreçle birlikte ABD, Çin, Rusya, Japonya ve “Üst Akıl” kendi küresel yaklaşımını revize etmeye başladı bile. Ama Avrupa hala aynı ve sanki 250 yıl önceki küstah, ukala ve dünya kendinden ibaretmiş gibilik algısıyla hareket etmeye devam ediyor.
Çok yakın zamanda Fransa ve Almanya’da başlayacak seçimler sonrası ortaya çıkacak tablonun vahametinin idrakinde bile değiller. Marjinal, uç, aşırı sağcı, orta alt gelir grubu halkın, göçmenlerin (mültecilerin) tercih ve refleksleri sandığa öyle bir yansıyacak ki; çıkacak sonucun bedelini
AB’nin elitist, seçkinci ve kibir kesimi çok ağır ödeyecektir.
ABD ve Trump dünya sistematiğinde ortaya çıkan farklılıkların çok iyi farkında olarak çalışmalarını başlattı. Yeni süreçte AB’yi sırtında taşımayacağını düşünüyorum. ABD’de dünya bazlı yapılanmalar, dernekler, vakıflar bile kendilerini yeni konsepte göre dizayn etmeye başladılar. Hatta küresel ölçekli bir üst Oluşumun Trump sonrası, bir Türk’ü birliğin üst yönetimine alması bile Yeni Dünya Yapılanmasındaki revizyonist yaklaşımı göstermektedir. Bu yeni süreçte Türkiye’nin çok daha önemli figür olacağı, coğrafi ve tarihsel özelliği, mevcut yönetsel kararlılığı ve bölgesel dengeler açısından daha büyük önem atfedeceği aşikardır.
Türkiye’nin yeni dönemdeki önemini Avrupa Ülkeleri anlamamakta ısrarcılık içindeler. ABD ve bu ülkedeki dinamik ve zinde oluşumlar bile Türkiye algılarını Trump ve onunla başlayacak yeni konjonktöre göre dizayn etmeye başlamışken; AB üç milyon mültecinin kendi kapılarına her an gelebilme riskine rağmen hoyrat ve küstah bir Türkiye aleytarlığı yapmaya devam ediyorlar.
Ama yakın gelecek çok şeye gebedir. NATO eski NATO, AB eski AB ve hatta BM eski Birleşmiş Milletler olmayacaktır.
Trump’la birlikte ABD’de başlayan değişim, dönüşüm tüm dünyaya yayılacak ve özellikle bölgemiz ve AB özelinde çok daha kalıcı değişimlere sebebiyet verecektir.
Bölgemizde yeni bir süreç başlayacak ve ABD-Türkiye ittifakı bariz şekilde kendini gösterecektir. Bölgesel karışıklıkların halli konusunda ciddi bir ABD-Türkiye mutabakatı olacağı kanaatindeyim. Bu mutabakat sonrası AB daha bariz ve belirgin mülteci sorunuyla karşı karşıya kalabilir.
NATO bu iki ülkenin (ABD-Türkiye) lokomotifliğinde yeni bir hüviyet kazanacak ve bu da AB’yi ciddi huzursuzlandıracaktır. Savunma için büyük boyutlu orduları bile olmayan AB şuana dek gösterdiği bencillik ve aymazlığın bazı ve önemli bedellerini ödemek durumunda kalacaktır.
Trump yeni dönemde Rusya, Çin ve Türkiye ile alışılmışın dışında bir diplomasiye geçecek, müesses nizam ve yaklaşım değişecek, AB ikincilleşecek, kalıplaşmış uluslararası ilişkiler farklı bir boyut kazanacaktır. FETÖ, İŞİD, PYD/YPG, PKK ve diğer bazı “vekalet savaşı” yürüten Terör
Örgütlerinin popülaritesi tedrici ama hızlı şekilde sona erecektir.
Türkiye ile yapılacak kapsamlı mutabakat neticesinde FETÖ ummadığı darbeleri alacak ve ABD tarafından miyadı dolmuş bir aparat gibi kenara atılacaktır. Artık FETÖ için umutların bittiği nokta gelmiştir. Çünkü FETÖ’ye destek veren kurumsal ABD’li güçler; CIA, Pentagon, Dışişleri ve Beyaz Saraydan uzaklaştırılacaktır.
Ocak sonrasında dünya “Olağanüstülükler Çağı”na girecektir. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Yaşayıp görelim ve Yeni Dünya Düzeninin Türkiye’siz olmayacağını hepimiz izleyelim derim…
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlarım.