Varan-1- Bahçeli FETÖ ve siyasi ayağına dair açıklamada bulunuyor ve;
"Bunların sivil hayatı Çankaya’da mıdır, neredeyse bulun getirin kardeşim.
Kim bunlar, CHP’de, MHP’de, hangi partide varsa çıkartın.
Eğer bulamıyorlarsa yetki versinler, biz buluruz bunları" diyor.
Varan-2-Enver Altaylı ve FETÖ elebaşına yazdığı mektuplar gündeme bomba gibi düşüyor.
MİT Orta Asya Şefliği de yapan Kaşif Kozinoğlu için; "MİT’in başına geçerse felaket olur" diyor.
Genelkurmay Başkanlığına gelen İlker Başbuğ’la ilgili de mektup yazıyor ve "Yeni Genelkurmay Başkanı'nın zatı alinize ve yapılan hizmetlere bakışı son derece menfidir" diye bilgilendiriyordu.
Hatta Erdoğan'ın Şangay Beşlisine katılıma dair söylemiyle ilgili de mektup yazıyor ve "Kendi istihbarat imkanlarıma göre takibimde olan Erdoğan…" diye devam ediyor.
Ve bu mektup 15 Temmuz Darbe Girişiminden iki-üç ay sonra yazılıyordu.
Bu kişi ancak 2018 yılında FETÖ/PDY soruşturmasıyla tutuklanabildi.
Peki kimdir bu Enver Altaylı denen kişi.?
1977’de MİT’ten ayrılıyor ve 1980'e kadar MHP'nin yayın organı Hergün Gazetesinde yöneticilik ve başyazalık yapıyor. Rahmetli Türkeş ve MHP'ye yakınlığıyla anılıyor…
Varan-3 başlıyor,
FETÖ ve siyasi ayağına dair İlker Başbuğ konuşuyor;
“TSK ile ilgili bir kanun teklifi.
Bu yasa 25 Haziran'ı 26'sına bağlayan gece yarısı oluyor.
Bu yasa ile kimsenin haberi yok, biz bundan 26 Haziran sabahı 2009'daki toplantıda haberimiz oluyor. Bahsedilen yasa teklifi askeri şahıslar askeri mahalde işlediği suçlarda dahil özel yetkili mahkemelerde yargılanacak.
Bu bir kere anayasaya aykırı.
Bu kanun teklifini kim hazırladı, tamamen FETÖ ile ilgili
Bu araştırılsın." diyor.
Varan-4
Bu defa Erdoğan ve AK Parti İlker Başbuğ’un açıklamalarına beklenmedik derecede sert ve agresif bir tepki veriyor; "Bütün milletvekilleri dava açmalı. Bu iş boru göstermeye benzemez" diyor.
Varan-5
İçeride tüm bunlar olurken Libya ile Münhasır Ekonomik Bölge ve Askeri işbirliği Mutabakatı yapılıyor, Libya’ya asker gönderme tezkeresi çıkartılıyor.
Bu esnada Libya’da Trablus Hükümeti ve Hafter arasında ateşkes ve barış için Rusya ile işbirliği başlatılıyor.
Ama Hafter belki de Rusya'nın ikircikli tavrıyla masadan kaçıyor.
Keza bu dönemde Astana ve Soçi protokolleri çerçevesinde Rusya ile yürütülen İdlib Çatışmasızlık Bölgesi ve Gerginliğin Azaltılması çalışmaları sekteye uğruyor.
Türk askerî konvoyuna Suriye Rejim güçleri saldırıyor; sekiz askerimiz şehit oluyor.
Astana ve Soçi süreçleri havada kalıyor.
Suriye Rejim güçleri İdlib’de ilerlemeye devam ediyor.
Bir milyona yakın sığınmacı sınırlarımıza dayanmış halde.
İdlib’de üç milyonu aşan bir nüfus ve yerleşik terör örgütlerini de düşünürsek büyük bir tehlikeyle yüzyüzeyiz…
Varan-6
Elazığ’da deprem oluyor;
40’ı aşkın vatandaşımız hayatını kaybediyor.
Böylesi bir felaketin enkazı kaldırılıp, enkaz altındakiler kurtarılmadan İmamoğlu üzerinden iç siyasi gündem depremin önüne geçiyor.
Van’da çığ felaketi oluyor ve vatandaşlarımızı taşıyan bir minibüs kar altında kalıyor.
Üzüntünün dumanı tüterken taziyeye gidenler daha büyük bir çığ felaketine yakalanıyor.
Şehit ve sivil kayıplarımız otuzdan fazla…
Böylesi dramatik, trajik ve içimizi acıtan olay bile bizi kenetlemiyor bilakis ayrışmayı artırıyor.
Taziyeye gidenlerin içinde olan Cumhurbaşkanı başdanışmanı Gülşen Orhan'ın tedbirsizlik etmesi nedeniyle felaketin yaşandığı iddia ediliyor.
Durum öyle bir hal alıyor ki; düşen çığdan daha büyük bir siyasi çığ oluşuyor ve ortalığı kasıp kavuruyor.
Varan-7
Tüm bu siyasi karmaşa, doğal afet ve afetleri aşan politik atışmalar yaşanırken bir havacılık firmasına ait uçak Sabiha Gökçen havalimanında pistten çıkıyor ve üç parçaya bölünüyor.
Aynı firmanın bir yıl içindeki üçüncü uçak kazası.
Kule ayrı suçlanıyor, pilotlar ayrı…
Yapılan hatalar akla ziyan…