Temenni Ekonomisi…

2025-2027 dönemini kapsayan yeni Orta Vadeli Program açıklandı.
Ne söylendi?
Adeta sadece temenni…
Ama arkadaş, temennide bile bir inanılırlık ve birazcık olsun sahicilik olması gerekmez mi!
Ama yok maalesef…
Şuna bakar mısınız:
“Kişi başına düşen milli gelir 2027 sonunda 20 bin 420 dolara ulaşacak…”
Yapmayın Efendiler, yapmayın!
Zaten ekonomiye olan inanç diplerde/düzelme umudu yerlerde/politikalara güven sıfırlarda; bir de kalkmış dalga geçer gibi 2027 sonu kişi başı gelir 20 bin 420 dolar olacak diyorsunuz!
Beyler!
Neyi yaptınız/Yapmamanız gereken neleri terk ettiniz,
Hangi radikal reformları gerçekleştirdiniz de böyle bir beklentiyi dillendirebiliyor ve söyleme cesareti gösteriyorsunuz.
Enflasyon beklentisinde bile birkaç ay içinde 8,5 puan artış olmuş; bir de çıkmış 20 bin küsür dolar kişi başına gelir olacak diyorsunuz!

Yazmayayım diyorum,
Konuşmayacağım diyorum,
Susmalıyım diyorum ama olmuyor arkadaş, olmuyor!
Öyle şeyler görüyor/okuyor/işitiyorum ki susamıyorum; haykırmak geliyor içimden…

Beyler!
14-15 yaşımdan beri ticaretin/iş hayatının/ekonomi ve finans dünyasının içindeyim.
Mektepli bir ekonomist değilim, alaylıyım ama ünvanlı pek çok ekonomist benim ekonomi ve finans alanında nasıl bir pratiğe sahip olduğumu iyi bilir.
Bakınız,
2022’nin Mart ayındaki bir yazımda demişim ki:
“Öyle bir süreçteyiz ki; 15 ay sonra olacak seçimi kimin kazanıp kaybedeceğinin bile bir öneminin kalmayacağı/gerekli önlemler alınmadığı takdirde kimsenin kazanamayacağı ve sadece Türkiye'nin kaybedeceği, 2. Dünya Savaşı döneminde alınan önlemlerden daha radikal önlemlerin alınması gereken bir riskle karşı karşıyayız.
İç siyasi saiklerle hareket etmeden/siyasi hesap yapmadan/seçim odaklı düşünmeden ve daha da gecikmeden, adına ne derseniz deyin; -ister acı reçete ister yapısal reformlar- adeta ekonomik seferberlik nitelikli gerçek bir reform paketi ortaya koyulmalıdır.
Kimse kızmasın ama her türlü alternatifin masada olması gereken bir dönemdeyiz.”
Peki bu minvalde bir şey yapılmış mı veya karar alıcılarımız yapmışlar mı?
Nafile…
Olumsuzluğu görüp şimdiki gibi dayanamamış olmalıyım ki Mayıs seçimleri sonrası/Temmuz 2023’de konuyu yine gündeme getirip üstüne basa basa “Yapısal reform/Kamusal tasarruf ve güven şart! Yoksa her şey daha zor olacak!” başlıklı yazımda ise şöyle demişim: “Ekonomi denen şey mucizelerle yönetilmez!
Bunun parametreleri bellidir ve kötü durumun iyileştirilmesi kaçınılmaz şekilde can yakacaktır.
Ki, yakmaya başladı da…

Bu arada küresel ekonominin kötü gidişatı da işin cabası…
Daha yapılması gerekenler nedir peki?
—Ekonominin maliyeti sadece halka yansıtılmamalı.
Kamusal tasarruf/israfın azaltılması ve maliyet paylaşımı en görünür şekilde uygulanmalı..
—Türk ekonomisi sadece alınan dış borçla düzelmez. İvedilikle yabancı yatırımcı çekilmelidir. Bunun için ise; yapısal reformlar hemen başlatılmalıdır.
Nedir bunlar?
Yatırımcının kendini güvende hissetmesi için hukuksal güvence,
Demokratik adımlar,
Yatırım teşvikleri,
Ve kamu yönetiminde objektivite…
….Ama bir gerçek daha var; o da ekonomimiz kötü durumda.
Bunu öteleyebilir miyiz? Artık santim öteleme imkanımız kalmadı ve sıfır toleranstayız!
…Akıllı/akılcı olmak, öncelikle içeride gereken reformları geciktirmeden yapmak ve yatırım cazibesi için somut adımlar atmaktan başka çare kalmamıştır!
Yoksa ve sadece mucizevi çözüm beklentisi içinde olursak; maalesef söylemek zorundayım ki, hiçbir şey olmaz ve dinamik Türk sanayicisine rağmen daha beter hallere düşmemiz çok muhtemel hale gelir!”

Son iki yıldır reform reform reform diyerek dilimde tüy bitmiş.
Hiçbir şey yapılmamış ve bugünlere gelmişiz…
Ve şimdi çıkmış değerli arkadaşlarımız 20 bin küsür dolar kişi başına gelirden bahsediyor!
Üstelik bu kadar da değil;
Büyüme hedefi 3-4 aralığında
Enflasyon beklentisi ise düşüş yönünde…
Kalıbımı basarım ki bu büyüme hedefi ile enflasyon düşmez düşmez düşmez!
Büyüme ve enflasyon düşmesi birlikte olmaz olmaz olmaz!
Durun durun;
Allah aşkına revize edip yüzde 30 artırdığınız ve 41,5 dediğiniz yıl sonu enflasyon hedefini nasıl gerçekleştireceksiniz!
Bundan sonraki aylarda ortalama 1,7 aylık enflasyon olmalı ki; bu hedef gerçekleşebilsin!
Yazın baz etkisi vardı 23 puan düştü peki de arkadaş bir de güz etkisi olacak Eylül’le birlikte…
Buna ne çare bulacaksınız/nasıl 1,7 ortalamaya yakınsayacaksınız!
Gerçekten buna inanıyor musunuz!
KYK bile öğrenci yurt kiralarına yüzde 50 zam yapmışsa,
Vakıflar Müdürlüğü,  sahip olduğu gayrımenkul kiralarına yüzde 100’den fazla artış yapıyorsa,
Üretici/satıcı/esnaf ve hatta vatandaşın fiyatlama alışkanlığı allak bullak olmuşsa,
Söyleye söyleye dilimde tüy biten yapısal reformların hiçbirisi akla bile gelmiyorsa,
Yıl sonu enflasyonu yüzde 41,5 yapmak nasıl mümkün olacak Allah aşkına!..
Bir şey daha var;
Daha doğrusu ne yapılmaya çalışıldığını da pek anlamış değilim.
Programın ana hedefi Enflasyonla mücadele mi,
Faiz mi,
Kur mu,
Büyüme mi; hiçbir şey anlamadım.
Sanki hem hepsi var hem hiçbiri yok!

Kusura bakmayın Arkadaşlar,
Bugün daldan dala geçiyorum gibi oluyor ama idare edin artık.
Buradan Sayın Cevdet Yılmaz’a sesleniyorum;
Varın, bir anket yaptırıp; kişi başına gelir 2027 sonunda 20 bin küsur dolar olacak. Buna inanıyor musunuz?” diye sorun.
Hatta sadece Ak Partiye oy veren ve verecek olan vatandaşlarımıza sorun ve ne diyeceklerini görün!
Eminim ki onların bile en az üçte birisi “inanmıyorum/Hayır” diyecektir!

Sonuç:
Arkadaşlar!
Cumhurbaşkanımız bile “sahaya inin ve iyi insan bulun” diye talimat veriyor ise; şuanda temel sorun bir türlü sağlanamayan “inanılırlık/sahicilik ve güven”dir!
Siyaset için de böyledir ekonomi için de…
Hele de ekonomide halkın beklentisinin olumlu olması/ekonomi ve ekonomi yönetimine güven duyması ve hedeflerin gerçekliğine itimat edilmesi hemen her şeydir,
Umut edilen her olumlu gelişmenin olmazsa olmazıdır!
Bu noktadan hareketle tüm yükü Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e yüklemek, piyasalarda/ekonomi çevrelerinde ve halk beklentisinde onun kredibilitesini hoyratça tüketmek ve hatta tüm sorumluluğu ona ihale etmek ne kadar insaflı ve sorumlu bir davranıştır; siz takdir edin!
“İstifa” söylentileri esnasında fark etmediniz mi Mehmet Şimşek’in ekonomi  için ne anlam ifade ettiğini ve ekonomik duruma ilişkin ne kadar ehemmiyet teşkil ettiğini…
Kredi Derecelendirme Kuruluşları Türkiye’nin kredi notunu yükseltti ve eminim yakında Kredi Risk Pirimi(CDS) de düşecek…
Kendiliğinden mi oluyor bunlar?
Tabi ki hayır ve Mehmet Şimşek faktörünün çok belirleyici olduğu inancındayım.
Bunları söyleyince de Şimşek güzellemesi yaptığımı düşünmeyin. Uluslararası finans çevrelerini biraz bilirim ve duyumlarım iyidir. Bu tespitleri, izlenimlerim/görüşmelerim ve deneyimlerim çerçevesinde yapıyorum.

Son olarak;
Kimse kusura bakmasın buradan söyleyeyim.
Artık bu halkın karar noktasında olanların temennisine karnı tok!
Ayakları yere basmayan/gerçeklikten uzak/zevahiri kurtarmaya dönük ve sadece söylemden ibaret fantastik rakamlara iste tahammülü hiç yok…
Çünkü kalmadı; ahalinin tahammül mülkü yıkıldı!
Eğer böyle giderse,
Eğer ekonominin havanında su dövülmeye devam edilirse,
Eğer topyekûn bir seferberlik algısı oluşmaz/Şimşek ve politikaları muallakta bırakılır ve sadece ahaliye yüklenilirse,
Veya Reis ekonomik şapkadan bir tavşan çıkartma mucizesi gerçekleştiremezse;
Kasım-Aralık-Ocak-Şubat aylarında ne olacağını herkes görecek,
Ekonomik Krizin alevlerini herkes fark edecek,
Ve Amerika’da Kasım başında yapılacak başkanlık seçimi sonrası artması muhtemel bölgesel riskleri de nazarı dikkate alırsak son 3-4 senedir ekonomik gidişata dair bas bas bağırmamın nedeni herkesçe anlaşılacaktır!
Benden söylemesi…



Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.

OGÜNhaber