İyimser olmaya,
Ve artık Suriye’de taşlar yerine oturacak demeye başlarken,
Suriye’nin Lazkiye şehrinde karmaşık bir çatışma başladı.
2-3 ay önce,
Esad Rejimi devrilirken hep ve özellikle şu noktayı vurguladım:
“Asıl zorluk şimdi başlıyor…”
Buradan hareketle; özellikle Türkiye’nin çok daha dikkatli ve müteyakız olması gerektiğini söyledim.
Bundan sonraki süreçte oldukça tehlikeli bir dezenformasyon/bilgi kirliliği ihtimaline,
Yeni Suriye’nin başına geçen Ahmet Şara ve HTŞ’yi bekleyen risklere,
Ve mevcut kompozisyona bakarak erken zafer çığlıkları atmanın ne kadar tehlikeli ve aceleci yaklaşım olduğuna 10 Aralık 2024 tarihli “Bundan sonra ne olacak?” başlıklı yazımda şöyle dikkat çekmiştim:
“Suriye’de sadece var olan statüko bitti ama emin olun ki henüz her şey ve tüm sıkıntı bitmedi.
Bilakis daha çetrefilli/ayak oyunu bol ve daha kritik bir süreç başlıyor…
Demedi demeyin,
Ki yarın, tükürdüğünüzü yalamak zorunda kalmayın…”
Bu arada,
Türk Devlet Yetkililerinin Suriye konusunda daha akıl ve akılcı/daha soğukkanlı ve daha isabetli politikalar geliştirdiğini de açıkça ve hatta beğeniyle dile getirmiştim.
Ama nedense kafamda taşlar yerli yerince oturmadığı için hep bir rezerv koyuyor ve daha dikkatli olmaya parantez açıyordum.
Arkadaşlar!
Düşünün lütfen;
HTŞ İdlib’ten çıkıyor ve 13 gün gibi kısacık zaman kesitinde tabir caizse bir kurşun bile sıkmadan Halep’i alıyor; Hama ve Humus’u da geçerek Şam’ı ele geçiriyordu.
Bu durum bana savaş konseptinin cari olduğu bir zeminde hayatın olağan akışına dahi aykırı geliyordu.
Her şey öyle mükemmel gidiyordu ki; gerçek olmayacak kadar hem de…
Bu yüzden hep kaygılıydım…
Maalesef şimdilerde en kritik ve kapalı bir kutu olan Nusayri bölgesi Lazkiye’de çatışma başladı.
Hem de oldukça karmaşık/kirli ve nereye varacağı öngörülemeyecek kadar tehlikeli bir çatışma süreci…
Hatırlar mısınız;
8 Ocak tarihinde ABD’nin yeni başkanı Trump Cumhurbaşkanımızla ilgili oldukça övücü sözler etmiş konu Suriye’ye gelince de “Erdoğan ve adamları Suriye’de işi bitirdi” diye bir söylemde bulunmuştu.
O süreçte, özellikle iktidara yakın medya ve yorumcular Trump’ın övücü sözlerini bir iftihar vesilesi olarak görmüş ve “Erdoğan ve adamları Suriye’de işi bitirdi” cümlesini de güç kabulü olarak telakki etmişlerdi.
Ama ben asıl o cümleye takılmış ve “eyvah eyvah” demiştim.
Hatta o hafta içinde yazdığım bir yazıda “Evet, Trump apansız birisi. Ama söylediği bu cümle ezbere değildir ve kesin bir bit yeniği vardır” mealinde kaygılarımı dile getirmiştim.
Neden?
Çünkü Trump bu cümle ile sanki ön alıyor ve yarınlarda ortaya çıkacak karışıklıklar için bir adres kaydı oluşturuyor gibiydi…
Çünkü elin oğlu almadan vermez,
Hatta bir plan yapmadan pozitif kelam bile etmez.
Yeniden güncel olana, yani Lazkiye çevresinde oluşan çatışma ve karışıklığa dönersek:
Olayın görünen kısmı şu:
HTŞ’liler bir zanlıyı tutukluyor,
Sonra pusuya düşürülüyor ve öldürülüyorlar.
Ve olaylar tırmanmaya başlıyor…
Ama durum tam bir muamma ve karşımızda sadece soru işaretleri var.
—HTŞ’lileri gerçekten Esad yanlısı olanlar mı öldürdü?
—Yoksa HTŞ’lileri yeni Suriye Konseptinden memnun kalmayan radikal cihatçılar mı öldürdü?
—Yahut da Ruslar mı veya İsrail başta olmak üzere bölgede cirit atan ülkelerin istihbarat örgütleri marifetiyle mi öldürüldü?
Kim öldürdü?
Gerçekte kim kimi öldürdü?
Cevap meçhul…
Sadece en iyi dezenformasyon yapanın, bilgi kirliliği sağlayanın hayal ettiği gibi bir ortam...
Gelin bir de şöyle bakalım:
Birileri HTŞ’ye Esad’ı temizletti,
Sonra HTŞ’ye ağamsın-paşamsın; sen artık Suriye’nin yeni mimarısın diye gaz verdi.
Ve bu esnada İsrail, Suriye’nin hava ve kara askeri güçlerini bombalayarak kolunu kanadını budadı.
Sonra ise Suriye coğrafyasında yeni bir evreyi başlattı.
İşaret fişeği de Lazkiye’den/Alevi-Nusayri bölgesinden ateşlendi.
Çünkü burası etnik ve mezhebi açıdan en stratejik bölge idi.
Bir taşla pek çok kuş avlanması durumu…
Bu sayede, hem yeni kaotik süreç başlayacak,
Hem de Hatay ve Hatay sosyolojisi üzerinden Türkiye’ye de tehdit mermisi sıkılacaktı.
Sonuç:
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın söylediği gibi ortada bir provokasyon olduğu,
Hem de oldukça kirli ve sofistike bir provokasyon olduğu aşikar.
Ama asıl soru şu:
Aslında ne oluyor?
Suriye’de bugünlerde başlayan olaylar/katliamlar ve yeni yaratılan karışıklık kimin eseri?
Kimin işine yarıyor? Kime zarar veriyor?
Cevap:
Amerika’nın da/Rusya’nın da ve bazı Avrupa ülkelerinin de parmağı var.
Fakat bu parmakların sahadaki ana aktörü İsrail ve İran.
Bu iki ülkenin saha pratisyenleri ise istihbarat örgütleri marifetiyle edindikleri teröristler…
Birbirine düşman görünen İran ve İsrail’in en önemli ortak noktası bulanık havayı sevmeleri ve hatta sakin havayı bulanık hale getirmeleridir.
Muhtemeldir ki;
Artık hedefin kendisi olduğu bilen İran, Suriye sahasını daha da karıştırarak Amerika/İsrail ortaklığını yavaşlatmak istiyor.
İsrail ise bundan hiç şikayetçi değil.
Bu sayede Suriye sahasında oluşturduğu veya oluşturmayı planladığı tampon bölgeleri ve mevzileri daha da tahkim ediyor.
İran bu hamleyle hem Suriye’yi karıştırıyor ve hem de Türkiye’nin Yeni Suriye yönetimiyle oluşturacağı muhtemel iyi ilişkiyi sekteye uğratmaya çalışıyor.
İsrail, İran’ın bu yaklaşımından da memnun.
Çünkü Türkiye ile Yeni Suriye Yönetimi arasında mesafe oluştukça Kuzey Suriye’de-Fırat’ın Doğusunda/Rojowa bölgesinde uzun zamandır iyi ilişkiler kurduğu PYD yönetiminin özerk niteliğini daha da pekiştirmiş oluyor.
Hal ve ahval böyleyken,
En büyük/Birincil zarar Suriye’ye ve Suriye halkına.
İkincil zarar ve hasarlar ise çok üzgünüm ki bizi ilgilendiriyor.
Bu durumda tüm iş/kaygı ve azami dikkat ne yazık ki yine Türkiye’ye düşüyor.
Yanlış anlamayın korkutmak da istemiyorum ama Suriye merkezli yeni bir kaos oluşmasının tüm dert ve belası bizim başımızda…
Umarım başlayan ve daha da harlanmak istenen yeni kanlı süreç uzu sürmez,
Daha da beter hale gelmez,
Ve hemen söner/söndürülür!
Korkutmak istemem dedim ama bence korkmamız da lazım.
Çünkü gidişatta hayra delalet pek bir şey göremiyorum!
Keşke yanılsam…
Son Not:
Bu yazıyı bitirdiğim esnada Suriye Cumhurbaşkanı Ahmet Şara ile Rojowa Kürt Bölgesinde YPG/SDG diye bildiğimiz PYD’nin silahlı kolu komutanı Mazlum Abdi arasında bir mutabakat imzalandı.
8 Maddelik bir anlaşma…
Buradan hareketle yukarıda sorduğum sorulara bir tane daha eklemek istiyorum.
Acaba,
Birileri, Ahmet Şara’ya bu mutabakatı imzalanması için Lazkiye üzerinden gözdağı mı verdi?
“İmza sürecini uzatma ve Kürt Bölgesine dayatma yapma! Lazkiye’ye bak ve olacakları gör! Bu daha bir fragman! Eğer imzalamaz veya Kürt bölgesine metazori yapmaya kalkarsan bilesin ki turpun büyüğü heybede!” mi demek istedi?
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.