Seçim yaklaştıkça Akşener'in psikolojisi iyice bozuldu…

Seçim yaklaştıkça iç siyasetin cazibesi artıyor.
Her ne kadar uzak durmaya çalışsam da dostlar/okurlar ve gençler "Ne düşünüyorsun?" diye soruyorlar.
Genelde gülümseyip geçiyorum ama arada bir düşünce ve tespitlerimi de paylaşıyorum ki seçimi dikkate almadığım düşünülmesin.

Beni takip edenler eminim ki hatırlar:
"İYİ Parti, konjonktürün doğurduğu bir partidir. Ömrü kısa olur." demiştim.
Hatta kuruluş sürecinde tam göbeğinde bulunduğum ama pek görünür olmadığım Demokrat Türkiye Partisini örnek verip benzerlikleri dile getirmiştim.
Bakın işte: 2017 sonunda kurulmuştu,
Henüz altı sene geçti ve İYİ Parti tel tel dökülüyor.
Sayın Akşener körleşmiş mi yoksa gerçekliği mi görmek istemiyor yahut da sağıra mı yatıyor bilemem.
Ama sinirlerinin bozulduğu bir gerçek.
Agresif/asabi ve tam bir çelişkiler yumağı.
Kendisi de bunun farkında olmalı ki bu hal ve ahval siyasal bir travma gibi dışa vuruyor.
Bir vatandaşa "Hadi be!" diyecek kadar bozuk bir haleti ruhiye içinde…
Aslında çok da yadırgamıyorum,
Bir siyasetçi için çok zor bir durum parti yönetiminden her gün bir istifa ve sürekli azalan seçmen desteği…
Akşener, psikolojisini ve partisinin bu halini görünce gazetemiz yazarlarından Erkan Yılmaz'ın sık alıntı yaptığı Halil Cibran'ın bir sözü geldi aklıma:
"Ağıtları sen yakarsın ama kendi kulakların duymaz kendi ağıdını.
Bir koyun sürüsünden çalar gibi çalarlar insanlarını,
Ve sen bir koyun gibi bakarsın çalınanlarına…"
Ama böyledir siyaset,
Acıması yok; değirmen gibi öğütür,
Zemin verir/öne çıkartır/büyütür ama zamanın ruhunu anlamazsan çıktığın noktadan en dibe götürür.
Çok iddialı bir söz gibi düşünebilirsiniz ama bence Akşener için bu seçim "Game Over!"

Seçim İstanbul'da mı yoksa tüm Türkiye'de mi?
Neden böyle dedim?
Arkadaşlar!
Seçime neredeyse sadece bir ay kaldı ama yatıyoruz İstanbul kalkıyoruz İstanbul.
Sadece muhalefet için de değil adeta iktidarın da odak noktası İstanbul seçimi…
Sanki ilginç şeyler olacak farklı sonuçlar çıkacak gibi bu seçimde…
Yeniden Refah Partisi, Necmettin Erbakan stratejisinde.
Kem söz etmeden yermekte/Erdoğan'ı hürmetle eleştirmekte ve klasik "Milli Görüş" direnişiyle ileriyi hedeflemekte…
Memnuniyetsiz Ak Partililere "…biz varız/bize gelin" demekte…
Tutar mı?
Onu bilemem ama seçmen nezdinde karşılık bulacak gibi görünüyor.
Ak Partiden ayrılanların kurduğu Deva ve Gelecek partisini, Ak Parti bitiremedi ama Yeniden Refah Partisi bitirecek sanki…

Dem Partide ilginç şeyler oluyor.
Selocan devrinde motto: "Erdoğan, seni başkan yaptırmayacağız!" idi ama bu partide köprünün altından çok sular akmış gibi…
Baron ve baroniçeler tersine dönmüş; bugün, muhalefete "sizi kazandırmayacağız" modundalar…
Bu ne demek peki?
Her ne kadar yeni mottoları "Ona da kaybettir buna da/CHP de kaybetsin İktidar da, bana ne!" havasındalar ama seçimden sonra yeni bir "çözüm süreci" çerçevesinde Ak Partiyle yeni bir angajmana hazırlanıyor sanki…
Kesin mi?
Okumalarım/öngörülerim ve değerlendirmelerim bu cihette.
Hani, "Ağzını büzüşünden Ömer diyeceği belliydi." diye bir söz var ya; aynen o minvalde…

Bu arada Zafer Partisini de yabana atmamak lazım.
İlginç sonuçlar/beklenmedik oranda oy alabilir.
Nasıl?
İYİ Parti ve MHP'deki memnuniyetsiz milliyetçiler ve anti-sığınmacı yeni kuşak bu partiye ciddi teveccüh gösteriyor.

Sonuç:
14 Mayıs seçimi Kılıçdaroğlu'nu tasfiye etti.
Yerel olmasına rağmen bu seçimle yaşanacak tasfiye, çok daha fazla olacaktır.
Pek çok yerde beklenilmeyen sonuçlar alınabilir/sürprizler yaşanabilir.
DEM Parti seçmeninin tercihleriyle parti yönetiminin tavrı ilk defa farklı sonuçlar verebilir.
Çünkü diğer partilerde görülen "tavan-taban kopukluğu" bugüne dek DEM Parti'de pek yaşanmamıştı.
Ama bu defa DEM'li seçmenler Parti yönetiminden farklı şekilde CHP'li adayları desteklerse hiç şaşırmayın.
Misal:
İstanbul'da yüzde 7-8 civarı olan DEM Parti oylarının üçte ikisinin İmamoğlu'na gidebileceğini, parti adayı Meral Danış Beştaş'ın en fazla yüzde 3 civarı bir oy alabileceğini düşünüyorum.
Keza İYİ Partinin de yüzde 8 civarı olan oylarının CHP/Zafer Partisi ve bir miktar da Ak Partiye kayabileceğini ve İYİ Parti adayı Buğra Kavuncu'nun yüzde 3 oranına bile ulaşamayacağı fikrindeyim.

Şunu da söyleyeyim: Seçime birkaç gün kala, aday göstermiş olsalar da bazı partilerin seçmenlerine başka parti adaylarını işaret edeceklerini de görebiliriz.
Artık bir realite var:
Türk siyasetinde tasfiye/toplu değişim ve zorunlu değişim süreci başlamıştır.
Zamanın ruhu ve zemin, bunu dayatıyor.
31 Mart seçim sonuçları ve hemen sonrası lidersel değişiklikler/partisel bitişler ve yeni parti kuruluşları kaçınılmaz şekilde hız kazanacaktır.

Son olarak:
Tahmin ve öngörümce İstanbul başta olmak üzere hemen her şehirde Ak Parti'nin kazanması en muhtemeldir.
Ama bunun tek bir handikapı var: Yeniden Refah Partisi.
Neden/nasıl ve niçin böyle oldu, bilmiyorum ve eminim Erdoğan'ın bir bildiği vardır elbet; fakat an itibariyle oğul Erbakan'ın bu yeni stratejisi en fazla Ak Partiye zaiyat verdirebilir,
Kılpayı kazanılacak bazı yerleri kaybettirebilir!

Murat Kurum/Ekrem İmamoğlu ile İlgili Tespitlerim
—Murat Kurum polemik bilmiyor ama polemiğe giriyor,
İmamoğlu polemik ustası ve Kurum'a gel gel diyor.
—Ak Parti'de Murat Kurum geride; Erdoğan önde,
CHP'de Özgür Özel geride; İmamoğlu önde.
—Murat Kurum teknokratlığını öne çıkartıyor,
İmamoğlu siyasetçiliğini.
—Murat Kurum verilen adaylık görevini bihakkın ifa çabasında,
İmamoğlu farklı ve daha derin hesaplar içinde.
—Murat Kurum'un rakibi anti-Erdoğancılık;
İmamoğlu ise "Murat Kurum da kim ki/Rakibim Erdoğan" demekte.
—Murat Kurum'un kampanyası iyi hazırlanmış/hiçbir şeyden kaçınılmamış. Ama aday ile kampanya arasında tam bir kan ve kimya uyumu oluşmamış gibi,
İmamoğlu ise dünden deneyimli/ yaptık yine yaparız rahatlığında ve havasında.
—Murat Kurum muhafazakâr siması, yerli-milli referansıyla genç/dinamik ve şehirli liberal profili çizme gayretinde,
İmamoğlu, "ben o kısmı çoktan geçtim" edası ve "Kazansam da kaybetsem de kazanan ben olacağım!" özgüveni içinde. Beyaz gömlekli "Great Amerika" diyen Amerikalı politikacılar gibi algı operasyonunda.
Ve:
—Murat Kurum belki de bürokratik-siyasi hayatının zirvesini oluşturacak İstanbul Belediye Başkanlığı peşinde;
İmamoğlu ise, sanki 2028 Cumhurbaşkanlığı seçimi için altyapı hazırlığında…



Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.
OGÜNhaber