Mart kritik ay.
Koronavirüs ile birlikte artık her türlü silahın kullanıldığı/kullanılacağı bir süreçteyiz. Düşünün lütfen; sekiz-dokuz ay önceki ve bir de şimdiki Çin'i…
Küresel ekonominin başat aktörü, dünyanın her noktasında var olan ve hatta global ölçekte yol haritası oluşturacak boyutta bir Çin vardı.
'Yeni İpek Yolu' projesini düşünün.
Herkesin ve her ülkenin bir şekilde ilişki ve alışverişte olduğu bir Çin ve ekonomisi vardı.
Peki şimdi ne halde…
Tecrit edilmiş bir ülke. Tüm ülkelerin vatandaşlarına 'seyahat etmeyin' dediği bir ülke.
Fabrikaların kapandığı, yatırımlardan vazgeçildiği, ithalat ve ihracatların durduğu, sermayenin kaçtığı, öz sermayenin işe yaramazlaştığı bir ülke.
Görünürde ABD'nin, görünmezde ise derin güçlerin yani Küresel hakimiyet savaşıyla yeni yüzyıl oluşturmak için bilek güreşinde olanların ekonomik, askeri, siyasi, yaptırım, ambargo ve baskılarla yapamadığını 'zavallı bir virüs' yapıyor.
Koskoca Çin, dişi dökülmüş bir aslan acziyetinde.
Peki nereye kadar.?
Birilerinin dümen suyuna girip, itaat edene kadar…
Virüsün yayılma haritasını takip edelim…
Çin'den sonra İran,
Şimdilik az miktarda Rusya,
Avrupa'da İtalya…
Afganistan-Pakistan an meselesi.
Türkiye'ye gelince;
Virüs cangılında gelgit halindeyiz.
Şimdilik Suriye meselesi ve İdlib özelinde tedip edilme safhasındayız.
Virüs silahı henüz kullanıma girmedi, pardon girdirilmedi.
Ama an meselesi…
Bir beyin jimnastiği yapalım; hep birlikte…
Önce 13 sonra 36 askerimizin şehit olduğu saldırılara bakalım.
Görünürde ne oldu?
Rusya destekli Rejim Güçleri askerimizi şehit etti.
Rusya “Ben yapmadım ve haberim de yok” diyor.
Haberi olmaması mümkün mü.?
Tabi ki hayır…
Rusya Suriye sahasında istediği gibi hareket edebiliyor.
Üssüne üs kattı.
Esad emireri gibi.
Sadece Tartus'ta vardı; artık Fırat'ın doğusunda bile var.
Şimdi aslında ne oldu kabilinden soralım;
Hal böyleyken Rusya Türk askerlerine neden saldırsın ve Türkiye'nin husumetine muhatap olsun.?
Keza diyelim ki, Rejim Güçleri Ruslardan habersiz saldırdı. Rejim Güçleri İdlib'de zaten ilerliyordu. Neyrab, Serakin gibi M-5 ve M-4 karayolları için mihenk noktası olan kritik kavşakları zaten ele geçirmişti.
Gözlem noktalarındaki Türk askerlerinin varlığı onlara bir mani teşkil etmiyordu. Hal böyleyken Rejim Güçleri olmadık anda ve umulmadık şekilde Türk askerlerine neden saldırdı?
27 Şubat sonrası saldırılarla Türkiye'den büyük darbe aldılar. Başlarına böylesi bir Türk saldırısı geleceğini bile bile Rejim güçleri neden askerlerimize saldırmış olabilir, sizce.?
Bana göre Rusya için de Rejim için de bu saldırının makul mantıklı bir izahı yok.
Bu saldırılarla sanki 'derin' birileri hem Rejimi hem Rusya'yı hem İran'ı ve hem de Türkiye'yi kapsayan bir 'altın vuruş' planlamış olamaz mı?
Hatta Türkiye'yi zıplatıp sığınmacı kozunu sahaya sürdürerek Avrupa'yı da hedefe koymuş olamaz mı?
Bence her şey ve hepsi mümkün…
Şimdi yeniden Coronavirüs'e dönersek…
Rusya ve İran virüs artı ekonomik sıkıntılarla karşı karşıya. Virüs şimdilik yavaş ilerletiliyor ama petrol fiyatlarındaki düşüşle ortaya çıkan hayat pahalılığı Putin ve Hamaney'in sosyolojik tabanını zayıflatılıyor.
Buna rağmen bu iki ülke ve lideri küresel denklemde hizaya gelmezse virüs saldırısı artacak ve bu iki ülke muhtemeldir ki 'Çin'leştirilecek'.
Dikkatinizi çekiyor mu…
Soros konuşmaya başladı,
Forbes dergisinde yerici, İsrail'de övücü Erdoğan makaleleri yazılmaya başlandı.
Rus medyası Putin'le ilgili eleştirel yazılar yazabiliyor halde.
İdlib olayında en çok duyduğumuz şey; Rusya ve Rejim karşısında Türkiye'ye destek içerikli.
Destek var mı peki…
ABD ve Avrupa tandanslı destek; sadece laf, söz ve beyanda…
Ama çok önemli ve manidar olan şu;
ABD başkan ve dışişleri yetkililerinin “Türkiye ile İdlib'i konuşuyoruz. Nasıl destek olacağımızı değerlendiriyoruz.” sözleri.
Peki de neden sadece konuşma ve değerlendirilme safhasındayız?
Neyi konuşuyor ve değerlendiriyoruz?
Türkiye ile neyin pazarlığı yapılıyor veya neyle tehdit ediliyoruz?
Yoksa aba altından virüs mü gösteriliyor?
“Rusya ile yaptığın/yapacağın anlaşmalara güvenme. Putin de Rusya da bizim figüranımızdır. Bizden izinsiz adım bile atamaz” kabilinden parmak sallamalar ve ayar verme derdindeler mi?
Hatta farklı bir mülahazayla “İdlib'te askerin vuruldu. Ve hem de Rusya destekli, “adı var ama etkisi sıfır” Rejim güçleri vurdu. Sen buna inanıyor musun” iması mı yapılıyor?
En nihayetinde bu yardım-iş birliği konuşma ve değerlendirmelerinde 'virüs' gösterilip sıtmaya razı mı olun, deniyor?
Tüm bunlardan sonra şu bir gerçek ki;
Küresel savaşın tarafları nezdinde, kimsenin bir önemi yoktur. Herkes bir figüran gibidir.
Her ülkede bu güçlerin temsilcisi ve eli-kolu mesabesinde 'derin' eller vardır. Ülkelerin görünen ve legal yöneticileri her şeyin belirleyicisi değillerdir ve olamıyorlar da.
Putin de buna dahildir.
Otoriter bir yönetici ve tek sesli bir yönetim gibi görünse de Rusya 'derin'den derine bu ellerin etkisiyle hareket etmeye mahkum gibidir.
Rusya ile İdlib konusunda bir anlaşma yapıldı ve ateşkes ilan edildi.
Ateşkes içermesi nedeniyle olumlu buluyorum.
Ama bu anlaşmanın filan çok bir önemi yok.
Eğer Türkiye ile yapılan görüşmeler bir mutabakatla sonuçlanmazsa, bu ateşkes filan hiç hükmüne düşer.
Sizi temin ederim ki; birkaç gün sonra HTŞ (İdlib'deki çatı örgüt), Rejim veya Rus güçlerine saldırır. Rejim veya Rus güçleri Türk unsurlarına saldırabilir.
Ve emin olun ki; taraflar hep bir ağızdan “Biz yapmadık” diyecekler ama olan olmuş olacaktır. Çünkü kimin kime, niçin ve neden saldırdığı belli bile olmayacak; ortalık puslu, bulanık ve daha da karmaşıklaşacaktır.
Asla unutulmamalı ki; Suriye sahasında devletlere ait unsurlar, Rejim Güçleri, en önemli ve tehlikelisi paramiliter/terörize unsurlar asla yekpare ve hiyerarşik bir sistemle hareket eder nitelik arz etmiyor.
'Derin el' hepsinin içinde hatta en kritik ve stratejik noktasında yerini almış vaziyette.
Koronavirüs ise her kesim ve herkes için ürküntü, bezginlik ve tedirginlik yaratacak, kaos enstrümanı olarak hazır bekliyor.
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.