Bürokratik Oligarşi ve başarısız siyaset anlayışı değişmeye mecbur kalacaktır.
Cumhurbaşkanı’mızı hafta sonu İstanbul'da son gördüğümde gözleri ve sözlerindeki değişimi, dönüşümü, yenilenmeyi, her şeyin farkında olduğunu, kimin ne olduğunun ve olmadığının ve kaçınılmaz değişimlerin işaretini gördüm.
Evet,
Bugünlerde Türk Devlet Yapısında ciddi değişim ve yapılanmanın eşiğindeyiz.
Adeta Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana yapılacak en kapsamlı, en geniş ve en radikal yeniden yapılanmanın arefesindeyiz.
Cumhurbaşkanı bakışları ve söylemleriyle sanki her şeyin bilincindeyim diyordu.
Cumhurbaşkanımız lisan-ı hal ve söyledikleri arasında söylemedikleriyle başka ne diyordu:
Eksikleri, hataları, yanlışları,
Tembelleri, korkakları, silik kişilikleri, bencilleri, küstahları,
Hainleri, sinsileri, arkadan hançerleyenleri, taşın arkasına saklananları, sinenleri,
Harici hasımlarla iş tutan içerdeki işbirlikçileri,
Neme lazımcıları,
Kendi istikbalini Vatanın istiklal ve istikbalinden önce görenleri,
Zor zamanda kaçanları,
Yolda yol arkadaşını satanları,
Siyaseti meslek edinenleri,
Siyasi bencilleri, mevtaları,
Ben ben ben diyen, kerameti kendinden menkul siyaset yapanları,
Her şeyi ben bilirim diyen bilgisiz cahilleri, kibir sahiplerini,
Uzun ince siyaset yolunda yorulanları, nefesi yetmeyenleri, rehavete kapılanları,
FETÖ ile irtibatlı ve iltisaklı siyasileri,
15 Temmuz gecesi saklanıp darbe bastırılmaya başlayınca ortaya çıkan siyasetçileri,
Yüzüne el pençe divan durup da, arkasından olmadık laf ve hakaret eden iki yüzlüleri,
Vatandaşın taleplerini geçiştiren “sigara paketi” siyasetçilerini,
Bu ülke, AK Parti ve kendisi sayesinde sıfırdan zirveye gelip küstahlaşanları,
Özetle; siyasi değişim ve yenilenmenin zaruret ve mutlak gerekliliği,
Görüyorum, biliyorum ve yapacağım diyordu…
Hantal Devlet Yapısı ve Bürokrasiye dair ise, daha derin ve köklü şeyler söylüyordu adeta söylemedikleriyle:
Hiç kimse oturduğu koltuğu, makamı kendine daimi sanmasın,
Vatandaşı küçümseyen, kibirli, küstah bürokratlara taviz verilmeyecek,
“Mahkeme kadıya mülk değildir” felsefesini canlı tutanlarla yola devam edilecek,
Vatandaş ve siyasi otoriteyle uyumsuz bürokrasi sona erecek,
Liyakatsiz, ehliyetsiz kamu görevlileri değiştirilecek,
Bürokratik prensip; “Vatan, millet ve devlete sadakati esas alan, liyakat ve ehliyet” şeklinde olacak,
Atalet ve tembelliğe fırsat verilmeyecek,
Genç, dinamik ve zinde beyinlerle tecrübe ve sağduyu bürokrasiye hakim kılınacak,
Mevcut kamu yönetim sistematiği ve bürokratik kişiliklerle ilgili köklü tasfiyeler olacak,
Bürokrasideki hantallık, yavaşlık ve umursamazlık ivedilikle sonlandırılacak,
Artık hiç kimse devlet dairesini “babasının çiftliği” gibi göremeyecek,
Devlette “yan gelip yatanla, işini yapan” aynı kefede olamayacak,
İşini, görevini mesuliyet içinde yapan ödüllendirilecek, yapmayan ise tasfiye edilecek,
Proaktif bir bürokrasi esas alınacak, kendini yenileyip, geliştiremeyen geride kalacak,
Bürokrasi yatırım ve yatırımcıya engel olmaktan çıkartılacak, önünü açar hale gelecek,
İstihdam ve yatırım yapmak isteyenlere mani olanlar hemen uzaklaştırılacak,
Devlette “bugün git yarın gel” yaklaşımı imha edilecek,
Sağlık, eğitim, adliye gibi hizmetlerde vatandaşı canından bezdirenler canından bezdirilecek,
Tüm bürokrasi, devletin ve milletin hizmetinde olduğunun bilinciyle hareket edecek şekilde oluşturulacak,
Kimse millete efendilik taslayamayacak,
Herkes haddini bilecek, işine ve sorumluluğuna odaklanacaktır.
Bu bağlamda;
Referandum sonrası üst düzey kamu yöneticilerinden başlayarak aşağı doğru çok ciddi değişiklikler olacaktır.
Mevcut üst düzey yöneticilerin yarıdan fazlasının değişeceğini, kurumsal bazda yapısal değişim ve yeniden yapılanmaya matuf revizyonları bekliyorum.
Siyasette deprem niteliğinde müdahalelerin olacağını, çok ciddi kan değişimine gidileceğini, siyasi bir tecdid (yenilenme) yaşanacağını düşünüyorum.
Mülki idarelerden tutun da, valilere, kaymakamlara kadar,
Büyük şehir belediye başkanlarından, en küçük ilçe belediyelerine kadar el atılacak ve gereken her şey ifa edilecektir.
Yolsuzluk, aymazlık, ihanet, kalleşlik yapanların yanına kar kalmayacak, herkes yaptığının bedelini ödeyecektir.
Cumhurbaşkanı her şeyin farkındadır,
Millet müsterih olsun,
Hiç kimse, “Her şey iyi güzel ama neden siyasilere, belediyelere dokunulmuyor” demesin,
Referandum sonrası herkese ve her şeye dokunulduğunu göreceksiniz.
İstisnasız şekilde kamu yapılanması içinde yer alan herkese dokunulacak, adil ve kayırmasız şekilde hareket edildiğine şahit olacağız.
Hele de, FETÖ gibi alçak terör örgütüyle ilintili ve irtibatlı herkes (siyasi, bürokratik, hangi partiden olursa olsun) mutlaka bunun hesabı ayırt edilmeksizin sorulacaktır.
Mecaz anlamda söylersek; Erdoğan şuanda yumruğunu cebine koymuş, herkese eteğindeki taşları döktürerek, milleti adına final mesabesinde altın vuruşu yapmaya hazır, Referandum sonrasını bekliyor.
15 Temmuz bu ülke için Kurtuluş Savaşı sonrası ikinci bir milattır.
Emin olunsun ki;
Referandum sadece “evet/hayır”dan ibaret değildir.
Ve
Referandum sonrası hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlarım...