​Paralel emniyet: 'Özel Güvenlik'

Devletin 2015 yılında 300 milyon dolarlık özel güvenlik hizmeti aldığını düşünürsek, sistemin ekonomik hacminin de nerelere vardığını görürüz.

Burada Özel Güvenliğin uygulamaya dair eksi ve artısını değerlendirmekten ziyade, FETÖ ile ilgili boyutuna dikkat çekmek istiyorum.

Bu konuda bazı rakamlar çok dikkat çekici,

Özel Güvenlik sertifikası alan kişi sayısı 1 milyon 250 binin üzerinde,

Özel Güvenlik Şirket Sayısı 1500’ün üzerinde,

2009-2015 arası Kamunun Özel Güvenlik ödemesi 1 milyar doların üzerinde,

Fiili olarak Kamu/Özel’de çalışan, silahlı-silahsız özel güvenlikçi sayısı 300 binin üzerinde,

2016 yıl sonu Özel Güvenlikçi sayısı projeksiyonu 350 bin civarında,

Toplam sertifika alanlar içinde İstanbul’un payı  500 bin civarı,

15 Temmuz sonrası gördük ki; emniyet, TSK, Yargı ve diğer bürokrasinin her kademesinde örgütlenen bir FETÖ yapılanması var. Bu konuda ciddi temizleme, arındırma ve ihraç faaliyetleri başlamış  ve devam etmektedir.

Tüm kamu kurumlarına ve Özel sektör işletmeciliğe sirayet etmiş, ele geçirmiş ve ciddi kontol edinmiş FETÖ’nün Özel Güvenlik işletmeciliğine el atmamış olması mümkün mü?

Zabıt Katipliği, Gardiyanlık, İnfaz Koruma memurluğu gibi işlevi gereği kendine has güvenlikçi niteliği öne çıkan birimlerde bile çok ciddi, planlı ve sistematik örgütlenmeye giden FETÖ bu alanı boş bırakır mı?

Peki kısaca Özel Güvenlik ne yapar…?

Polis ve Jandarmanın çekildiği pek çok kurum ve kuruluşta boşalan alanları dolduran, AVM’ler, Siteler, konutlar vs. ve Stratejik kamu kurumlarında bile görevlendirilerek “güvenlik” işlevi yürütmektedir.

En mahrem kurumlara  giriş-çıkışları kontrol eden, kurumların içinde rahatça dolaşabilen, geceleri kurum ve kuruluşlarda bekçilik yapan bir eylem icra etmektedirler.

Hal böyleyken; böylesi bir hacime ve hareket elastikiyetine sahip olan bir oluşumun, nerdeyse % 50’sinin FETÖ ve ona mümasil, müzahir zihniyetin elinde olduğunu bir düşünelim. Sistemin en vahim boyutu burada ortaya çıkmaktadır. 150-200 bin civarı güvenlik elemanlarının FETÖ’cü
şirketlerin kontrolünde olduğunu düşünmek bile vahametin boyutlarını net bir şekilde gösteriyor.

Peki bu konuda ne oldu, hangi denetim, inceleme ve tasfiyeler yapıldı…

Maalesef şuana dek yapılan kayda değer bir şey yoktur.

Başlı başına “paralel emniyet” niteliği arz eden böylesi bir teşekkülün zararlı ve hain ellerde ne büyük tehlike oluşturacağı hepimizin malumudur.

Özel Güvenlik konusunu daha önce de dile getirdim. Bu konudaki risk ve tehlikelere dikkat çektim. Ama geçen zaman zarfında hala bir şeylerin yapılmamış olması ve tehlikenin büyüklüğünün niteliği gereği yeniden dikkat çekme ihtiyacı hissettim. İçişleri Bakanlığına Süleyman Soylu’nun
gelmesiyle birlikte yeni bir hareket ve ivme kazanan EGM’nin  bu konuda  çalışmalara başladığını ve en kısa zamanda ciddi denetim ve incelemenin yapılacağını düşünüyor ve inanıyorum.

Aksi takdirde ülkemizin polis sayısını aşan Özel Güvenlik çalışanlarının neler yapabileceğini dikkatlere sunuyorum. FETÖ temizliği yapılmadığı takdirde bu sistemin devletin başına bela olabilecek “kalkışma”ya tevessül edebilecek potansiyel ve kabiliyete sahip olduğunu herkesin bilmesi ve düşünmesi gereklidir. İlgili ve yetkili mercilerin bu riski asla göz ardı etmemesi gerekir.

Maalesef Özel Güvenlik çalışanlarının eğitim sürecinde de çok ciddi zaaf ve eksiklikler söz konusudur. Hatta bu eğitim faaliyetlerinin de 400-500 dolar karşılığında özel eğitim kurumlarınca verilmesi sistemin başka bir zaaf noktasıdır. Eğitsel boyut ve sertifikalandırma kısmında bu aksaklıkları da nazarı dikkate alırsak; bu alanın FETÖ gibi art niyetli hainlerce yeni ihanetlere yol açacak facialara dönüşeceğini bilmek için müneccim olmaya gerek yoktur.

Bunları söylerken Özel Güvenlik Şirketleri ve çalışanlarına negatif bir düşünce içinde değilim. Ülkemizde gelişen ve değişen güvenlik paradigması gereği bir ihtiyaç olarak ortaya çıkan bu sistemin sürmesinden yanayım. Hem istihdam artırıcı hem de polis ve jandarmanın  yükünü hafifletici fonksiyonu gereği hayatiyetinin devamı gereğini düşünüyorum.

Ama mutlaka ve mutlaka, özellikle son on yıldır kurulan Güvenlik şirketleri ve çalışanları çok ciddi  şekilde elden ve gözden geçirilmelidir. Bu firmalarda ve çalışanların FETÖ denetimi, ihracı, feshi yapılmalı; FETÖ’cü olan firma ve kişiler mahkeme önüne çıkartılmalıdır.

Yoksa bu kulvarda çok büyük bir tehlike var  ve halen varlığını sürdürmektedir. Buradan Jandarma ve Emniyet Genel Müdürlüğü’nün ilgili ve yetkili birimlerinin yeniden dikkatini çekiyorum. Bu konu asla ihmal edilmemeli ve edilemez. Yeni değişen emniyet kadrolarından pek çok konuda olduğu gibi, bu konuda da gereğini yapacakları anlamında ümitliyim ve ümitlenmek istiyorum.

Not: Dostlarımın beni ve yazılarımı takibini ve yapıcı eleştirilerini memnuniyetle görüyor ve izliyorum. Ama dostlarım haricinde Vatan sevgim, beka algım ve ilkelerimden rahatsız olan bazı Terör Odakları, Mafya Bozuntuları ve Çıkar Çevrelerinin tıpkı 17/25 Aralık sürecinde yaptıkları gibi şahsıma taarruz ve saldırıları gelmeye başladı.

Bu alçak şer odaklarına iki satır sözüm var;

Hiç uğraşmayın… Can ise can, kan ise kan…  Fedadır Vatanıma…

Amaç korku salmak ya da susturmaksa,

Asla….

İnandığım, doğru bildiğim yoldan beni kimse çeviremez, çeviremeyecektir. Bu böyle biline…

Hiç bir terör örgütü ve çıkar odaklarından korkmuyorum ve korkmadan Allah'ın bana verdiği ömrü tamamlayacağım.

Ayrıca ömrüm boyunca, kimsenin yalakası olmadım, doğru bildiklerimi konuştum ve yazdım.

Yeri geldikçe ve kriterlerimce AK Parti'yi en çok eleştiren kişilerden biri oldum.

Erdoğan ailesiyle, nerede ise 30 yılı aşkın bir dostluğum var. Sayın Cumhurbaşkanı’mızın ülkemizin  kazancı olduğuna inanıyorum ve bir nefer gibi her daim yanındayım, yanında olmaya da devam edeceğim. Ama bu yolda yürürken  doğru bildiklerimi  söylemeye, hata gördüğümde eleştirilerimi  yapmaya tavizsiz devam edeceğim.

Bir sonraki Bir Portre’de buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlarım.
OGÜNhaber