En önemlisi; virüsün ilk görüldüğü ülkelerden olmamak avantajımız olmuştur.
Virüs'ün yayılma hızının yüksekliğine ve virüs pratiği çerçevesinde Çin ve İran'dan sonra karşılaşmış olmamız, çok da hazırlıksız yakalanmamamızı sağladı.
Özellikle Sağlık Bakanı ve Bakanlığın, henüz olay Çin'deyken ve henüz ülkemiz ve dünya tarafından tehlikenin farkına varılmamışken başta Bilim Kurulu oluşumu olmak üzere; hazırlıklara başlaması çok önemli ve değerlidir.
Keza, ülkemizde ilk vaka görülene dek geçen 3-4 ay zarfında, özellikle Çin'de yaşanan dramatik süreç eksiklere rağmen olayın ciddiyetinin kavranması, anlatılması ve tedbirler alınması konusunda zaman kazandırdı.
Hassaten Çin'de taze bir "virüs arşivi ve hafızası" oluşması, buna bağlı olarak Koronavirüs'le ilgili oluşan "kriz yönetimi"; bize de, tüm diğer ülkelere de örneklik oluşturdu.
Bazı konularda daha erken kararlar alamaz mıydık.?
Halkın dikkatini daha yoğun çekemez miydik.?
Yurtdışındaki vatandaşlarımız ve Umre'ye gidenlerle ilgili daha önce ve farklı adımlar atamaz mıydık.?
Tıbbı malzeme, hastanelerin kapasiteleri, ekonomik önlemler gibi konularda daha müteyakız olamaz mıydık.?
Evet… Bu sorular gündemde ve daha da sıralayabiliriz.
Ama öyle farklı ve benzersiz bir problemle karşı karşıyayız ki; bazı eksik ve aksaklıkların olmaması mümkün değildi.
Ki, bu ve benzer sorun, sıkıntı ve aksamalar virüsün görüldüğü her ülkede görüldü ve görülüyor.
Zaman, bunları konuşarak vakit kaybetme zamanı değil.
Yapılan ön alıcı kararlara, tedbirler paketine ve geldiğimiz noktada pek çok eksiklerin giderilmesine rağmen, maalesef virüs sorunu "can alıcı" şekilde devam ediyor.
Artık en baştan en alta kadar herkesin ve hepimizin salgına ilişkin bilmemiz gerekenleri bildiğimiz kanaatindeyim.
Bundan sonra enerjimizi bölmeyelim,
Esasa dahli olmayacak konu ve tartışmalarla vakit kaybetmeyelim.
Zihnimizi, nefesimizi, vaktimizi sürece katkı sağlamayacak ikincil eleştirilere harcamayalım.
Mesela, İstanbul'un en yoğun arterinde zincirleme bir kaza olmuş ve yol kapanmış diyelim.
Hatta velev ki; bir sürücünün fahiş hatası sonucu olmuş olsun.
Sizce o an, kazaya sen sebebiyet verdin, o neden oldu veya falanca sürücü hata yaptı gibi tartışmanın vakti midir.?
Her geçen an geride trafik yığılması oluyor, arapsaçına dönüyor ve hatta kazada yaralananlar varsa, onların kurtarılması, ambulansın ulaşması ve yaralıların hastaneye yetiştirilmesi en elzem, olması ve yapılması gerekirken;
Kazanın neden, niçin olduğuna,
Kimin sebebiyet verdiğine,
Trafik ışıklarına ve sistemine,
Trafik polisinin kötü yönetişimine dönük eleştiri getirmek, kızmak, bağırmak ve zamanı böyle harcamak ne kadar afaki, gereksiz, sorunun ve olayın çözümüne bir çare değilse;
Şuanda salgınla doğrudan ilgili ve gerekli konuların dışına çıkmak aynı şeydir.
Aynı lüzumsuzluk, gereksizlik ve sorunu derinleştirmekten başka bir şey değildir.
Kaza örneğinde boş ve gereksiz tartışmalar kazazedelerin can kaybına sebebiyet vereceği gibi; virüs olayında da durum aynıdır.
Hal böyleyken yapmamız gereken;
Tedbir almak ve önlemlere azami riayet,
Sabır,
Kontrollü korku ve kontrollü iyimserlik,
Sorumlu vatandaşlık,
Sadece ve sadece sorunun çözümüne odaklanmaktır.
Virüs yangınının alevleri yükseliyor.
Ve daha da harlanma sürecindeyiz.
Çin, yangının yükselişini durdurdu ve şuanda soğutma evresinde.
Çin örneği ve deneyimlemesi bizim için önemli bir arşiv.
Hal böyleyken sabırla, soğukkanlılıkla ve tek vücut şekilde yangına odaklanmak, harlanmasını yavaşlatmak ve soğutma evresine getirmek en önemli işimizdir.
Çünkü bu sürecin giriş-gelişme-sonuç vetiresine dair artık bir öngörü ve kısmi de olsa bir yol haritası oluştu.
Hatta yeni tıbbi ilaç, aparat ve salgın hızını azaltıcı enstrümanların sürekli üretilip sahaya sürülüyor olması Çin ve İran'a nazaran bizim artımız ve avantajımızdır.
İran, İtalya ve İspanya gibi ülkelerde süreç yönetiminde başarısızlığın nelere mal olduğunu da asla unutmayacağız.
Önümüzdeki günlerde bizde de vaka ve ölümler ciddi sayılara ulaşabilir.
Toplumsal metanet ve soğukkanlılığımızı kaybetmemeliyiz.
Bundan sonra paniğe dönüşen korkudan, ürküntüden ve belirsizlik hissinden azade şekilde; sabır, ümit, azim ve çaba göstermeye mecbur ve mahkumuz.
Geçecektir,
Bu da geçecek…
Aslolan, en az hasarla atlatabilmektir.
Ve inşallah da öyle olur.