Bu insanı çoğunuz tanımasanız da yazımı okuduktan sonra sanırım en azından önce bir gülümseme, sonra da rahmet ile anacaksınız bu insanı. Bu haftaki ''Bir Portre''miz Emin Terzioğlu.ÖZÜ SÖZÜ BİR İNSANO kadar muzipti ki nerede olursan ol şartlar ne kadar kötü olursa olsun Emin Ağabey'in mutlaka bizi güldürecek bir hikayesi mevcuttu.
Sevecen, muzip, esprili, doğru bildiğini hiç çekinmeden söyleyen tam bir Karadeniz insanı.
Emin Ağabeyi 1975 yılında tanıdım, o yıllarda Emin Ağabey oturduğumuz Beşiktaş Barboros Bulvarı'ndaki, binanın hemen yanında bakkal dükkanı bulunan biri idi.
Kısaca ismi de ''Laz Bakkal'' idi. Mahallemizin bakkalı olarak tanıdığım Emin Ağabey, kısa boylu zayıf tam tipik bir Karadeniz insanı idi.
Biraz sert görüntüsüne rağmen kalbi çok yumuşak bir insandı. O yıllarda biz mahallenin çocukları Emin Ağabeyi hem çok sever hem de çekinirdik.
Bu arada Emin Terzioğlu mahallemizin de, namus bekçisi idi kimse gelip de bizim mahalledeki bir bayana asla yan gözle bakamazdı.
ANADOLU AİLESİ
1976 yılında babamı kaybettikten sonra, ben ailemin en büyük çocuğu olarak işlerin başına geçtiğimde henüz 17 yaşında idim.
Fabrikamızda o yıllarda 80 kişiye yakın insan çalışmasına rağmen, bana yardım edecek çok iyi bir pazarlama müdürü yoktu.
Şoförümüz yine rahmetli Aydemir Ağabey bana Emin Ağabey'in bakkal dükkanını kapattığını ve iş aradığını söyleyince hiç tereddütsüz Emin Ağabey'e iş teklif ettim.
Emin Ağabey rahmetli babamı ve ailemi de tanıdığı için tamam deyip işe başladı.
O yıllarda bir kızı bir de oğlu vardı. Tam bir Anadolu ailesi idi.
Babası annesi ve iki kız kardeşi ile aynı evde yaşıyorlardı.
İşe başladığında Emin Ağabeyi daha yakından tanıma fırsatım oldu.
İnsandı tek kelime ile o sert görüntüsü de gitmiş resmen bambaşka biri olmuştu artık.
Hem mesai arkadaşım hem büyüğüm hem de yol gösterenim olmuştu.
BAĞNAZ DEĞİLDİAramızdaki yaş farkına rağmen sanki arkadaştık onunla. Yıllar su gibi akıp giderken Emin Ağabey'e çok daha yakınlaştığımı hissediyordum.
Babam olmadığı için, dinen bilmediğim, bir erkeğin bilmesi gereken çok şeyi ondan öğrendim.
Dindardı ama bağnaz değildi. Gün geldi beraber içki de içtik, gün geldi genç bir delikanlı olarak bilmem gerekenleri de bana o anlattı.
Hiçbir Cuma namazını kaçırmaz bazen ben tembellik yaptığımda da zorla ''hadi namaza iş beklesin'' derdi. Allah rahmet eylesin güzel adamdı Emin Ağabey.
1980 yılına kadar fabrikada beraber çalıştık. Ailece o kadar çok sevdik ki, annem, Emin Ağabey yanımızda olunca huzurlu olurdu.
Kardeşim ise ilerleyen yıllarda Emin Ağabey ile ürettiğimiz malları pazarlamak için çıktıkları seyahatlerden son derece mutlu olurdu. Bir gün Isparta'dan telefon açtıklarında bana ''dün gece sabaha kadar amiral battı oynadık otelde '' diyerek geceyi zevkle anlatıyorlardı.
Kısaca Emin Ağabey ile yaşadığımız her anda ayrı bir huzur vardı, eğlence ve zevk vardı.
1980 yılında Emin Ağabeyi de alıp fabrikadan yeni açtığımız finans işine geçtik. Fabrika devam ediyordu tabi ki ancak bu işte de ticarete benimle yoğunlaşan Emin Terzioğlu'na ihtiyacım vardı.
1980'den 1984'e kadar finans işinde, daha sonra hayatımın tüm dönemlerinde hep Emin Ağabey yanımda oldu.
Zaman zaman ayrı olduğumuz dönemler olsa da sonunda ya ben onu arayıp çağırdım ya da o bana geldi; ''Patron ben başka işte yapamıyorum'' diyerek.
JAPON VE TONİMuzipti çok neşeli idi, hayat dolu idi, hayattan beklentisi sadece ailesi idi. Daha sonra doğan son oğlu ile 3 çocuk babası olan Emin Ağabey eşi ile nadir görülecek bir güzel bir aile tablosu çiziyordu.
Yıllar içinde öyle şeyler yaşadık ki onunla, asla beni yolda bırakmadı.
Hayvanları tıpkı bizim gibi çok seviyordu. Fabrikada sokaktan alıp beslediğimiz ve aslan gibi olan kedimiz Japon ve daha sonra fabrikaya sokaktan alıp büyüttüğümüz köpeğimiz Toni onun aşkları, evlatları idi.
Hiç unutmuyorum Dolapdere'de fabrikamız bir yangın geçirmişti, gece yarısı haber geldi ve hemen Emin Ağabey ile gittik oraya. Gittiğimizde yanan binaya bakarken bir anda Emin Ağabey içeri fırladı ben ''Emin Ağabey dur, gitme yanarsın olan olmuş nereye diye bağırdığımda bana ''Ne fabrikası ya, ben Japon'a bakmaya gidiyorum'' demişti ve içeri girip o yangında kediyi alıp gelmişti. Toni ile anım ise fabrikamız o dönem yangından sonra Oto Sanayi'ye taşınmıştı.
Toni yani köpeğimizi burada büyütmüştük.
Fabrikanın 5. katında bir terasımız vardı, Toni burada kalıyordu.
Bir gün ürettiğimiz çocuk arabaları için kullandığımız süngerler imalatçıdan mevsim nedeni ile çok gelince fazla sünger tabakalarını terasa koymuşlar çalışanlar, teras tamamen dolmuş.
Ertesi gün geldiğimizde bir çalışan koşarak bana ''Ağabey terastaki tüm sünger plakalarını Toni parçalamış'' dedi.
Çok kızmıştım o yıllarda ciddi bir tutardı bu süngerlerin fiyatı ve o kızgınlıkla terasa çıkıp, Toni'ye hırsla vurdum.
O sırada Emin Ağabey Toni'ye vurduğumu görüp, bana tüm süngerlerin parasını maaşımdan kes ama köpeğe dokunma diyerek ağlamaya başlayınca bu duruma benle beraber Toni bile şaşırmış olacak ki; sanki yok bana azıcık dokundu o kadar der gibi Emin Ağabey'in yanına gidip yüzüne bakıyordu. Gerçekten de köpeğe hırsla gitmeme rağmen vurmaya kıyamamış sadece minik bir ders olsun der gibi dokunmuştum ve buna Emin Ağabeyi zor ikna edebildim.
İşte böyle hayvanları seven biri idi.
ÇEYREK ASIRLIK BİRLİKTELİK1986 yılında ise Mazda arabalarının ana satıcılığını yaptığımız yıllarda Kasımpaşa'daki iş yerinde yine Emin Ağabey vardı tabi.
O yıllardaki en iyi ofis arkadaşları da. İş yerinin maskotları Musti isimli maymunumuz ve ismini annemin verdiği Yunus isimli papağanımızdı.
Kısaca Emin Ağabeyi hem hayvanlar hem de insanlar herkes çok severdi.
Emin Ağabey çok iyi bir yardımcı, iyi bir satıcı idi, ancak hayatı ''0'' risk planı üzerine kurulu olduğu içinde hiç başı ağrımazdı.
Maaşını bilir çok yukarıda gözü olmaz, bir hayat anlayışı vardı.
Bir dönem 1980'li yıllarda şirkete ortak da yapmıştım ama o çalışan olmayı hep tercih ettiği için daha sonra hiç ortağım olmadı ve hep çalışan oldu. 2. 3. hatta 4. adam olmak onu hiç üzmezdi.
Yeter ki fazla sorumluluk almasın, ama elinden geldiğince canla başla mücadelesini yapardı.
Bu dolu yıllar içinde tam 23 yıl beraber olduk Emin Ağabey ile, ara kesitler olsa da hiç dostluğumuz bozulmadı.
İyi ve kötü geçen tam 23 yıl kısaca çeyrek asır sevgili okurlar.
Onunla büyüdüm demek tam anlamı ile doğru bir söz olur.
Onunla hem ben hem kardeşim nerede ise tüm Türkiye'yi karış karış gezdik.
Hem müşterilerimizi ziyaret ederdik her sezon, hem de gittiğimiz yerlerin tarihi turistlik yerlerini ziyaret ederdik.
Daha bu satırlara sığdıramayacağım çok ama çok anılarımız vardır.
KOYU FENERBAHÇE'Lİ
O kadar muzipti ki nerede olursan ol şartlar ne kadar kötü olursa olsun Emin Ağabey'in mutlaka bizi güldürecek bir hikayesi mevcuttu. Çocukluk arkadaşım olan ve beraber büyüdüğümüz can kardeşim Süleyman Yeşiltaş, Emin Ağabey'in bir numaralı dostu idi. Süleyman ile belli ki çok birbirimizi sevdiğimizden sıkça tartışır, küsüşürdük.
O bana kızınca ya da kırılınca doğru Emin Ağabey'e gider beni şikayet ederdi. Sonra da Emin Ağabey onu öyle bir allar pullardı ki Süleyman bana kızmaktan vazgeçip bir de gelip özür dilerdi.
Kısaca o tatlı üslubu ile herkesi ikna eden bir yapısı vardı. Koyu bir Fenerbahçe taraftarı olan Emin Ağabey bir gün yine müşteri ziyareti için gittiğimiz Bursa'da o gün oynanacak Bursaspor-Fenerbahçe maçına beni getirdi.
Maç sırasında o yıllarda Fenerbahçe'de oynayan Niyazi ya da Yılmaz şimdi tam hatırlamıyorum ama Bursasporlu seyirciler gol atınca aleyhte tezahürat yapınca Emin Ağabey minicik boyu ile karşılık verip stadı öyle karıştırmıştı ki, bizi stattan polis eşliğinde çıkarıp otelimize polis bırakmıştı.
Bu günleri unutmakta hiç mümkün değil benim için.
BAKAN'A AĞIR CEVAP
Yine 1982 yılında Ankara'da Ankara Oteli'ndeki bir kokteylde o günlerin Maliye Bakanı Adnan Başar Kafaoğlu ile tanıştırılmam sırasında, yaşımın küçük olması nedeni ile Bakan beyin bana ''O iş adamı sen misin, çok gençsin ya arkanda kim var senin'' deyince yanımda bulunan Emin Ağabey ''Sayın Bakan akıl yaşta değil baştadır, onun bu yaşta beyni sizinkinden bile iyi çalışıyor, arkasında da yalnız Allah var'' cevabı orada soğuk bir duş etkisi yapmış ve Finans kurumumun kapatılma sürecinin başlangıcı olmuştu.
Ama Emin Ağabey buna hiç üzülmemişti.
Ona ''Bak ağabey Bakanı kızdırmanın faturası ağır oldu'' dediğimde cevaben ''10 şirkette kapattırsa yine o lafı ederdim'' demişti.
İşte sevgili okurlar Emin Terzioğlu böyle bir insandı.
Sevecen, muzip, esprili, doğru bildiğini hiç çekinmeden söyleyen tam bir Karadeniz insanı. Emin Ağabey, babadan Demokrat bir insandı ve Süleyman Demirel aşığı idi.
Bir gün Emin Ağabey ile o yıllardaki DYP Karamürsel İlçe Gençlik Kolları'na ziyarete gitmiştik.
Oradaki genç kardeşler önce Emin Ağabey ile diyalog kuramayız diye düşünürken sonra öyle bir sevmişlerdi ki, vefatını duyunca gençler, o şen şakrak insan nasıl öldü demekten kendilerini alamadılar.
Yine Allah rahmet eylesin can ağabeyim Cenk Koray ile bazen bir arada olduklarında ise o günün tadına doyum olmazdı inanın.
Önce Cenk Ağabey Emin Ağabeyi konuşturur sonra da Emin Ağabey'in konuşma tarzından ustaca mizah çıkarıp geceyi kahkahaya boğardı. Cenk Ağabey Emin Ağabeye onun çok sevdiği lakapla seslenir ''Nasılsın Laz Emin Türkiye'' derdi.
Bu yıllar içinde Emin Ağabey'in lakabı oldu.
MİNİK SERÇE'NİN AYAKKABISIBir gün Cenk Koray, ben, kardeşim Celalettin ve o yıllarda Anadolu Ajansı'nda memur olan (daha sonra Genel Müdür olmuştu) Mehmet Bilen ve yeğenim Ali Ağabey'im ile o yıllardaki en meşhur gazinolardan biri olan Bebek Belediye Gazinosu'na gitmiştik.
Sezen Aksu'yu izlerken Cenk ağabey ''Şu kızın ayaklarına bakın ne muhteşem'' deyince Emin Ağabey de ''Ah Cenk ben o ayakların değdiği ayakkabıdan su içerim'' demesi ile Cenk Koray, Sezen Aksu'nun sahnede ayakkabısını çıkarttırmaz mı!
Emin Ağabey şok yaşıyordu, ama bozuntuya vermeyip önce aldı ayakkabıyı kokladı sonra da ''Şimdi bu ayakkabıdan su içerim de, sonra Sezen Hanım zaten kendi bir içim su, ya sonra da onu içmek istersem ne yaparsın Cenk'' deyince Cenk Ağabey, ''Sen azmışın Emin sonra yengeden bize zılgıt yedireceksin'' diyerek pes etmişti.
Bu arada o yıllarda beni ziyaret eden arkadaşım Harika Avcı'nın da Emin Ağabey en iyi dostu idi.
Harika beni ziyarete gelir sonra da 1 saat Emin Ağabey'in yanında kalırdı ve bana ''çok komik insan ya, bu adam yaşlanmaz'' derdi ve öyle de oldu.
Emin Terzioğlu çok genç yaşta 50 yaşında hayata gözlerini yumdu. Ne acı çekti ne hasta olup yattı.
Benim yurt dışında olduğum 2000 yılında iş yerinde aniden fenalaşıp hayata gözlerini kapadı.
Son yolculuğunda yanında olamadım ama rahmetim hiç üzerinden eksik olmadı.
Güzel bir insandı, hayat dolu idi, candı ve Yüce Allah onu da, birçok güzel insanlar gibi erkenden yanına çağırdı.
Sevgili okurlar zaman içinde sizlere tanımadığınız, popüler olmamış insanlarımızın da, ''Bir Portre''sini yapıyorum ve yapacağımda.
İnanın hepsi sizler tanımamış olsanız da ''Bir Portre'' yapmaya tanıdığınız çok ünlü insandan daha çok değer insanlar.
Umarım zevk ile okur ve beğenirsiniz bu değerli insanları ve ölmüş olanlara da bir rahmet de siz yollarsınız.
Haftaya yeni ''Bir Portre''de buluşmak üzere sağlıcakla kalın.
birportre@ogunhaber.comCRA- 01.Şubat.2009 Pazar - 23:52:00
Gazete baskısı için tıklayınız.