Ne Emniyet, ne Askeriye... Hazırlık 'Mali Darbe'

Acaba ikinci darbe girişimi Emniyetin içindeki gizli FETÖ’cülerden mi yoksa TSK’daki Kripto’lardan mı gelecek…?

Konuyla ilgili hemen herkesin, hatta tüm ülkenin konuştuğu bu ve benzeri senaryoları hepimiz duyuyoruz.

Bu noktada ben dikkatleri Maliye, Ekonomi ve Hukuk zemininde ele alıp, asıl tehlikeye dikkat çekmek istiyorum.

Yanılmayalım, aldanmayalım. FETÖ’nün algı operatörlerinin yankesici misali “cambaza bak cambaza” tarzından yanıltıcı tavrına sakın ha sakın kanmayıp uyanık olalım. Çünkü; Üst Aklın FETÖ üzerinden yapmayı düşündüğü ve isteyeceği yeni rota ekonomik parametreler ve Kamu
Maliyesi’dir ve darbe girişimi de olursa buradan olacaktır.

Türk ekonomisi istikrarlı diyen Moody’s’in bir hafta sonra  düşen notu, IMF’in büyüme rakamlarını aşağı çekmesi, uluslararası finans çevrelerinin ülkemizin yatırım için eski cazibesini kaybettiğine dair değerlendirmeleri bu muhtemel saldırının dış parametreleridir.

İçerde ise; CHP’nin ekonomiye dair negatif ve provakatif söylemleri, FETÖ’nün algı operasyonlarının enstrümanları olan  basın yayın kuruluşları ve ona çanak tutan kripto elemanların Türkiye düşmanı değerlendirme kuruluşlarının dilini benimsemeleri,  vatan melali olmayan

“Anti Erdoğanist”lerin kamu maliyesine dair art niyetli söylem ve eylemleri “Yeni Nesil Terör Örgütü” FETÖ’nün muhtemel darbe girişimi yönünün işaretleridir.

Yargı, Emniyet ve TSK’da 17-25 Aralık sonras süreçte başlayan temizlik, 15 Temmuz sonrası epeyce mesafe aldı. Son yapılan operasyonlarla bu kurumların darbe pratiği kısa vadede dağıtıldı. Bu bağlamda artık bu müesseseler menşeili bir darbe beklemek kanımca biraz safdillik olup, FETÖ’nün şeytani algısını idrak edememek olur.

Ama şunu asla unutmamak lazım ki; 15 Temmuz darbe girişiminin yapamadığı tahribat, toplumsal kaos ve karışıklığı ekonomideki bozulma sonuç verebilir. Ekonomik noktada ortaya çıkacak kaygı, endişe ve kötüye gidiş algısı herşeyi alt üst edebilir.

Maliye bürokrasisinde henüz bir FETÖ temizlik ve tasfiyesi yapılmamıştır. Ülkemizin kamu-Özel tüm sektörleri üzerinde teftiş ve denetleme yetkisine sahip bu bakanlıktaki FETÖ’cülerin halen varlığını sürdürmesi işaret ettiğimiz “mali darbe” için işaret fişeğidir.

Maliye’de 15 Temmuz sonrası kısa bir açığa alma ve ihraç haricinde yapılan hiçbir şey yoktur. Maliye bürokrasisinin  temel dinamiği ve etkin personel transferinin kaynağı olan Vergi Denetleme Başkanlığı bünyesindeki müfettişlerin yarısı FETÖ’nün müntesibi, ekonomik tetikçisi ve mali askerleridir. Bu kurumda hala gereken temizlik, gözaltı ve muhakeme yapılmamış; hatta 15 Temmuz’un kuyruk acısıyla kinlenmiş haldeki risk temerküzü artan bir hal almıştır.

VDK’da yapılmadığı gibi bu bakanlığın diğer birimlerinde; Bütçe Mali Kontrol Genel Müdürlüğü, Gelir İdaresi Başkanlığı, MASAK, DMO, Milli Emlak Genel Müdürlüğü, Muhasebat, Özelleştirme İdaresi, Hazine avukatları, İllerde Vergi Dairesi Başkanlıkları ve Defterdarlıklar bünyesinde yönetici veya çalışan konumundaki FETÖ’cüler hala çalışmaya devam etmektedirler. FETÖ’cü unsurların devam eden bu varlığı, kamu maliyesi ve ekonomik istikrar için bugünlerde ve yakın gelecekte  en büyük tehlikeyi oluşturmaktadır.

Bu nedenle de, en kahpe, kalleş ve hain saldırının bu kulvardan gelmesi muhtemeldir. Maliye ve Ekonomi alanında önlem alınması ve bir “Mali Darbe” olasılığını ortadan kaldırılması muacceliyet arz etmektedir.

Bu bağlamda yapılması gerekenlere gelince;

Maliye bakanlığı, ilgili kurumları ve ilintili bakanlıklarda ivedilikle çalışmalar yapılması gereklidir.

Maliye Bakanı’nın bütçe açığına dair yaptığı bizce hata olan açıklaması, muhalif ve art niyetlilerin ekonomik istirarı bozmaya dair çalışmalarına malesef koz vermiştir. Bu ve benzeri açıklamalarla zaten istim üstünde  ilerleyen ekonomiye halel getirilmemesi için üst düzey ekonomi yöneticilerinin oto-disiplin tavrıyla hareket etmeleri şarttır.

Maliye Bakanlığında FETÖ temizliğinin acilen hızlandırılması ve  muhtemel “Mali Darbe” tehlike riskinin  ortadan kaldırması gerekmektedir. Buradan hareketle; başta Maliye bakanlığı üst düzey brokraları dahil; bu bakanlıktaki teftiş ve teftiş kökenli tüm bürokratlar elden ve gözden geçirilmeli, Terör örgütü üyeleri ve tetikçileri hızla ihraç edilerek mahkemelere çıkartılmalıdır.

Maliye Bakanı Naci Ağbağ'ın iyiniyetine ve çalışkanlığına rağmen bakanlık bünyesinden gelen ve bakanlık bürokrasisiyle geçmişe dayalı köken aidiyetinin  bulunması bu mücadelenin hızlandırılması, yapılması ve sürdürülmesi konusunda en büyük sıkıntısıdır. Ama bundan sonra bu tür geçmişe dayalı meslek taassubu refleksini bir kenara atarak, cansiperane  hareketle, yeni bir gayret ve azimle, yeni bir mücadeleye gireceğine inanıyorum. Maliye bürokrasi kökenli olmasının dezavantaj olgusunu  avantaja dönüştürüp; yıllardan beri tanıdığı alt kadrolarını temizleme konusunda önümüzdeki günlerde ciddi adımlarını göreceğimizi düşünüyorum. Bu sayede FETÖ'nün "mali darbe" hazırlıklarının akim kalmasına çok önemli katkı sağlayacağına inanıyorum.

2016 sonlarında finansal piyasalar ve firmalar “denetim kıskacına” alınmamalıdır. Hele de; FETÖ’den arındırılmamış bir Maliye Teftiş elemanlarıyla yapılacak rutin denetimler bile piyasaların karışmasına, tedirginliğe ve “Mali Darbe” sürecinin başlamasına sebebiyet verebilir.

Maliye mevzuatınca süregelen periyodik denetimlerin bile bu seneye mahsus olmak üzere ertelenmesi ve bu yıla dair denetsel verilerin ertesi yılda incelenip değerlendirilmesi yerinde bir karar olacaktır.

Bankaların acilen uyarılmalı ve ikaz edilmelidir. Sayın Cumhurbaşkanı’mızın bir süre önce yaptığı uyarılara rağmen  yanlış hatta art niyetli iş ve işlemlerine devam etmektedirler. Geçtiğimiz kritik süreçte devlete yardım etmek yerine; kredilerin geri çağrılması, yeni krediler konusunda isteksiz ve olumsuz davranmaları yukarıda işaret ettiğimiz “Mali Darbe”ye çanak tutar şekildedir. Bu yüzden devletin denetim yetkisi çerçevesinde ilgili birimlerden müfettişler görevlendirilerek bankaların dikkatinin çekilmesi, aksi takdirde kanuni yetkiler ve mer’i mevzuat muvacehesinde, kapatma da dahil, en ağır cezaların uygulanacağını hatırlatması mutlak gerekliliktir.

Vakit geçirilmeden devletin piyasaya para sürmesi gerekmektedir. Böylelikle, ortaya çıkacak likidite rahatlığı ekonomi psikolojisine katkı sağlayacak olup; bu konuda gerekeni yapmayan kurum, firma ve bankalara uyarı ve tokat niteliğinde olacak, sektörlerin manipülatif “mali kaygı ve panik tuzağı”na  düşmesini engelleyecektir. Bu bağlamda peyderpey ve sonuçları gözlenerek 40-50 milyar dolar civarı bir miktarın piyasaya  sürülmesi, durgunluğun önlenmesi, finansal istikrar endişesinin giderilmesi ve para piyasalarının rahatlaması açısından çok önemli ve acilen gerekli bir ekonomik enstrümandır.

FETÖ ile mücadele ve bakanlıkların rutin iş ve işlemlerinin hızlı, sağlıklı ve güçlü şekilde yürütüldüğünün takibi amacıyla rutin bürokratik kademeler haricinde, Cumhurbaşkanlığı’nın uhdesinde bir nevi “duble-check” niteliğinde takip ve kontrol sistematiğinin kurulması yerinde olacaktır. Her bakanlık ve kurumda doğru, isabetli ve “milli şuuru” önceleyen bürokratik değişikliklerle bu uygulamanın başlatılması yönetsel pratiği ve zindeliği sağlayacaktır. Bu sayede, hiç kimse rehavete, suistimale ve herhangi bir odağın ağına düşmeyecek; herkes yaptığı kötülük ve ihanetin yanına kar kalmayacağını bilecek, ona göre işini sürdürecek, yetkisini kullanacaktır.

Uluslararası hukuk ve Finans çevrelerinde mali ve hukuki diplomasi atağı başlatılmalıdır. FETÖ’cülerin dezenformasyon ve manipülasyonuna fırsat vermeyecek şekilde Türk Ekonomisi’ni yabancılara, finansal kuruluşlara ve yatırımcılara en doğru şekilde anlatmak gereklidir.

Ekonomimizin sarsıntılardan etkilenmeyecek güçte olduğunu, ülkemizin halen yatırım yapılabilirliğini hızlı ve yoğun şekilde anlatmamız gerekmektedir.

Sayın Cumhurbaşkanımızın ülke için çıktığı seferberlik yolunda, Devletimizin bütün birimleri onunla aynı şevk ve ruhla hareket etmek zorundadır. AK Parti'nin tüm oyları Recep Tayyip Erdoğan oyudur. Bu nedenle FETÖ ile mücadelede tüm Devlet birimleride Sayın Cumhurbaşkanımız ayarında bu mücadelenin içinde olmak zorundadır. Bunu göremediğimiz ve gerekli tehlikeyi görmekte gaflete ve rehavete düşen herkesi uyarmakta bizim görevimizdir. Amacım kimseyi kötülemek yada küçük düşürmek değil ancak daha öncede yaptığım gibi geç olmadan uyarmaktır.

Bir sonraki Bir Portrede buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlarım.
OGÜNhaber