Mezopotamya..

geçmiş tarihi ve bugününü kaleme aldım ve yakın tarihte sorunların hiç bitmediği bu coğrafya da neler oluyor sorusunun cevabını irdeledim, umarım siz okurların beğenisini kazanır diyerek geçelim portremize…

MEZOPOTAMYA
Medeniyet ve deniyetin, sehavet ve sefaletin, bereket ve kıtlığın,  ibadetin ve isyanın, dinin ve sapıklığın barışın ve savaşların beşiği; kan ve gözyaşının eksik olmadığı kutsal ve bir o kadar da  “lanetli” topraklar  “Mezopotamya”…

Hitit, Lidya, Pers, Sümer, Akad, Babil ve Asurlar gibi tarihe yön veren ve tarihi yeniden yazan uygarlıkların ve medeniyetlerin doğduğu topraklar….

Hem Peygamberlere sahiplik ederek “Peygamberler yurdu” denilen, hem de sefahet ve sapkınlıkları nedeniyle helak edilen kavimlerin (Lut kavmi gibi), Nemrut’un da,  İbrahim Peygamberin de, Firavun’un da zuhur ettiği gizemli  topraklar…

Güneydoğu Anadolu'dan başlayarak, Basra Körfezine kadar uzanan, Dicle ve Fırat nehirleri arasındaki bölgedir…. Günümüzde Irak, Suriye, güneydoğu Anadolu ve güneybatı İran topraklarından oluşan bir bölgedir. Büyük bölümü bugünkü Irak'ın sınırları içinde kalmaktadır.

Bu bölge tarih boyunca önemini hiç kaybetmemiş; gerek coğrafi olarak gerekse de üzerinde barındırdığı milletler, dinler ve medeniyetlerle hep tarih yazan bir nitelik arz etmiştir. Yaklaşık 2000 yıllık tarihsel geçmişiyle süregelen bu bölgenin belirleyici niteliği, günümüzde de ziyadesiyle devam etmektedir.

Mezopotamya’nın bugününe bakmak da kanımca dünü ve yarınıyla ilgili çok ciddi fikir verecek ve tarihten gelen kozmopolit ve gizemli dramının devamını hissettirecektir. Çünkü insanlığın çok önemli bir gereksinimini gideren ve hayatı kolaylaştıran ama bu topraklara ise adeta “lanet” getiren petrol  ve doğalgaz bu bölgenin en belirgin ekonomik değeridir. Dünya petrol rezervlerinin yaklaşık üçte ikisinin (% 65.3), dünya bilinen doğalgaz rezervlerinin ise üçte birinden biraz fazlasının (% 36.1) Ortadoğu'da bulunması bölgenin neden ekonomik yönden bu kadar değerli olduğunun göstergesidir.

Böylesi önem arz eden bu bölgede ve biraz daha geniş açıdan bakarak söylersek Ortadoğu’da kartlar yeniden karılmaya başlandı. İran’ın Persi gelenekten gelen kendine has liderlik arzusu, Suriye’deki idari ve mezhebi nitelikteki kanlı çatışmalar, Irak’taki istikrarsızlık, Kuzey Irak bölgesi ve dolayısıyla da Ülkemizin güneydoğusuyla özdeşleşen PKK Terörü…..

Türkiye; 2013’e bölgedeki bu yeni konvansiyonu dikkate alarak hızlı girdi ve özellikle de PKK ile ilgili sorunu radikal şekilde çözmek için belki de şuana dek görülmedik ölçüde kararlı adımlar atmaya başladı. Çünkü öyle görünüyor ki önümüzdeki beş on yıl bölgede haritaların ve yönetsel yapıların ciddi değişim göstereceği bir dönemdir. Türkiye ve dolayısıyla Hükümet de bu bilinçle zaman kaybetmeden evinin önünü temizlemesi gerektiğini düşünerek hızlı hareket etmeye başladı. Bu bağlamda Barzani yönetimini ve  ABD’nin de desteğini alarak ve Türkiye’de de kamuoyu oluşturarak terörün nihayete ermesi için mücadele sürdürürken müzakere dönemini de başlattı. Ve öyle görünüyor ki 2013 yılı sonunda hepimiz ciddi mesafe kat edildiğini müşahede edeceğiz.
Irakta büyük belirsizlikler yaşanıyor olmasına rağmen, ciddi  değişiklikler beklenmektedir. Hasta olan Talabani sonrası durum göz ardı edilemez endişeleri otaya koymaktadır. Maliki yönetiminin “Şia” merkezli adımları ülkedeki Sünni grupları ve Kuzey Irak yönetimini çok çeşitli, farklı arayışlara  ve kaygılara sevk etmektedir. Bu bağlamda özellikle Musul-Kerkük kaynaklı petrol ve bu petrolün özellikle de Türkiye üzerinden dünya piyasalarına ulaştırılması kavgası, merkezi hükümetle ilişkileri iyice germeye başlamış ve ciddi yol ayrımına getirmiştir. Bugün itibariyle karayoluyla küçük kondensat ihracı şekliyle başlayan bu “petrol fırtınası”nın ileride boru hattı maharetiyle olması planlanmaktadır.

Suriye ise yaklaşık bir buçuk yıldır kanla imtihan vermektedir. Bu iç savaşla  ülke yerle bir olurken harap ve bitap düşmeye başlamıştır. Öyle görülüyor ki Esed yönetimi bir şekilde sonlanacak, ama Esed sonrası Suriye asla şimdiki Suriye olarak kalamayacaktır. Suriye’nin üçe bölünmesi veya üç farklı otonom oluşması muhtemeldir. İran ve  Rusya’nın gayretleri  ve ABD ile Batılı Ülkeler’in aymaz tavrı, sadece daha çok kan ve gözyaşına neden olacak ama neticede Esed yönetimi bitecektir.
ABD ise yeni dönemde ağırlığını  Pasifik ( Çin- Hindistan-Endonezya..) bölgesine kaydırmayı planlamış ve ona uygun adımlarla yıllardır, binlerce kilometre uzakta olmasına rağmen tam göbeğinde oturduğu Ortadoğu’dan çekilmeye başlama niyetindedir. Bununla birlikte  bölgedeki diyalog ve ilişkisini de sürdürmek istemektedir. Bunun için de bölgede Türkiye ile en sıcak ilişki ve diyalog kurabileceğini düşünerek Türkiye’nin bölgesel aktör haline gelmesi için PKK terörü sorununda daha güçlü destek vermeye başlamıştır.

Sonuç olarak Mezopotamya da bu yıl ve önümüzdeki  yıllar çok şeye gebedir. Bu coğrafyanın kendisi ve ekonomik değerlerinin yeniden belirleneceği bir sürece girilmiş bulunmaktadır. Türkiye ise; bu “bölgesel kriz”i öngörüp, nasıl “fırsat”a dönüştürerek ekonomik, siyasi ve diplomatik açıdan güçleneceğinin hesaplarını yapmaktadır ve ciddiyetle de yapmalıdır. PKK’nın bitirilmesi için şimdilerde ivedilik arz ederek attığı adımlar da, aslında asıl hedefe giderken yapmak zorunda olduğu ve bitirmesi gereken ciddi bir temizlik harekatıdır.

Ama ne olursa olsun  bölgeyle ilgili, önümüzde  tek ve büyük gerçek var;
2000 yıllık Mezopotamya’da “kaos” yeni başlıyor……..

Haftaya yeni bir portrede buluşmak dileğiyle sağlıcakla kalın sevgili okurlarım…

OGÜNhaber