"Bedevi devesini yükler ve yola revan olur.
Devenin bir tarafında buğday, bir tarafında dengeye gelsin diye bir çuval kum koyar.
Devenin yularını çekerek kan ter içinde giderken bir adamla karşılaşır.
Adam; "yükün nedir" diye sorar.
Bedevi; "nah bu tarafı buğday, karşı tarafı da kumdur ve değirmene giderim" der.
Bedevi; "Yahu adam yükün bir tarafına kum koyacağına, buğdayı ikiye bölüp yükleseydin ve hem de devene binseydin. Bak kan ter içinde kalmışsın" diye söyler.
Bedevi şaşırır çünkü öneri güzel ve akıllıcadır.
O şaşkınlıkla; “ bre adam sen çok zengin birisin galiba”
Adam; “hayır” der.
Bedevi; “o halde çok itibarlı birisindir”
Adam yine “hayır” der.
Bedevi; “nesin peki”
Adam; “ben böyle avare avare dolaşan bir filozofum” der.
Bedevi; “ var git işine be adam. Sana faydası olmayan ve seni avarelikten kurtarmayan ilminin bana ne faydası olsun” der ve yola devam eder.
Açık oturumlar "avare filozof"tan geçilmiyor.
Konu ne olursa olsun "bizim işimiz" diyen uzman dolu, ortalık.
Rusya sözkonusu oluyor; çıkıyor kerameti kendinden menkul, turfa Rusolog; başlıyor ahkam kesmeye…
Sanırsın Rus allamesi ve yılların Sovyetoloğu…
Adamın ne olduğu bile belli değil.
Ama mangalda kül bırakmıyor ve Türk-Rus ilişkisini düzeltmek için teklik ve vazgeçilmezlik gösteriyor.
Tam bir ilişki uzmanı.
Bire bir ilişki yürütmekten aciz kişilik, bol keseden atarak devletlerarası ilişki düzeltiyorlar.
Konu Suriye oluyor yine aynı terane…
Sahayı görmemiş, alanda kimler var, ne yaparlar, kim kimdir, nedir, necidir zerre bilgisi olmayan beyin ve birikimden yoksun, ezberci-nakilci papağanlar başlıyor nakarata…
Sanırsın Suriye Sorunu tam da onların işi…
Jeopolitik, jeostratejik, coğrafik, diplomatik, enformatik, mistik, ezoterik gibi belki anlamını kendilerinin bile bilmediği afili kavramları serpiştirerek başlıyorlar bilgi kirliliğine, zihin bulandırmaya, bilgelik taslamaya…
Bir Virüs çıkıyor; kasıp kavuruyor ortalığı.
Bizim "nöbetçi uzmanlar" yine sahnede.
Hepsi birer tıpçı, biyolojik ve genetik uzman, mikrobiyolog olup çıkıyor.
Hele bir de “virüs metaforu” yapmazlar mı..!
Oturduğu koltukta hafifçe geriye kaykılır ve en bilgece haliyle; “ konuya bir de şu açıdan bakarsak…”diye başlar.
Ahkam keserek dünyayı yıkar, yeni dünya kurar, öldürür, yaşatır…
Hele bir de; "konu sağlıkçıların, tıbbiyenin, biyolojinin alanı ama.." deyip konuşmaya devam etmesi yok mu..!
Gel de çıldırma, dellenme…
Kimileri var, giz ve gizem doludur.
Biraz Tapınak Şövalyeleri,
Biraz Evangelizm,
Biraz Neocon’lar,
Biraz Merkeziyetçiler,
Biraz Yahudilik ve Siyonizm,
Biraz Kraliçe ve İngiliz Ezoterizmi,
Biraz Papa,
Biraz Angilikanizm,
Biraz Rocefeller,
Biraz Rothschild ailesi,
Ve paranın sahipleri ve dünyanın hakimleri konusunda birkaç kitabı birazcık karıştırmışlardır veya özetine göz gezdirmişlerdir.
Bilgileri yoktur, duyumları yoktur, okumaları yoktur.
Ama ahkam kesmek ve kesin hüküm içeren cümleler kurmakta üzerlerine yoktur.
"Siz sanıyor musunuz ki…." diye başlarlar söze…
Bir de, hem bilgi hem fikir sahibi olan, adap ve muaşeret bilenlerin sözünü kesmeleri yok mu..!
Tam bir şarlatanlık örneği ve medyatik reverans…
Sözü kesilen edebinden susar ama şarlatan, fikriyle susturdum sanır.
Bilgisinden, düşüncesinden, birikiminden dolayı susar ama şarlatan galebe çaldım sanır.
Sabah akşam TV’ye çağrılsalar giderler.
Adeta "nöbetçi yorumcu" gibidirler.
Öyle bir hal alır ki; evlerinden, ailelerinden, çocuklarından çok, stüdyo ve moderatörleri görürler.