Kuzey Irak'tan biraz, Kuzey Suriye'den biraz; 'Terör Devleti..'

Arada bir, İdlib’le ilgili birkaç olay ve Kuzey Irak tarafında Türk Ordusunun harekatıyla ilgili haberler geliyordu.

Ama içime sinmeyen ve kaygılandıran bir sessizlik olduğunu düşünüyordum.
Çünkü güneyimizde ne zaman bir sessizlik hüküm sürse altından Türkiye aleyhine bir durum ve oldu-bitti çıkar/çıktı.

Ki, geçen hafta bir duyum aldım.
Kuzey Irak menşeili bir duyum.
"Irak İç savaşı kızışacak; yakında duyarsın.
Üçe bölünecek. Şii'ler, Kürtler ve Araplar. Türkmenler'e ise, hiçbir şey yok.
Bu konuda gerçekten tehlike var. Irak tamamen elimizden gidebilir.
Dikkatli olmak lazım. Bölge ülkemiz için şimdikinden daha büyük bir tehlike haline gelebilir. Yazılarında bu konuyu da gündeme getirirsen iyi olur…"

"Eeee… ne yani; bunlar zaten bilindik şeyler. Yeni bir şey değil ki.." dendiğini duyar gibiyim.
Ama işin içyüzü öyle değil.
Bahse konu durum şuana kadar söylem, duyum ve teoriden ibaret olan planların fiili hale gelme aşamasıdır.
Bölge yeni bir sürece giriyor.
Pek de hayrımıza olmayan bir süreç.
Kaygım daha da arttı.
Tam ve somut bilgi edinmeye,  durumun neye evrileceğine dair araştırmaya başladım.
Dikkatler Doğu Akdeniz ve Azerbaycan-Ermenistan çatışmalarına  odaklanmasıyla  birileri için tam fırsat vaktiydi.
Çünkü özellikle Fırat'ın Doğusu ve Kuzey Irak sınırıyla ilgili inceden çalışmalar yapılmış ve devam da ediyordu.
Son zamanlarda devletin PKK'ya dönük içeride ve dışarıda kesintisiz harekatını görünce,
Ve S-400'lerin pratiğine dair deneme atışları başladığını duyunca, bunların işin doğası gereği olmadığını hissettim.

Keza; HDP ile ilgili gelişmelerin güneyimizde başgösteren ama görünürlük arzetmeyen son gelişmelerden bigane olmadığını düşünmüştüm.

Hatta Ermenistan'da Azerbaycan'a karşı savaşan PKK'lıları da gözönünde bulundurunca; taşlar oturmaya başladı.
Hele Erdoğan'ın Kayseri'de yaptığı açıklamayı duyunca, tamam dedim ve durum netleşmeye başladı.

Suriye'de yeni bir terör devleti kurma hazırlıkları olduğunu kaydeden Erdoğan: "Ne gerekiyorsa yapacak ve o terör bataklığını kurutacağız"
 dedi.

Devletin de, bölgeyi ve yaşanan/planlanan gelişmeleri sıkı takip ettiği, tehlikenin zirveye ulaştığı ve artık müdahale vakti geldiği için, Erdoğan'ın açıklama gereği hissettiği kanaatindeyim.

Ha bir de; ABD Ankara Büyükelçiliğince terör saldırısı olma ihtimaline karşı yapılan yazılı güvenlik uyarısı…
Aklıma ilginç sorular getiriyor ve hiç de normal değil.
Plan ne peki…?
Bir taşla birkaç kuş vurmak.
Hem Suriye'yi ve hem de Irak'ı bitirmek.
Zaten bitmiş gibi, evet.
Ama bu farklı.
"Fırat'ın doğusundan biraz, Kuzey Iraktan biraz" yeni bir bölge oluşturmak ve burada bir "Terör Devleti" kurmak.
(Kürt devleti demiyorum. Çünkü emin olun, bu planlanan devlet, görünürde Kürt devleti gibi görünse de; Kürtlerin kahir ekseriyetinin de kabul etmeyeceği bir Terör Devleti planıdır.)

Şuana dek YPG-PKK'dan müteşekkil 60-70 bin civarı bir ordu oluşturuldu. Bunun 10-11 bini Kandil kökenli PKK'lı teröristler.

Sadece bu mu..?
Hayır. Bölgeyi kasıp kavuran İŞİD militanları vardı.
Hatta geçenlerde 1000'den fazlası YPG tarafından serbest bırakıldı.
Nereye gitti bunlar.?
Buharlaşıp, uçtu mu..!
Tabi ki hayır.
Ve bunların pek çoğu da ABD "Eğitici Askerleri"nin organizasyonunda ve hatta buna CENTCOM komutasında diyebiliriz, Terör Devleti'nin silahlı gücüne dönüştürüldüğü bir gerçek.

Ki, son birkaç ay içinde ABD Özel Temsilcisi Jeffrey'in de, bölgeye sıklıkla gelmesi ve Suriye'nin kuzeyindeki terör unsurlarıyla "kanka" gibileşmesi hiç de tesadüf değildi.

Bölge önümüzdeki günlerde çok şeye gebe.
Özellikle Suriye'de Fırat'ın Doğusunu ve Kuzey Irak'ta bazı bölgeleri kapsayan yoğun bir sınır ötesi harekata ihtiyaç duyulabilir.

Müteyakız olmak gerek.
Ki, devlette ve bu sabah gözlerine baktığım Cumhurbaşkanımızda bu konuda dikkat ve kararlılık gördüğüm için de, ayrıca memnunum.

Çünkü küresel gelişmeler -Yeni dünya Planı, Yeni Yüzyıl oluşumu- ile, bölgesel boyutta cereyan eden olaylar birbirinden  bağımsız değildir.

Çok cepheli bir durum sözkonusu.
Hal böyleyken bir noktaya özellikle dikkat çekmek istiyorum.
Güneyimizde gelişmeler iyice tehlikeli bir hal alırken içeride çok dikkatli, hassas ve itinalı adım atmak zorundayız.

Özellikle HDP ve Kürtler'le ilgili daha soğukkanlı, sağduyulu ve aklıselim olmak gereklidir.
İç siyasi polemik ve hesaplardan uzak, bölgesel denklemi dikkate alarak, içeride ihtilaf azaltıcı olmalıyız.
İç siyaseti biraz daha geniş perspektifle değerlendirmek ve daha müşterekleştirici gözlükle görmek güneyden gelen tehlikenin bertaraf edilmesinde önem gösterecektir.

Ülkemizdeki Kürtlerin de bu süreçte dikkatli ve sağduyulu olması beraber yaşadığımız ülkemizin selameti açısından olmazsa olmazdır.

Hatta bugüne kadar terör örgütüyle irtibatını kopartamayan HDP'nin değişmesi ve "salt siyasi bir oluşuma" dönüşmesi ancak yine Kürtler tarafından sağlanabilir.

Ki, bunun tezahürlerini Ayhan Bilgen ve Altan Tan'ın "Türkiyelileşme" içerikli açıklamalarında gördük.
Bunun başka yolu da yoktur.
Tek Türkiye vardır ve hepimizindir.
Devletsizliğin ne olduğunu herkes ve hepimiz (kimliğinde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yazan herkes) gerek Irak ve gerekse de Suriye'de gördük, görüyoruz.

Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.


OGÜNhaber