‘Yeni Dünya Düzeni’nin müellifleri birbirini yemeye devam ediyor ve dolayısıyla da tüm dünya savaş arenası ve belirsizlik girdabında.
Eylül sonu planlanan uzlaşma Ocak sonuna ertelendi.
Ocakta garanti mi peki…
Hiç sanmıyorum.
Yaklaşık on yıldır devam eden belirsizlik önümüzdeki günlerde devam edecek gibi…
Hem de daha sert, acımasız ve maalesef kanlı…
Bu ne demektir...?
Terör örgütleri üzerinden büyük güçlerin üstünlük kurma ve destabilizasyon faaliyetlerini izleyeceğiz.
Özellikle üçüncü dünya ve gelişmekte olan ülkeler bu çatışmanın kanlı arenası olacaktır.
Peki Türkiye bunlardan masun olabilecek mi derseniz; maalesef olumlu bir şey söyleyemeyeceğim.
Çünkü ülkemiz coğrafi ve stratejik konumu gereği kavşak ve odak noktasıdır.
Peki bu yeni dünya düzeni ve hakimiyet savaşında Türkiye doğru pozisyon aldı/alıyor mu..?
Ne yazık ki hayır…!
Bu kavgada hertaraflık tarafsızlık değildir.
İnanın herkes her şeyin farkında.
Ekonomik ve bölgesel düzlemde hala çok zor ve sıkıntılı konumdayız ve maalesef sanki bunun idrakında bile değil gibi davranıyoruz.
Bu durum bizi her iki güç karşısında müttehem duruma düşürüyor ve belirsiz reaksiyona sevk ediyor.
Hal böyle olunca da durum Türkiye açısından ciddi risk ve sıkıntı içeriyor.
Şu anda ABD’de BM’ toplantıları yapılıyor.
Görüntü öyle.
Ama arka planda, gayrı resmi görüşmelerde ana konu varsa yoksa ‘Küresel Hakimiyet’ konusu.
Her türlü enstrüman, done, silah ve güç sahnede…
Artık herkes her şeyi kullanır halde.
Ve özellikle de Küresel ölçekli terörizasyon her an başlayabilir.
Kim kimin yanında, kim kimle iş tutuyor belli değil.
Dengeler her an değişiyor.
Güç kavgasında ikili denklemin tarafları artık oldukça acımasız.
Ummadık anda, yerde ve umulmadık kişilere, şehirlere, ülkelere dönük terör saldırılarına herkes hazırlıklı olsun.
Sadece silahlı terör mü…
Hayır.
Ekonomi de en çok kullanılan silahlardan birisi olacak.
Hibrit Savaş; yani ülkelerin içsel dinamiklerini sarsan istikrarsızlaştırma, cinayetler ve sokak olayları yine kullanılan bir yöntem olacak.
İyimser olamıyorum, kimse kızmasın.
Çünkü gerçekten zor, zorlu ve sıkıntılı bir dünyada yaşıyoruz.
Bakalım Yeni Yüzyıl nasıl şekillenecek.
Kimin doktrini baskın gelecek.
Hangi tarafın eli daha güçlü olacak.
Ve dünya sükunetli bir “Yüzyıl” oluşturabilecek mi…
Tüm bu soruların hala bir cevabı yok.
Ama akıl sahiplerinin kısa vadeli ve kaygıdan arınmamış bir çözüme yanaşmadığı kanaatindeyim.
Yirmi-otuz yıl sonra dengelerin yeniden sarsılacağı, kargaşanın baş göstereceği ve istikrarın bozulacağı önerilere kapalı olduklarını görüyor ve gözlüyorum.
Aldığım duyumlar, yaptığım okumalar ve ettiğim istişareler bu minvalde.
Duyumlarım ürkütüyor beni.
Bazen duymak bilmek istemiyorum.
Ama ne yazık ki; acı gerçeklikle yüzleşmek ve özellikle de hazırlıklı olmak zorundayız.
Önümüzdeki günlerde ülkeler bazında büyük ölümlü terör olayları olursa, şaşırmayın.
Maalesef dünya her boyutla; kanlı, zorlu ve dramatik günlere sahne olabilecektir.
Türkiye açısından umuyor, bekliyor ve güveniyorum ki; Sayın Cumhurbaşkanı’mız doğru hamleyi çok geç kalmadan yapıp küresel savaşta yer ve konumunu bir an önce belirleyecektir.
Her şeye rağmen ülkemiz, bu bozuk denklemde ekonomik olarak değil ama diğer boyutlarda en az zayiat göreceklerden biridir.
Bu arada yazımı hazırlarken meydana gelen 5.8 şiddetindeki deprem sadece İstanbul’u değil hepimizi korkuttu.
Şunu da söylemeliyim ki; depremle birlikte ortaya çıkan panik ortamı, maalesef ki İstanbul’un depreme hazır olmadığını net olarak göstermiştir.
Rabbimiz beterinden korusun.
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.