Kudüs üzerinden provokasyona dikkat..

Geçen haftalarda bahsettiğim “geçici ateşkes” kısa sürdü ve taraflar arasındaki savaş oyunu yeniden  başladı.

Merkeziyetçilerle NeoCon-Pentagon ittifakı “kobra dansına” devam ediyor.

Bir ondan bir bundan hamleler peş peşe geliyor.

Trump’ın ekibinden General Flyyn’nin Rusya ile iletişimi gerekçe gösterilerek Beyaz Saray’dan uzaklaştırılmasıyla başlayan NeoCon adımına, Merkeziyetçiler CIA Başkanlığına Mike Pompeo’yi getirerek karşılık verdi.

Kabine oluşumunda bakanlığa geleceklerle ilgili yoğun çatışmalar oldu.

Trump’ın pek çok adamı, bakanlık görevini reddetmek zorunda kaldı.

Daha sonra her iki tarafın da Küresel ölçekli hamleleri birbirini takip etti.

ABD, İngiltere, Avrupa ve Ortadoğu, bu iki gücün bilek güreşine sahne olan ciddi ve vahim olaylar yaşadı ve yaşanmaya devam ediyor.

Özellikle NeoCon-Pentagon cephesi galibiyet ve etkinlik için şiddet, savaş ve terör örgütlerini bir enstrüman olarak benimsedi ve kullanmaktan da hiç geri durmadı.

Bu arada, Pentagon bile yekpare ve tekli yaklaşımda değil. Kendi içlerinde de büyük kavgalar oluyor. Hatta, bu kavganın kanlı boyutlara ulaştığı gelen duyumlar arasında.

ABD içinde, kurumlar üzerinden çatışma ve hakimiyet kurma çabası her türlü kanlı, kirli yol ve yöntemlerle devam etti ve ediyor.

Bunun son örneği ise; Trump’ın FED adaylığına, Merkeziyetçilerin istediği Jerome Powell’ı göstermesi oldu.

Merkeziyetçilerin bu adımı sonrası, Pentagon’culardan  Kudüs hamlesi geldi.

Trump, şuanda savrulan bir yaprak misali; bir o taraf için adımlıyor, bir bu taraf için…

1980’den beri, hemen her ABD Başkan adayı ülkedeki Yahudi lobilerinin desteğini almak için Kudüs içerikli propaganda sözleri söylediler.

Ama hiçbirisi başkan seçildikten sonra, Kudüs’ü İsrail’in başkenti kabul etmek ve ABD elçiliğini Kudüs’e taşımak söyleminde bulunmadı.

Bir ilk gerçekleşti ve bunu da, Trump yaptı.

Trump,  bunu biraz da narsist egosunu tatmin için, “ilklerin başkanı” olmak güdü ve  refleksiyle yaptı.

Başkan olmuştum ama şimdi de lider oldum” megolomanisiyle, NeoCon-Pentagon imzalı bu adımı attı.

Bu kavga çok su götürdü ve götürecek görünüyor.

Eminim ki; bu kavgadan dünya ve coğrafyamız büyük zarar görecek olsa da, en büyük zarar ve hasar ABD’nin “Sarsılmazlık Algısı”nın sarsılmasıyla, Amerika’nın kurumsallığında (establishment) olacaktır.

Kudüs Olayı, Türkiye ve İslam Alemi

Türkiye ve İslam ülkelerinin en dikkatli olması gereken kritik bir süreçteyiz.

Trump’ın Kudüs açıklaması tam bir kışkırtma ve açık tuzaktır.

Durum bu şekilde apaçık ortada iken; ülkemiz ve İslam Dünyasının ince diplomasi ve kararlılıkla “Uluslararası Tepki Cephesi” oluşturması en akli argümandır.

İslam ülkeleri birbiriyle oldukça ihtilaflı bir süreçten geçiyor.

Hal böyleyken, her şeye rağmen İslam Alemini derleyip toparlayacak ve bu konuda akılcı ve makul adımlar çerçevesinde ittifak ettirecek tek olgu Türkiye’dir.

Başta Erdoğan olmak üzere, Türk milletinin göstereceği her tepki (olumlu veya olumsuz), diğer İslam  Halk’larına örneklik bakımından çok büyük önem arz edecektir.

Erdoğan’ın yürüttüğü mekik diplomasisi ve telefon trafiği şuana dek oldukça olumludur.

ABD ve İsrail haricindeki Hıristiyan dünyayı bu konuya kanalize ederek, bir “ortak cephe” oluşturma gayreti haklı davanın  en uygun adımıdır.

Papa’yla, Putin’le görüşmeler ve oluşan fikir birliği, Fransa, Almanya, İngiltere, Çin ve diğer pek çok ülkenin yanlışlığa dair vurguları, “İslam-Hristiyan Konseptli” bir cephe oluşumu açısından oldukça anlamlı ve olumludur.

Uluslarası arenada, İslam ve Hıristiyan dünyasında oldukça önemli ve sembolik değeri yüksek olan Kudüs’ün savunmasını salt İslami enstrümanlarla oluşturmak ciddi provokasyonlara yol açabilir.

Global provokasyonlara dikkat…

ABD özelinde başlayıp, küresel arenaya da sirayet eden Merkeziyetçi, Pentagonist-NeoCon çatışması Ortadoğu ve İslam alemi üzerinden evrilmeyi, planın bir parçası olarak oluşturmuştur.

Pentagoncular Afganistan, Afrika, Mısır, Irak, Suriye üzerinden, İslami destabilizasyon ve kaos olgusuyla  tüm Coğrafya’yı kuşatarak bir “bumerang cehennemi” oluşturulmak isteniyor.

Son Kudüs adımı da savaşı İslam’ın kalbine getirme adımından başka bir şey değildir.

Bu noktada, özellikle Filistin’deki örgütlerin, ülkemizdeki hassasların, Ortadoğu’da Kudüs hassasiyeti yüksek olan grupların çok ama çok dikkatli olması şarttır.

Bu konuda Erdoğan ve Türkiye’nin, konuya dair itidal, diplomatik ve akılcı tavrı tarihi bir önem taşımaktadır ve taşıyacaktır.

Herkes düşünsün ki; İŞİD, El-Kaide ve ABD kontrolündeki diğer terör örgütleri Kudüs protestoları bahanesiyle ortalığı kan gölüne çevirmeye hazır bekletiliyor.

İsimleri “Radikal İslami Terör Örgütleri” olan ve işlevleri İslam’ı lekelemekten başka bir şey olmayan bu terörist yapılar en büyük zararı İslam’a ve İslam Alemine vermek için planlanan oyunda rollerini ifa etmek için, İslam Aleminin kızgınlıkla anti-İsrail ve anti-Amerikan adım atmasını bekliyor.

Bu nedenle de asla tuzağa düşmemeliyiz.

Şuanda köpürtülen ve alevlendirilen “Radikal İslam-Ilımlı İslam” retoriğine, algı operasyonlarına alet olarak, odun taşımamalıyız.

Çok büyük bir ateşle, kaos riskiyle, tehlike ve tuzakla karşı karşıyayız.

Kudüs üzerinden kurulan savaş, kan, katliam ve anti-İslam oyununa asla düşmemeliyiz.

Akbabalar bekliyorlar.

Ortadoğu’daki yerel ve yabancı Lawrence’leriyle, ekonomik tetikçileriyle, peykleri yönetimlerle bekliyorlar.

Provokasyon yapmak için terör örgütleriyle kızgın bir adım bekliyorlar.

Mesela;  ABD elçilik ve  üslerine, kimi küresel nitelikli şirketlere saldırılar düzenlenebilir. Bu saldırılar emin olunsun ki; kendi uhde ve emirlerindeki terör örgütleri veya onların yerel görünümlü teröristlerince düzenlenecektir.

İŞİD saldırıları gibi gösterilecektir.

Radikal İslamcı” saldırı gibi lanse edilecektir.

Hamas veya El-Fetih saldırısı denilecektir.

Belki de, Libya’da olduğu gibi, kendi büyükelçilerini öldürecekler ve “Yerel İslamcı Radikaller” öldürdü diyerek çatışma ve kaosun fitilini ateşleyeceklerdir.

Unutmayalım ki; bu oyunlara çanak tutacak ve teşne olacak bir Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır var.

Coğrafya’yı kana bulayan, ülkemizi ve ülkeleri karıştıran yerel görünümlü, ABD patentli ve ABD tarafından mücehhez terör örgütleri var.

Yeniden söylüyorum..!

Erdoğan ve Türkiye’ye çok büyük görev düşüyor.

Erdoğan ülkemiz ve coğrafyamız için, İslam Alemi için bu krizi fırsata çevirebilir.

İslam’a yapıştırılmaya çalışılan Radikalizmi ve terörizm damga ve algısını “akılcı ve ince diplomasiyle” engelleyebilir.

İhtilaf ve tefrika içinde, parçalanmış ve en önemli konuda bile tek ses olamayan İslam Alemini Kudüs noktasında bir müştereğe getirebilir.

Coğrafyadaki ihtilafları Kudüs gibi ortak bir noktayla izale edebilir ve ihtilafı ittifaka dönüştürerek “şerden hayır” çıkabilir hakikatinin beşeri düzlemde oluşumuna vesile olabilir.

Ülkemizde son zamanlarda baş gösteren, harice koz veren, hasımları sevindiren milleti üzen, dahili çatlamaları kaynaştırabilir.

Kudüs gibi herkesin müştereği bir davayla birlikte; diğer ayrılıkları, milli-yerli olmayan refleksleri, iç siyasetin kayıkçı kavgalarını sonlandırarak, milliliği, beka vurgusunu ve dahili safları pekiştirebilir.

Ülkemizin ihtiyacı olan, son zamanlarda iyice kaybetmeye başladığımız birlik ve beraberliği, dayanışma ve harice karşı ittifakı tesis edebilir.

Yeni yüzyılda ülkemiz ve İslam Dünyası adına yeni bir “varoluş yürüyüşünü” başlatabilir.

Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlarım…
OGÜNhaber