Kriz demeye dilim varmıyor ama maalesef yargıda bir şeyler oluyor!

Anayasa Mahkemesinin aldığı karar sorunlu mu idi?
Evet…
Buna karşı Yargıtay'ın sergilediği tavır sorunlu mu?
Evet…
Tablo ne?
Yargıya olan güvenin daha da azalmasına sebebiyet veren bir "Kriz Görüntüsü"…
Bu tablo kimin işine yarar?
"Kime zarar verir"i söyleyeyim ben;
Türk yargısına/halkın yargı algısına/Türkiye ekonomisine!..

Yargı konusu çok hassas,
Hepimizin üzerine titremesi gereken/söz söylemeden önce kırk defa düşünmemiz iktiza eden bir alandır yargı…
Malum "kriz" ortaya çıktıktan sonra ne kadar uzak kalmaya çalışsam da; eşimden/dostumdan ve çok fazla okurumdan gelen ve ne düşündüğümü merak eden mesajlar sonrası bu yazıyı yazmaya karar verdim.

Arkadaşlar!
Temel bakışım şu:
Yargı tarafsız ve bağımsız olmalıdır.
Senin/benim/onun/bunun/şunun yargısı olmaz, asla olmaz, olamaz, olmamalıdır da!..
Oldum olası yargının herhangi bir siyasetin/ideolojinin/cemaatin/tarikatın veya herhangi bilmem ne kliğin hegemonyasında olmasına şiddetle karşı çıktım.
Neden?
Vatandaş olarak kamu kurumlarına karşı bir itirazımız olur, yargıya gideriz.
Vatandaşın vatandaşla ihtilafı olur, yargıya gidilir.
Yargı hem hiç kimsenindir hem de hepimizindir.
Yargı devlete de vatandaşa da eşit mesafededir.

Hâl ve ahval böyleyken ve yargısal konumlanma böyle olması gerekirken içinden geçtiğimiz süreçte yaşananlarla ilgili inanın çok üzgünüm!
Sorunların halli konusunda kurumsal ve bireysel hepimizin tek sığınağı/yegane çözümleyicisi ve nihai mercii olan yargı kurumlarının yaşadığı kavga sadece beni değil, eminim ki tüm vatandaşlarımızı derinden yaralamıştır.
Sarf edilen sözler oldukça nahoş/sıkıntılı ve yargının itibarını zedeleyen kavgada bile söylenmeyecek sözlerdir.

Arkadaşlar!
Gidilen yol/sergilenen tavır ve seçilen tarz asla uygun değildir.
Hiç yakışmıyor ve yakışık almıyor!
Biz kime gideceğiz/kimden adalet bekleyeceğiz/kimi hakem seçeceğiz?
Amiyane tabirle demezler mi: Bu yargının kendine hayrı yok/ bu yargı kendi aralarındaki ihtilafı halledemiyor/Bunlar birbirine düşmüşler; bizim sorunlarımıza nasıl çare/em/çözüm olacaklar?..

Bu arada,
Bunları söylerken de yargının kahir ekseriyetinin de benim gibi oldukça üzgün olduğunu ve "Keşke bu olanlar hiç olmasaydı/Bu yaşananlar keşke hiç yaşanmasaydı!" dediğini düşünüyorum ve hatta öyle dediğinden de eminim.
Ümitsiz miyim?
Asla değilim…
Ben gönül rahatlığıyla hâlâ "Ankara'da yargıçlar var!" diyebiliyor ve hâlâ yargı kurumunun meslek ahlakına sonsuz inanıyorum.

Sonuç:
Keşke olmasaydı,
Keşke hiç yaşanmasaydı…
Peki ne olacak?
Cumhurbaşkanı'nın yetkisi var.
Anayasa'nın 104. Maddesinde zikredilen "Anayasanın uygulanmasını, devletin organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını temin eder." hükmü çerçevesinde bir hakem titizliğinde, ortaya çıkan karışıklığa el atacaktır.
Nihayetinde bir meclisimiz var. Meclisimizin Anayasa'nın uygulanması ve Anayasa Mahkemesinin yetki kullanımına dair takdir/değerlendirme ve yasa yapma imkanı mevcuttur.
Bu kriz ve yaşanan ve belki de su yüzüne çıkmayan pek çok yargısal sorunlara karşı Cumhurbaşkanı'nın hakemliğinde TBMM'nin kısa zamanda devreye gireceğine eminim.

Son olarak tekrarlamakta fayda görüyorum ki,
Söz konusu yargı ise herkes eşit mesafededir ve yargının dini/dili/ırkı/mezhebi/cemaati/ideolojisi/siyaseti olmaz!
Olmamalıdır!
Eğer ki yargı üzerinden ve kurumsal yapısına atfen birileri kalkıp kendini daha imtiyazlı/daha yetkili/daha kudretli görebiliyor ise bu durum büyük bir felakettir ve adalet tevziatçısı olan kuruma sadece gölge düşürür!
Bunun ne kadar vahim/kabul edilemez ve ülkeye ne kadar büyük zarar verdiğini FETÖ olayında gördük, yaşadık ve yaşanan acılar hala capcanlı!
Yargı tuzdur,
Tuz da kokarsa vay halimize…

Fatih Sultan Mehmet'e ait olduğu söylenen ve adalet olgusunun anlam ve ehemmiyetini adeta gözümüze sokan bir sözle yazımı bitiriyorum:
"Aklı öldürürsen, ahlak da ölür.
Akıl ve ahlak öldüğünde millet bölünür.
Kadıyı satın aldığın gün adalet ölür.
Adaleti öldürdüğün gün devlet de ölür!"



Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.
OGÜNhaber