Biliyordum başlığı ile verdim bu portremizi, zira gerçekten biliyordum bu özrün geleceğini yazımı okuyunca bunu anlayacaksınız.
İsrail’den Türkiye’nin beklediği özür beyanını duyunca dilimden dökülen sözler bu olmuştu…
Bu özür için İsrail geç bile kaldı….
Çünkü bu coğrafya’nın niteliği gereği İsrail Türkiye’nin müttefikliğine daima ihtiyaç duymaktadır ve duyacaktır da…
Ortadoğu coğrafyası tarihten süregelen bir ateş çemberidir adeta… Ama bu durum son yıllarda Mağrip ülkeleriyle başlayan Arap Baharı sürecinde daha da alevlenmiş ve Suriye ile zirve halini almış durumdadır.
Daha önce “Mezopotamya” başlıklı “bir portre” yazımda da bu bölgenin hassas niteliklerine parmak basmıştım ve İsrail’in özür sinyallerini vermeye çalışmıştım.
2000’lerden sonra dünya ekseninde ve özellikle de Ortadoğu’da gittikçe ekonomik ve diplomatik itibarı yükselen bir Türkiye var ve bu yükseliş trendi istikrarlı siyaseti ve ekonomisiyle de devam edecektir.
Hal böyle iken bu karmaşık ve belirsizlik içindeki bölgede yalnızlığa mahkum bir İsrail var… Böylesi bir diplomatik ilişkiler boyutu varken İsrail’in Türkiye'siz asla yapamayacağını “biliyordum”… Ve bu konuyla alakalı yaptığım önemli ve bu ilişkilerde söz sahibi fikir sahiplerinin beyanlarında da bu özrün gereğini ve ifa edileceğini işitiyordum…
Zira hem Türk, hem İsrail vatandaşı olan ve önemli görevler üstlenmiş bir dostum; İsrail bu özrü yapmak zorunda demişti bana. Ancak sanırım uygun zaman bekleniyordu ki, bu zaman Obama'nın İsrail ziyaretiyle gelmiş oldu. Yine aynı dostum bana 10 gün önce beraber yaptığımız bir toplantıda Obama'nın İsrail ziyaretine işaret edip özür buradan sonra gelir demişti ki öyle oldu. Şimdi taşlar yerine oturdu, kim ne derse desin İsrail'in Türkiye ile düşman olma şansı yok ve Türkiye'nin de uzun yıllardır müttefik olan İsrail'i bir kalemde silme lüksü.
İran; İsrail için sürekli bir tehlike olma olgusunu kronik şekilde sürdürmektedir. Nükleer çalışmaları ve “Şia” yaklaşımı çerçevesinde askeri teknoloji ve fikri yaklaşım olarak sürekli bir İsrail aleyhtarlığı devam etmektedir. Bu bağlamda Irak’taki yönetim boşluğu ve mevcut yönetimin mezhebi özelliği gereği İran’a olan yakın zihni yapısı da yine bir başka belirsiz tehlike boyutu olarak görünmektedir.
Hele de Suriye’nin gelmiş olduğu mevcut durum ve bu iç savaş sonrası ortaya çıkacak tablo İsrail’i çok ciddi kaygılara sevk etmektedir. Çünkü şuanda Suriye’de Esad yönetimine karşı savaşan muhalif güçlerin büyük kısmı geçmişte İsrail ve ABD düşmanlığı üzerine beslenen ve varlık boyutlarını bu düşmanlık üzerine bina eden Radikal İslamcı gruplardan oluşmaktadır. Suriye’nin Rusya ile çok uzun yıllardan beri süregelen ilişkisi nedeniyle sahip olduğu askeri teknoloji ve kimyasal silahlarının bu iç savaş sonrası muhalif grupların eline geçebileceği endişesi İsrail’i bu özrü dilemeye adeta mecbur kılmıştır. Çünkü şuanda Suriye’de ve bu bölgede Esad’a karşı savaşan muhalif güçler üzerinde Türkiye çok büyük bir etkiye sahiptir ve iç savaş sonrası bu bölgede İsrail’in kaygılarını da giderici bir tablonun tesisi ancak Türkiye’nin ciddi katkısıyla mümkün olabilecektir. Bu tablo İsrail’in özründe adeta bir aciliyet ortaya koymuştur.
Amerika’nın yeni dönemdeki Ortadoğu ve Pasifik planları, bu bölgede Türkiyesiz bir angajmanın olmayacağını ve İsrail’in de Türkiye ile diplomatik kesintiyle bir yere varılmayacağını tüm uluslararası senaryolarında ortaya çıkmıştır.
Durum böyle iken de Başkan Obama’nın İsrail ziyaretinde, bu planlanmış “özür” süreci yaşandı ve artık kaçınılmaz bir hal almıştı bu durumun tezahürü….
Bu arada Obama’nın İsrail’de Filistin sorununun çözümüne dair verdiği örnek çok manidar dır. Türkiye terör sorununu görüşerek konuşarak çözmeye başlamış durumdadır ve bu durum İsrail ve Filistin’e de çok ciddi bir örnektir demesi gerçekten dikkat çekici bir noktadır ve ilerleyen aylarda bunun ne kadar öneme haiz bir örnekleme olduğunu hepimiz müşahede edeceğiz……
Haftaya yeni Bir Portrede buluşmak ümidi ile sağlıcakla kalın sevgili okurlarım.