Yaşanan sürece yalancı bahar demiş ve aldanılmaması gereğine şiddetle vurgu yapmıştım.
Neden?Çünkü kış mevsimindeyiz.
Ama öyle sıcak ve rehavet verici bir hava var ki; sanki bahardan/yazdan kalan günler yaşıyoruz.
Küresel bazlı siyasal ve ekonomik krizlerle ilgili de, durum aynen böyle.
Nasıl mı?Amerika ve dolayısıyla Düzenin Efendileri Ukrayna'ya tank veriyorlar.
İskandinav ülkeleri ve diğer Avrupa Birliği ülkeleri yine ve yeni yardım paketleri oluşturuyorlar.
Almanya'nın durumu ise oldukça manidar.
Rusya travması olan Almanya sanki tarihin intikamını almak istercesine ama gerçekte, Almanya'yı Avrupa'nın Amerikası yapan gücünün etkisiyle Rusya ile savaşan Ukrayna'ya tank veriyor. Açıklama yapmaktan da geri durmuyor ve adeta savaşın tarafıymış gibi söz ve söylemler serdediyor.
Peki buna Rusya'nın tepkisi ne?Beyaz Saray sözcüsü ağır ve net bir dille,
"bu yaklaşımla, artık Avrupa'nın da savaşın tarafı olduğunu" söylüyor.
Öyle mi peki?Bana göre, zaten Rus-Ukrayna savaşı başlamadan başlamıştı bu taraflaşma ama şimdi iyice su yüzüne çıkmaya ve aşikarelik arz etmeye başladı.
Kimileri Rusya'nın zaten bu duruma hazırlıklı olduğunu ve zararlı çıkanın Avrupa ülkeleri olacağını ve Amerika'nın oyununa geldiklerini söylüyor.
Afganistan/Irak/Suriye gibi bölgelerde yaşanan kronikleşmiş karışıklığı da örnek gösteriyorlar.
Teorik ve görüntüsel olarak haklılar,
Ama ben, olayın bu kadar basit olduğunu/olacağını ve azalan Amerikan gücünün beceriksizliğinin sonucu olduğunu düşünmüyorum.
Bence öncelikle bir istikrarsızlaştırma süreci yaşanmalıydı ve yaşandı ve örnek verilen ülkeler/coğrafyalarla ilgili gelişmelerin esprisi de budur.
Şimdiyse farklı bir evre başladı ve bu etabın gereklikleri sahne alıyor.
"…Ama bak, Rus ekonomisi hala ayakta. Bir de Avrupa'ya bak; enerji ve doğalgaz krizi nedeniyle perişan olmamak için mücadele içindeler" gibi laflar edilebilir.
O öyle değil işte.Uzun süreli bir savaşın emin olun ki galibi olmaz.
Ve Rusya bu savaşı kazansa bile en büyük kaybeden yine Rusya olacaktır.
Bunun kaçarı yoktur.
Çünkü kendileri yüz yüze savaşmakta ve etkileri nedeniyle savaşın birebir muhatabı olmaktadırlar.
Amerika ve Avrupa ise dolaylı/ikincil aktör olarak sahne gerisindeki yönetmen konumundalar.
Kaldı ki, Ukrayna yanmış/yıkılmış/istikrarsızlaşmış onlar için bunun bir önemi de yok…
Zaten harap olmuş bir Ukrayna, bence onların planının bir parçasıydı…
Bugün medyaya düşen bir not elime geçti.Mike Minihan diye bir ABD'li General var.
Bir savaş notu düşmüş;
"Umarım yanılıyorumdur,Sezgilerim bana 2025'de savaşacağımızı söylüyor…"Kim kimle savaşacakmış?Amerika ile Çin…
Ben, ABD'li generalden farklı olarak bu durumun 2025'lere kalmayacağını, bu yılın ikinci yarısında başlayacağını ve 2024'de daha da harlanacağını düşünüyorum.
Arkadaşlar,Dünya'da
"zombi ekonomiler" oluşmaya başladı.
Yani, daha küçük, daha verimsiz, durgun ve daha borçlu ekonomiler.
Tabir caizse, yaprak kımıldamayan ve temerrüt riskiyle yüz yüze olan ekonomiler.
Mesela Lübnan, Mısır, Pakistan,
Arjantin'i saymaya bile gerek yok.
Gerisi gelir mi?Hemen her an gelebilir.
"Yani ne diyorsun?" diyorsanız; söyleyeyim.
Girecek olduğumuz ilkbahar, küresel siyaset ve ekonomi açısından
"karakış" olacaktır.
Yalancı bahara aldandığımız gibi gelmekte olan ilkbaharın da bahar olacağına aldanırsak; yandı gülüm keten helva!
Kim ne derse desin,Son 2-3 yıldır söylediğim sözü şimdi çok daha somut deliller ve ele avuca gelir karinelerle yineliyorum:Üçüncü dünya savaşı yaşanıyor ve ilkbaharla birlikte çok daha ete kemiğe bürünmüş şekilde/siyasal içeriklendirmesi de görünürleşmiş şekilde karşımızda olacaktır!
Kriz kahini Rubini'den tutun da, küresel ekonomiye dair öngörüsü yüksek pek çok ekonomiste kadar herkes, yılın ikinci çeyreğiyle birlikte çok daha vahim bir sürecin yaşanacağını dile getiriyorlar.
Bugünden hareketle, kimsenin/hiçbir ülkenin küresel tedarik zinciri, doğalgaz ve enerji arz güvenliği, fiyat istikrarı ve mal tedariki için pozitif öngörüde bulunmasına imkan yoktur.
Bu bağlamda iyimserlik içeren yorum yapanlar/buna göre plan yapan ülkeler ve ekonomik istikrar bekleyen yönetimler büyük bir acı içinde istikrarsızlık ve tutarsızlık gerçeğiyle yüzleşeceklerdir!
Sonuç:Arkadaşlar,Bizde,
"su iyice bulanmadan durulmaz" derler.
Ekonomiler de böyledir ve
"dibi görmeden yükseliş başlamaz" denir.
Son beş yıldır, küresel ölçekte yaşanan olağanüstülük/olağandışılıklardan bahsettim durdum.
Kimilerine afaki geldi,
Kimileri ütopya dedi…
Şimdi de, bu sürecin daha bir ateşlenerek/harlanarak yelpaze genişlemesi ve boyut çeşitlemesi yaşanarak ilerlediğini, hala ve henüz dibi görmediğini söylüyorum ve "daha göreceklerimiz/yaşanacaklar var. Turpun büyüğü hala heybede" diyorum ama birileri, yaşanan kışı unutuvermiş ve bahardan bahsedebiliyor!
Şunu da söyleyeyim;Ne Rusya, ne de Çin; Amerikan gücünü/Amerika adıyla görünen Düzenin Efendileri'nin gücünü geçemez ve geçemeyecektir de…
Koskocaman Çin deyip duruyorlar.
O koskocaman Çin'in parasının küresel piyasalarda varlık sahası sadece yüzde 4.
Rusya ise İspanya ekonomisi kadar.
Yok efendim, Rusya başka ülkelere benzemezmiş,
Sosyolojisi de kurumsal yapısı da savaşabilen/direnebilen/oyun kurabilen bir yapıdaymış.
Yaptırımlara ve yaşanan Ukrayna savaşının negatif etkilerine direnebilir ve hatta Avrupa ülkelerini mat edebilirmiş…
Çin isterse dünyayı kilitlemeye devam edebilirmiş,
Daha bilmem neler neler…
Yapmayın,Allah aşkına yapmayın!Eğer böyle düşünmeye devam ederseniz, yılın ikinci yarısını görün öyle konuşun derim!
İşte o zaman işin rengi belli olmaya başlayacak; kimin kazanmaya kimlerin kaybetmeye başladığı ortaya çıkacaktır.
O zaman, Çin ve Rusya hamaseti yapıp, Amerikan gücünü küçümseyenlerin perspektifini göreceğim/hep birlikte göreceğiz.
Şunu da tekrar söylemek istiyorum.Böyle söylüyor ve yazıyorum ya;
Ben Amerikancı/Avrupacı/İngiltereci filan değilim,
Çinci veya Rusyacı da değilim.
Ben sadece gerçekçiyim, gerçekliğin/realitenin farkında biriyim.
Ben, yaşananların ve olanların yanlışlığını/doğruluğunu analiz etmiyorum; ben, ne yaşandığına/yaşanacağına ve Türkiye olarak nasıl bir yol-yöntem/taktik-strateji ve gelecek projeksiyonu yapılması gerektiğine/nelere dikkat edilmesinin önemine parmak basıyorum.
Hak/haksızlık, doğruluk/yanlışlık gibi felsefi ve ahlaki bir değerlendirme, tespit ve analiz içinde değilim.
Kaldı ki,Herkesin ve hepimizin malumudur ki;
Devletler arasında hak/hukuk ve adalet, güçle/akılla ve akılcılıkla olur,
Güçlünün ve aklını en akılcı şekilde kullanabilenin dediği gibi oluşur!
Bu da böyle biline…
Not:İran'da Azerbaycan büyükelçiliğine olan saldırıyı da, Kudüs'te yaşanan olayı da, İsveç ve Danimarka'da yaşanan İslam karşıtı gösterileri de ve hatta Amerika'da yaşanan katliamı da yukarıda bahsettiğim küresel oyundan bağımsız ve apayrı olaylar gibi sakın düşünmeyin.
Dünyanın herhangi bir bölgesinde olan en küçük bir olay bile artık tesadüfen olmuyordur/olmayacaktır!
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.