İki yol var…
Birincisi;
Astana ve Soçi mutabakatıyla kararlaştırılıp oluşturulan "Gözlem Noktalarından" çekilmek.
Çünkü şuanda gözlem noktalarımız, birkaçı dışında Rejim Güçleri tarafından kuşatılmış vaziyette.
Hatta yer değiştirme veya daha uygun yerlere çekme çabamız da pek sonuç vermiş gözükmüyor.
Ki, bu amaçla hareket ederken şehitler verdik.
Peki Türkiye’nin ana gayesi nedir, ne idi.?
Sığınmacı akınını önlemek,
İnsanlık dramını ve ölümleri azaltmak veya durdurmak,
Fırat'ın batısında, Hatay'a kadar "Güvenli Bölge Koridoru" oluşturmak.
Güvenlik riskini minimize etmek…
Bu bağlamda fiili durum nedir peki.?
Bir milyona yakın sığınmacı sınırımıza dayanmış halde.
Şimdilik bir milyona yakın…
İdlib'de üç milyonu aşkın insan yaşadığını düşünürsek; gerisini söylemeye gerek yok sanırım…
İnsanlık dramı ve ölümler gün be gün artıyor.
Rus uçaklarının attığı bombalar, atılan Rus füzeleri (Ruslar mı, Rejim Güçleri mi, İran'lı milisler mi yoksa toplanan sözleşmeli-paralı askerler mi atıyor; belli değil), başgösteren açlık ve sefalet azalmıyor, artıyor.
YPG/PYD Rusya'nın da aracılığıyla Rejimle görüşüyor. Bu ise güvenlik riskimizi minimize etmek bir yana; Afrin, El Bab, Cerablus ve hatta Fırat’ın doğusunda bile yeni, farklı ve organize bir tehdide dönüşüyor.
Güvenli bölge koridoruna gelince; İdlib’de başlayan bu yeni süreç, düşünülen güvenli bölgeyi geçtik; yaptığımız üç harekat ve emekle edinilen bölgeleri bile güvensizleştirecek gibi görünüyor.
Hal böyle olursa, ne olmuş olur..?
Geri çekilme (ricat) niteliğindeki bu şık yapılacak olursa bana göre çok büyük bir kayba uğramış oluruz.
Moral-motivasyon kaybı ve psikolojik üstünlüğün yitirilmesi. Asker ve millette oluşabilecek "geri çekilme piskozu". Bu yüzden eskilerin ricat, yenilerin geri çekilme dediği bu alternatifi düşünmek bile istemiyorum.
İkinci yol; “Kuvvetli Caydırıcılık”
Bunun için makul gerekçelerimiz mevcut.
Bizim açımızdan bakarsak; Rejim Astana ve Soçi mutabakatına riayet etmiyor.
(Ama bizim "direnişçi" Rusların ve Rejimin terörist dediklerini temizleme ve tecrite dair taahhüdümüzü yerine getirmediğimize dair Rus iddaları da kamuoyuna yansıyor. Doğru veya yanlış ama denklemde gözardı edilmeyecek bir parametre)
Bu yol askeri, siyasi ve diplomatik boyutta çok ciddi planlama ve strateji gerektirir.
Şuanda sahada dezavantajlı ve eksi durumda olan biziz. Bizim askerlerimiz kuşatma ve risk altında.
Kaldı ki; sahada insanlık dramını yaşanmaması ve sivil ölümlerin olmaması noktasında hassasiyet iddiası ve düşüncesi olan bir tek biziz.
Rusya'nın da, İran'lı milislerin de, Rejim güçlerinin de böyle bir hassasiyet ve kaygısı yok.
Sivil kayıp onlar için bir "pardon"la geçiştirilecek kadar önemsiz durum.
Bir milyona yakın Suriye'li hayatını kaybetmiş ama Esad'ın umurunda mı…
Rusya ise zaten ölümcül ve radikal. Kendi ülkesinde olan bir olayı bile bastırırken insanını gözünü kırpmadan öldürebilen bir yapı. Suriye’de ölüm-kalım mı düşünecek.
İran’a gelince…
Sokak olaylarını bastırmada bile onlarca insanını katletmekten imtina etmedi.
Irak, Yemen ve Suriye’de şuana dek ölümcül sicili aşikar.