Bu bir özeleştiri yazısıdır,
O yüzden çalakalem bir şeyler yazacağım.
Kimse kızmasın/alınmasın kendime yazıyorum bunu…
Ya da, herkes kızsın/kızabilir ama herkes de payına düşeni alsın ve almalı!
Arkadaşlar,Biz ne ara bu hale gelmişiz,
Kendi kendimizi bile kandıran sahtekarlıkları/insafsızlık ve vicdansızlığı nasıl bu kadar kolay ve umursuzca yapar olmuşuz!
İçim acıyor!Maraş'ı/Adıyaman'ı/Malatya'yı/Antep'i ve yıkılan binalardan alınan numuneleri gördükçe,
Numune alınırken dahi, un-ufak olan dere kumundan yapılmış betonları gördükçe,
Binaların altına dükkan/Kafe-Restaurant /işyeri yaparken,
"kolonları kesersek bu bina yıkılır. Şunlara dikkat edelim" bile demeden,
"bir deprem halinde, istisnasız herkes helak olur" diye düşünmeden, kesilen kolonları/kirişleri gördükçe;
Biz neyiz/nasıl mahluklarız/nasıl bir iki yüzlülük içinde hareket ediyoruz demekten kendimi alamıyorum!
O tarih kokan Antakya'yı ve tarihi eserlerin halini gördükçe gözüm yaşarıyor!
Maraş'a/Malatya'ya/Adıyaman'a bakıyorum yüreğim dayanmıyor!
Kurulan siteler karton kuleler gibi yıkılmış,
Ve çok muhtemeldir ki; deprem hassasiyeti olmadan yapılan bu bina ve sitelerin enkazında, onları yapanlar veya yakınları da vardır.
Allah aşkına bu nedir!Kendimize/başkasına/kanunlara,
Her şeye ve herkese ihanet ve sahtekarlık değil de nedir bu!
Araştırmıyor/sormuyor ve hatta sormaktan kaçıyor; görüntüye kanıyoruz, ne ve nasıl yapıldığını bilmediğimiz evleri alıyoruz!
Canı sıkılan ve bazen de hiçbir şey olamayan müteahhit oluyor;
"inşaat bizim işimiz abi" cakasını satarak çakıl-betonlarlar üzerinden işadamı olabiliyor.
(İşini düzgün yapanları tenzih ediyorum)Sonra,
Kanun-nizam dinlemeyecek olanı/liyakat ve ehliyetten yoksunları/sadece laf ebeliği yapıp, herşeye evet diyecekleri belediye başkanı seçiyoruz.
(Görevini hakkıyla yapanları tenzih ediyorum)Göreve gelince ne yapıyor böyleleri?
Diyet ödüyor, kanun-manun/deprem yönetmeliği-imar mevzuatı filan tanımıyor ve bununla da kalmayıp; seçimde harcadıklarını kat kat fazlasıyla çıkartmaya çalışıyor!
Ve biz de,
"en iyi başkan, bizim başkan" diye tezahürat yapıyor;
"imar kanununa aykırı/olmaz, izin veremem" diyen başkanları ise hedefe koyuyoruz!
Seçim geliyor, oy veriyor milletvekili seçiyoruz;
"kanun filan dinlemesin, dediğimizi yapacak birisi olsun" diye tercihte bulunuyoruz.
Daha başka neler oluyor; onu da söyleyeyim.
Ararız milletvekilini;"Sayın vekilim,Ben sana ve partine oy verdim.Bir ev yapıyoruz ama belediye başkanı ruhsat vermiyor.Sen bir telefon çaksana…"Sağ olsun vekilimiz de,
"ruhsatı neden vermiyor/niçin vermiyor; makul bir gerekçesi var mı" demeden, arıyor başkanı ve
"ver gitsin; yoksa gelecek seçim oy vermez bize" diyebiliyor!
Yani demem o ki, deprem Allah'tan geldi ama enkaza dönen binalar/yiten canlar ve yaşanan küçük kıyamet, tepeden tırnağa/tabandan tavana bizim eserimiz, bizim ihmalimiz ve sahtekarlığımızın sonucu!
Sakın ha sakın,Kimse,
"ağır konuşuyorsun yavaş gel demeye" kalkmasın.
Çünkü daha ağır şeyler de söylerim.
Ne gibi mi?Deprem olmuş ve adeta kıyameti yaşıyoruz,
Adam kirasını iki katına çıkartıyor,
Kimi özel hastane yaralı kurtulan depremzedeye fatura/kitlemeye kalkıyor,
Hasarlı binaların boşaltılması ve nakliye için iki-üç-dört katı fiyatlar çekiliyor,
Hatta kimi Allahsız/vicdansızlar köylere gidip vatandaşın hayvanını üç kuruşa almaya çalışıyor!
Hatta ve hatta ettiği yardımı vergiden nasıl düşürürüm/bu süreci nasıl karlı hale getiririm/yaşanan bu krizi nasıl fırsata çevirir de parama para katarım diyen kalbi-vicdanı sükut etmiş; zulümkârlar bile ortalıkta kol geziyor!
Daha söyletmeyin beni; yoksa ağzımın ayarı iyice kaçacak!
Bu yüzden de,Ben filanı veya falanca kişiyi/partiyi/zümreyi hedef almıyorum; hedefe, kendim de dahil olmak üzere, hepimizi/herkesi/her kesimi koyuyorum!
Yahu bu ülke deprem kuşağında.
Bilim adamalarımız bas bas bağırdı/bağırıyor;
"Kahramanmaraş ve İstanbul depremi geliyor" diye.
Biz ne yaptık?Dünya Bankasının deprem güçlendirme için gönderdiği paraları bile gereği gibi yerinde ve hakkını vererek harcamadık!
Deprem güçlendirme yaparken bile göz boyamacılık yaptık!
Dere yataklarına/tarım arazilerine/depremde en çok hasar görmesi muhtemel yerlere kuleler dikmeye devam ettik!
Hatta deprem toplanma alanlarını bile yok ettik; imara açtık!
Bu da yetmedi; peş peşe imar afları çıkarttık!
Sadece bina/inşaat ve konutta mı iki yüzlü/sahtekar ve kandırıkçıyız sizce?
Tabi ki hayır!Yahu, Avrupa birliğinin Kırsal Kalkınma bünyesinde tarım ve hayvancılığın geliştirilmesi için gönderilen hibe ve kredileri bile iç etmeye kalktık/çar-çur ettik/Avrupa Birliği denetimini kandırmaya çalıştık.
Yalan mı!Hayvan yetiştirmek için ahır yapıyoruz gibi yaptık ama ahır da yok, hayvan da yok, süt de yok, et de yok, ağaç da yok!
Bazı bölgelerimizde yol kenarlarında, böylesi yapısız yapılar görmediniz mi hiç!
Dünya Bankası, Türkiye için bir deprem raporu yayınlamış.Detaylara girmeyeceğim ama şu nokta, bizim deprem vb. gibi konularda nasıl bir ülke olduğumuzu çok güzel yansıtıyor ve iki yüzlülüğümüzü bir şamar gibi kafamıza indirip, bakar kör gözümüze sokuyor!
"Türkiye'de evleri güvenli hale getirmenin maliyeti 465 milyar dolar,Yani yaklaşık 8,7 trilyon Türk lirası…"Yani Türkiye'nin bir yıllık bütçesinin yarıdan fazlası…
Şimdi soruyorum;Arkadaş,Binaları inşa ederken adam gibi yapsaydık,
Deprem riskini nazarı dikkate alarak hareket etseydik;
Ortaya çıkacak maliyet 65 milyar dolar bile olmazdı.
Aslında maliyet de değil; yapılması gerekip de yapılmayan/ihmal edilen ve hatta çalınan miktar!
Nereden mi biliyorum?
Bilenlere sordum ve öyle yazıyorum çünkü!
İşin başında,
Ruhsat ve proje safhasında,
İnşaata başlayınca,
Bunu yapmadığımız ve şark kurnazlığı yapmaya çalıştığımız için şimdi trilyonlarla TL/milyarlarca dolar gerekiyor!
Sonuç:Eğer bu kadar büyük montanlı ve bu derece dramatik bir deprem bile aklımızı başımıza getirmeyecekse; Allah bizim müstehakımızı verir zaten!
Bu durum ve bugünümüz, herkes/hepimiz/tüm ülke için bir milat olmalıdır!
Yaşanan deprem, iki yüzlü ve kendi kendimize bile yaptığımız sahtekarlığı öyle bir yüzümüze vurdu ki; artık kaçarımız/kıvıracak bir yanımız ve tutunacak bir dalımız kalmadı!
Son olarak;Bari, depreme karşı/deprem riskine karşı/onbinlerce ölümlere karşı dürüst olalım!
Ölenlerimize vefa,
Kalanlarımıza uzun ömür için dürüst olalım!
Kalan canlarımız için,
Yeni ve daha büyük 6 Şubat trajedileri yaşamamak için,
Başka konularda pek ümidim yok ama hiç olmazsa deprem riskine karşı sahtekarlığı bırakıp dürüst olalım!..
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.