Mehmet Akif,
"Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın" demişti.
Neden?Çünkü öyle acılar yaşanmış/Anadolu öyle dramlara sahne olmuş ve öyle çok kayıplar verilmişti ki; insan aklının/vicdanının alabileceği, kabulleneceği türden değildi!
Aynen o misal,
Şimdi de, ben ve tüm milletçe diyoruz ki;
Allah bu millete ve devlete bir daha böyle bir felaket yaşatmasın.
Arkadaşlar,Tarihte örneğine nadir rastlanan bir musibetle karşı karşıyayız.
Tabir caizse, sözün bittiği an…
Tam bu noktada,
Depremin/büyük felaketin 10. gününde herkese ve her kesime sesleniyorum.
Çatlak ses çıkartmayalım,
Birbirimize düşmeyelim,
Kişisel menfaatlerimiz/siyasetlerimiz için kayıkçı kavgasına girişmeyelim!
Öyle bir andayız ki; belki de bir asırda/iki asırda dahi, eşine-benzerine az rastlanır!
Sen de ben de,
Biz de siz de,
O da ve onlar da,
İktidar da muhalefet de,
Dindarı da laik olanı da,
Köylüsü de şehirlisi de,
Okumuşu da okumamışı da; var olan farkları ve farklılıkları bir yana bırakmalı,
Bu felaket etrafında ve bundan sonra olacaklara dair kenetlenmelidir.
En büyüğünü ve beterini Gölcük'te yaşamış ve daha beteri olmaz sanmıştık.
Ama bakın; oldu maalesef,
Ve hem de, ülke nüfusunun ve coğrafyasının beşte birini kapsayan ve tüm ülkeyi her boyutla en derinden etkileyen şekilde yaşadık.
Artık bir gerçek var,
Deprem bölgesi ve kuşağında bir coğrafya olduğumuz gerçeği…
Ötesi berisi yok,
Şunu bunu yok,
Olması gereken ve olmazsa olmazımız olacak yegane şey, bir deprem politikasıdır.
Tavizsiz/müsamahasız ve birincil öncelikli olması gereken bir politika!
Bunun için de tek dayanağımız devletimiz!
Arkadaşlar,İktidarlar gelip geçici,
Bugün Ak Parti var, yarın başka bir parti iktidara gelir.
Bugün Erdoğan var, yarın başka bir kişi başa geçer.
Yani, kişiler ve partiler değişir.
Ama tek bir şey değişmez; o da, devlet/Türk Devleti…
Geçmişte de benzer felaketler yaşandığında,
"Unutmadık/Unutturmayacağız" dendi ve dedik!
Ama maalesef unuttuk unuttuk unuttuk!Peki, ne oldu?Deprem, unutulacak bir şey olmadığını en ve çok acı bir şekilde hatırlattı!
Hanımlar/Beyler,Partilere kızabilirsiniz, iktidara kızabilirsiniz, filanca kuruma-falanca vakıfa kızabilirsiniz.
Kızın bence de; ben de kızıyorum çünkü…
Ama devlet bizim devletimiz; herkese ve her şeye rağmen ona sarılacağız,
Ona güveneceğiz, onunla var olmaya ve onun hayatiyetinde hayat sürdürmeye devam edeceğiz.
Başka devletimiz veya gidecek başka bir yerimiz yok.
An gelir, kızarız; şimdilerde pek çoğumuzun yaptığı gibi,
Yeri gelir, yarın hesap da sorarız,
Ama bir zaman gelir; birbirimizi ve yaralarımızı, yine devletimiz üzerinden iyileştirir/felaketlerin etkilerini savuşturur/travmalarımızı azaltırız.
İşitiyorum sık sık;
"Kurumlara güvenim yok/içimden, devlet kurumlarına yardım etmek gelmiyor" sözlerini…
Arkadaşlar,Bu süreçte, el uzatan/el atan/yardıma destek atan/bölgeye giderek veya olduğu yerden, bir katkı da benden diyen herkesten Allah razı olsun.
Dernek olsun/vakıf olsun ve hatta bireysel boyutla olsun; herkesten/her kuruluştan Allah razı olsun.
Ama unutmayın ki,
Devleti veya devletin kurumlarını etkisizleştirmekle iktidarı eleştirmek aynı şey değildir.
İktidara kızmakla devlete kızmak aynı değildir.
Muhalif olmak/muhalefet etmek, iktidara olur ve olmalı.
Devlete muhalefet olmaz,
Devletin kurumlarını yok saymak hiç olmaz!
Bugün etkisiz olduğu söylenen AFAD
(ki, ben de maalesef öyle düşünüyorum); yarın-bir gün can simidimiz olacaktır ve olur.
Bugün geciktiği söylenen Türk Kızılay
(ki maalesef hakikat payı büyük); yarın yine başımızı soktuğumuz çadır/kaynayan çorba ve elimizden tutup çeken şefkat olacaktır ve olur.
Bundan kimsenin kuşkusu olmasın.
Açıkçası, yardım edecek vatandaşlarımızın devlet kurumlarına olan mesafeli ve müttehem duruşuna çok üzülüyorum.
Arkadaşlar,Devlet ne iktidarındır/ne muhalefetindir/ne de onun veya bunundur; bu devlet bizim ve hepimizindir.
Devletin kurumları, oralarda çalışanların/yöneticilerin babasının malı değildir; herkesin ve hepimizindir.
Yardımlarınızı/desteklerinizi/katkılarınızı devlet kurumlarına yapmaktan çekinmeyin.
İnanın, yarınlarda bir suistimal görür veya düşünürsek, devlete hesap da sorabiliriz,
"Ben yardım etmiştim; ne yaptın/nerede kullandın benim yardımlarımı" diyebiliriz.
Ama kimseyi zemmetmeden/zan altında bırakmadan söylüyorum ki; vakıf/dernek/kuruluş vb. gibilere bir şey soramayız/muhatap bile bulamayabiliriz!
Daha açık söyleyeyim; İktidara kızıp, AFAD ve Kızılay'a yardım etmekten imtina edildiğini görüyorum.
Yapmayın, etmeyin,
İktidar gider/biter veya değişir ama AFAD ve Kızılay, Türk devletinin nadide kurumu olmaya devam edecektir.
Sonuç:Herkes ama herkes,
Şapkasını önüne koysun ve düşünsün/düşünelim!
Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır!
Bu büyük deprem, bize bir daha ama bu defa adeta gözümüzün birini çıkartırcasına gösterdi ki;
"deprem kuşağındayız/deprem bölgesiyiz ve bunu dikkate almak zorundayız" dedirtti!
Dedirtmekten de öte; en feci şekilde yaşatarak gösterdi!
Bugünden tezi yok,
Tüm Türkiye,
Milletiyle, devletiyle, partileriyle, üniversiteleriyle,
Topyekûn yeni bir evreye girmek ve
"depremle yaşamak gerçeğiyle" yeni bir yaşam tarzı oluşturmak zorundayız!
Not:-Deprem bölgesinde hayatını kaybedenlerin müşterilerinin borçlarını silen ve AFAD'a bir milyar TL yardımı da kapsayan büyük bir deprem destek paketi açıklayan İş Bankası'nı yürekten tebrik ediyorum.
-Keza,
"Bu zor günleri birlik ve dayanışma içinde aşacağımıza yürekten inanıyoruz" diyerek, 2 milyar TL'lik tahsis yaptığını söyleyen Koç Holding'i yürekten kutluyorum…
Bunların haricinde, bu kritik süreçte küçük-büyük fark etmeksizin, yardımda bulunan ve bulunacak olan her kişi ve kuruluştan da Allah razı olsun…
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.