Aylar değil, birkaç yıl değil; yaklaşık on yıldan beri Türk futbolunun altı oyuluyor ve bomba yerleştiriliyordu.
Neden mi bahsediyorum?
Futboldaki bahis skandalından…
Şimdi aklınıza şu da gelebilir:
“Siyaset/uluslararası ilişkiler/Yeni Dünya Düzeni teorisi filan derken futbol ne alaka ve futbolla alakan ne?”
Arkadaşlar!
Beni tanıyanlar futbolla olan alakamı zaten bilir.
Bilmeyenler için de küçük bir bilgilendirme yapayım.
1982’den beri dört büyükler dediğimiz takımlarımızdan birisinde divan kurulu üyesiyim.
Hatta vakti zamanında aynı kulübümüzün futbol şube sorumluluğunu da üstlendim.
Sonrasında, futbolla olan alakam hiç kesilmedi. Şimdilerde ise ikinci lig kulüplerinden birisinin idaresini yürütüyorum.
Yani anlayacağınız; şu veya bu şekilde futbolun içinde hatta yönetiminde veya bazense yakınında olan birisi olarak zaman zaman nezaketle, kimi zaman ise bağıra bağıra, bugün gündem olan tehlikeye dikkat çektim.
Benden daha fazla ve daha yüksek sesle sıkıntıya parmak basanlar, o kadar çok oldu ki…
Ama kimse duymadı, kimseler işitmedi…
Kimse kızmasın ve kusura bakmasın ama bugün patlayan “Bahis Bombası” sonrası ortalığa saçılan lağım/pislik, göstere göstere, bağıra bağıra geldi.
Türk futbolunu saran bahis illeti an itibariyle metastaz olmaya başlamış olmalı ki; en sonunda Federasyon Başkanını bile isyan ettirdi.
Kim ne derse desin veya hangi sebep ve saikle yaptığı söylenirse söylensin; Federasyonun başında olan birisinin kendi federasyonu hakkında “lağım patladı” demesi yürek ister ve kendisini yürekten tebrik ediyorum.
Aslında tebrik ediyorum derken bile utanıyorum biliyor musunuz?
Keşke tarafsız ve iyi maç yöneten hakemlerden dolayı/ Milli takım başarısı ve liglerimizin kalitesinden dolayı tebrik edebilseydim…
Ne hale geldiğimizi görüyor musunuz?
“Pislik kokusu federasyonu sardı. Artık üzerinde oturmayacağım” diyen birine üzüleceğimiz/şaşıracağımız ve kendimize kahredeceğimiz yerde, bunu diyeni tebrik edecek hale geldik…
Varın gerisini siz düşünün!
Burada bir parantez açmak istiyorum.
Öncelikle söylemeliyim ki; bu sorun bugünün sorunu değil; yaklaşık son 10-15 yıldır görev yapan federasyonların hepsi bu günahın ortağı.
Açık söyleyeyim; şimdiki başkan sorunu kucağında buldu. Görevde olmayanlar/eski federasyon yönetimleri kendini azade sanmasın…
Öyle veya böyle,
Nihayetinde bir sorgu ve yargı süreci başladı.
Bakalım nereye kadar uzayacak…
Futbol insanları ile sürekli iletişim halindeyim.
Özellikle de Anadolu kulüpleri ve alt lig temsilcileriyle…
Hepsi, hem isyanda hem de büyük bir hüzün ve kızgınlıkla “Oh be! Nihayet!” memnuniyetinde…
Arkadaşlar!
Futbol sadece bir oyun değildir ve sanal bir casino hiç değildir.
Futbol siyasettir, futbol ekonomidir, futbol toplumsal terapidir, futbol hem dostluktur hem hasımlıktır…
Futbol deyip geçmeyin; Simon Kuper’in dediği gibi “Futbol asla sadece futbol değildir”…
Böyleyken ve futbol hemen her şeyler ilintiliyken,
Türk futbolu öyle bir hale geldi ki, kara para aklamadan illegal para transferine,
Toplumsal çürümeden meslek ahlakının çöküşüne kadar, her bir şeyin hem aracı hem sebebi haline geldi.
Bahis illeti sadece ahlaki/ekonomik/mesleki çöküş değil; futbolun kalitesini de diplere indirdi.
Ne Türk takımlarının ne de Türkiye liginin bir marka değeri kaldı…
Hakem müessesesine güven sıfırlandı.
Kurunun yanında yaş da yanmaya; gerçekten hakem gibi hakemlik yapmak isteyenler de zan altında kalmaya başladı.
Biri diğerini, diğeri ötekini, öteki ise herkesi ve her şeyi etkileyip, bir domino etkisi yaratarak yolsuzluğu ve yozlaşmayı normalleştirdi ve rutinleştirdi.
Bu noktadan hareketle;
Siyasi iradeden yargıçlarımıza kadar, herkese ama herkese büyük kararlılık ve çok iş düşüyor.
Zaten bu konuda Sayın Cumhurbaşkanımız diyeceğini dedi ve “işin ucu nereye kadar giderse gitsin ama futbol bahis denilen bu illetten temizlensin” diyerek hassasiyetini en üst düzeyde dile getirdi.
Artık müsamaha olmamalı…
Falanca isimmiş, filancanın yakınıymış, feşmekanca kurum veya kuruluşmuş; zerre kadar ayrım gözetmeksizin karışan/bulaşan/karıştıran her kim olursa olsun, yargı önünde tavizsiz şekilde hesaba çekilmelidir.
Aksi takdirde,
Armudun sapı asmanın çöpü diyerek savsaklama veya gündemden düşürme veya rant devşirme yahut da “böyle gelmiş böyle gider” tarzında üstünün kapatılması gibi bir yaklaşım sergilenirse; illet, sadece kaldığı yerden devam etmekle kalmaz. “Nasılsa yapanın yanına, kapanın eline kalıyor” düşüncesiyle beterin beteri şekilde artarak ve çeşitlenerek devam eder…
Bakın!
Demedi demeyin, eğer ülke olarak biz yapmamız gerekeni yapmazsak; şimdiden uyarıyorum ki, UEFA devreye girer ve Uluslararası müsabakalardan men edilmek/Türk hakemlerine uluslararası maç yönettirmemek de dahil; çok vahim yaptırımlarla karşı karşıya kalırız.
“Şüyuu vukuundan beter” diye bir söz var.
Bizdeki durum burada kastedilenin çok çok ötesinde ve Federasyon Başkanınca “Türk futbolu çıplak” denecek kadar “vukuun da ötesinde bir vukuata” dönüşmüş vaziyette…
Peki, hırsızın suçu var da; kapıyı/pencereyi/bacayı açık bırakan ev sahibinin hiç mi suçu yok?
Arkadaşlar!
Futbolun fiili taraflarının bahis oynamasının yasak olduğu 14 yıl önce Futbol Talimatnamesine koyuldu.
Koyuldu da; arkadaş, futbolcunun bile hatta kimi yöneticinin bile ve hatta kimi hakemin bile bundan haberi yok.
Federasyonlar bu konuda futbolun bileşenlerini ne kadar bilgilendirdi veya bu konuya ne kadar dikkat çekti?
Seminerler mi düzenledi/Medyasal bilgilendirme mi yaptı/Kulüp yöneticilerini icbar mı etti?
Ne yaptı arkadaş, ne yaptı?
Kimse kızmasın ama neredeyse sıfır! Hiçbir şey yapılmadı!
Sen, federasyon olarak kalkıyor alt liglerden birinin adını “Misli Lig” olarak koyuyorsun,
Takımlar bahis şirketlerinin reklamını alıyor sesini çıkartmıyorsun,
Hatta canlı yayınlarda boy boy bahis şirketlerinin reklamını izletiyorsun; sonra da, an geliyor faturayı birkaç futbolcuya/yöneticiye/hakeme kesiyorsun!
Tamam,
Kanunu bilmemek mazeret sayılmaz ama çuvaldızı geçtik; bari iğneyi de kendine batır be yahu!
Sizi temin ederim ki;
Bırakın alt ligleri, süper ligde oynayıp da, bahis oynamanın yasak olduğunu bilmeyen o kadar çok sporcu var ki…
Binaenaleyh, temizlik yapılırken sadece sinekler gündeme gelmemeli; sineklere sebep olan bataklığın nasıl oluştuğuna ve oluşturanlara da odaklanılmalıdır.
Yoksa yapılan operasyon zevahiri kotarmaktan öteye geçmez ve geçmeyecektir!
Sonuç:
Asla taviz olmamalı, olanlar halının altına süpürülmemeli!
Falanca hakem bir kere bahis yapmış, filanca takım yöneticisi üç defacık yapmış, feşmekanca sponsor şirket, kenarından bulaşmış gibi yaklaşımlarla birileri/bazıları veya kimileri asla ve asla istisna tutulmamalı, göz ardı edilmemelidir.
Bahis bahistir, şike şikedir, ahlaksızlık ahlaksızlıktır.
Bir kere oynayanla bin kere oynayan arasında bir fark yoktur. Bin kere oynayan da, bir kere oynayarak başladı ve bin kereye ulaştı.
Aslolan kanunî ve ahlaki sınırı aşmamaktır.
Sınır bir kere aşıldı mı; artık aşılmıştır ve ondan sonra sınır yoktur. Sınırı aştıktan sonra; ha, dar alanda sadece birkaç kısa paslaşma yapılmış; ha, defalarca uzun toplarla kanunsal VAR’ı aldatmaya çalışılmış; hiçbir fark yoktur.
O yüzden,
Birileri veya bazıları istisna tutulmaya kalkılırsa bu soruşturma ve yargılamadan bir cacık olmaz.
Zaten radikal bir müdahaleyle bile iyileşmesi hem çok zor, hem de çok zaman alacak olan “Futbolik kangren/Bahissel kanser” can yakmaya devam edecek ve hatta engel gördüğü canları da almaya başlayacaktır.
Benden söylemesi…
Çok kızgın ve çok sinirliyim.
Aslında hiçbir şey yazmayacaktım.
Çünkü olanları/yaşananları/kaybolan emekleri/heba edilen hakları ve kızgınlığımdan dolayı ağzımın ayarının kaçacağını çok iyi bildiğim için yazmamaya kararlıydım.
Ama duramadım, dayanamadım.
İnanın bu yazı en zorlandığım yazı oldu. Sürekli yutkunarak, kelimeleri yeniden seçerek ve patlayan lağımın kokusu genzimi yakmasına rağmen, siz okurlarıma olan saygımdan muaşereti göz ardı etmeyerek yazmaya çalıştım.
Yoksa söylenecek o kadar çok ve galiz laf var ki…
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.