Fırat’ın doğusuna harekat ve milli mutabakat gereği..

Ekonomi gayet güzeldi de, şimdi mi hayat pahalılığı, işsizlik ve fakirlik başladı.?
Güvenlik sorunları olmayan, sulh ve selamet içindeydi de, bizim mi haberimiz yoktu..!
Hayır, hayır, hayır…
Ama Irak karıştı…
Güya halk hayat pahalılığından bezmiş, işsizlikten gına gelmiş, güvenlik sorunları canına tak etmiş…
Hadi oradan.
Birileri düğmeye bastı.

26 Eylül tarihli yazımda Küresel Hakimiyet savaşında güçler arası bir uzlaşıya varılamadığı ve savaşın daha da kızışacağını söylemiştim.

Tam da bunun tezahürü özellikle bölgemizde kendini göstermeye başladı.
Bu savaşın bölgesel arenası, Irak’tır, Libya’dır, Yemen’dir.
Farklı bir boyutla İran’dır, Afganistan’dır, Kuzey Afrika ülkeleridir.
Ekonomik boyutla Arabistan’dır, BAE’dir, Katar’dır.

Önümüzdeki günlerde Irak çok kötü ve dramatik gelişmelere sahne olabilir.
Suriye daha vahim ve trajik "yeni nesil terör örgütleri üzerinden" çatışmalarla karşı karşıya kalabilir.
Arabistan’a Yemen üzerinden saldırılar olabilir ve bu İran’a mal edilebilir.

Türkiye’de DAEŞ, PKK vb. gibi terör örgütleri üzerinden çok uluslu menşeili ve toplumsal infiale yol açacak terör olayları olabilir.

Libya’daki çatışmalar daha da kızışabilir ve coğrafya daha bölünmüş hale gelebilir.
Afganistan’da kimin yaptığı belli olan/olmayan ve ciddi ölümlü terörizm gün be gün artabilir.
Pakistan-Hindistan arasındaki sorunlar sıcak çatışmaya dönüşebilir.
Rusya’da umulmadık olaylar ve Putin’i zora sokacak terör saldırıları gerçekleşebilir.
Ve emin olun ki şuanda dünyanın hiçbir yeri, bölgesi ve ülkesi artık güvenli değildir.


Hal böyleyken Türkiye ne yapmalıdır…

Daha zaman kaybetmeden Fırat’ın doğusuna müdahaleyi başlatmalıdır.
Yarın çok geç olabilir.

Suriye’nin kuzeyi ülkemizi de iç karışıklığa ve terör saldırılarına açık hale getirme noktasındadır.
Ve ne yazık ki ülkemizde uyuyan İŞİD hücreleri bu küresel ikili güç tarafından  her an harekete geçirilebilir.
Bu ikili gücün birisi diğerine diz çöktürmek için her türlü enstrümanı kullanabilir noktaya geldiler.
Hele de Fırat’ın kuzeyi ABD eliyle ülkemiz için bugüne kadar olmadığı düzeyde tehlikeli hale gelmiş durumdadır.

Hükümet ve devletin iç siyasi hesaplardan uzak, milli bir duruş ve politikayla bir an evvel harekete geçmesi; Türkiye’nin istiklal ve istikbali için Fırat’ın doğusunu terör unsurlarından temizlemesi elzem hale gelmiştir.

Bu bir varlık mücadelesidir.

İktidarın iç siyasi figürleri ikna etmesi, konunun aciliyet ve önemini anlatması ve topyekün bir harekat noktasındayız.

Yoksa ülke içinde ulusal güvenlik risk altına girer ve milletin huzuru kaçabilir.
Sokaklar güvensizleşebilir.
Siyasi hesapların çok ötesi bir andayız.
Sen-ben kavgasının ötesinde bir süreçteyiz.
Özellikle iktidarın sorumluluk bilinciyle hareket etmesi; Suriye rejimiyle uzlaşması ve hatta  bu uzlaşı için CHP’den bile destek alması Fırat’ın doğusuna yapılacak harekatta çok büyük önem taşımaktadır.

Bu harekatı ya yapacağız ya da yapacağız.
Yapmaya, başarmaya ve bölgeyi terör unsurlarından temizlemeye mecburuz.
Aksi takdirde terör sınırlarımız içine gelecek noktadadır ve  dramatik sonuçlar verebilir.
Bölge küresel hakimiyet  güçlerine bırakılmayacak kadar önemlidir.
Fırat’ın doğusuna yapacağımız müdahale ne Afrin, ne Azez ve ne de Cerablus harekatına benzer.
Oldukça kapsamlı, zor ve sıkıntılı durumları barındıran bir sürece giriyoruz.
Ama bunu yapmak zorundayız.
Bedeli çok ağır olabilir ama bu bizim hemen herşeyimizi etkileyecek tehlikenin bertarafı için şarttır.

ABD’nin oyalama taktik ve  görüşmeleri bizi her geçen gün daha zorlayacak noktaları doğuruyor.
Geldiğimiz noktada Cumhurbaşkanı’nın tabiriyle "kendi göbeğimizi kendimiz kesmeye" mecbur ve hatta mahkumuz.

Bugün-yarın başlayacak bu harekat  için safları sıkılaştırmak, bir ve beraber olmak, topyekün odaklanmak zorundayız.

Kayıkçı kavgası bizi zora sokar.
Maazallah yarın kavga edecek kayık bile zayiat verebilir.

İktidar ve özellikle Cumhurbaşkanı’nın bugünlerde tüm muhalefet liderleriyle istişare ve bilgilendirme görüşmesi yapması ülkesel menfaatlerimiz için önemlidir.

Çünkü herkesin aynı amaç ve hedefte ittifakı şart olan bir harekate girişiyoruz.
Enaniyet, kibir, benlik, siyasi hesap ve kişisel kavga noktasında değiliz.
Herkesin ve her kesimin desteğinin alınacağı bir zamandayız.
Tüm dünya,  özelde bölgemiz ve coğrafyamız çok ciddi durumlarla karşı karşıyadır.
Şuanda Küresel Güçlerde  hakimiyet elde etmek için dünyayı ateşe verecek bir gözü dönmüşlük hakim.
Bunu görmez ve idrakında olmazsak biz de oldukça vahim sonuçlarla yüzleşebiliriz.
O nedenle aklımızı başımıza almalı; iktidar-muhalefet ittifaken milli savunmayı öncelemelidir.
Tek çıkar yol budur…

Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.
OGÜNhaber