İlişki
“Geleneksel Müttefiklik” noktasından uzaklaştı.
Bu ise Türkiye açısından samimiyet sorgulamasına ve güvensizliğe sebebiyet verdi.
Obama ABD’sinin dış politikasına hakim olan bu tutarsız yaklaşım coğrafyamızdaki tüm ülkeler için de benzeri diplomatik güvensizliğe yol açtı.
Bölgeye dönük belirsiz yaklaşımları, devletleri gözardı ederek Terör Örgütleriyle kurulan ittifaklar ve birlikte yapılan planlardan vazgeçişler ABD’nin bölgesel politikalarına olan inancı sarstı.
Tabir caiz ise; Obama Yönetimi ve ABD askeri bürokrasisi bölgesel realiteleri ve sabit gerçeklikleri görmezden gelerek, kargaşa ve kaosu tetikleyerek
“bulanık suda balık avlama” macerasıyla hareket etti.
Aslında Obama yönetiminin bu
“vizyonsuz vizyonu” ülkemizi bazı noktalarda
“bağımsız karar ve mücadele politikası” belirlemeye itti.
Bu yeni durum ise Türkiye’ye yeni bir özgüven ve güvenlik konsepti oluşturttu.
Bu yeni savunma ve güvenlik konseptiyle ABD’ye gitmek elimizin güçlenmesi anlamında yeni bir argüman olacaktır.
Erdoğan’nın artık biz de
“kendi göbeğimizi keseriz” beyanıyla vucüt bulan yaklaşım Türkiye’nin kararlılık, mücadele ve tavizsiz savunma refleksi olarak ciddi bir caydırıcılık unsuruna dönüştü.
Artık ABD’de yeni bir Başkan var,
Ama yeni başkan Trump’ın eli zayıf,
Hala Obama dönemi bürokratlarıyla çalışma durumunda,
Onlar ise eski yaklaşımlarından vazgeçmiş değiller,
Bu durum Trump’ı bölgesel politikasında ve Türkiye ilişkilerinde bir yol ayrımına getiriyor,
Trump kampanya döneminde dillendirdiği
“geleneksel müttefiklik politikası”na dönebilecek mi?
Bölgede terör örgütleri yerine
“devletlerle ittifak ve işbirlikleri” düşüncesini hayata geçirebilecek mi?
Görünen o ki; kısa vadede ve yarınki ilk görüşmede bu durum istenen şekilde netleşmeyecek…
ABD Türkiye’yi iknaya çalışacak,
YPG’nin PKK olmadığını söyleyip devam eden süreçte PKK’dan ayrışacağı iddia edilecek,
PYD ile çalışılsa da Türkiye’nin asli unsur olduğunun farkında ve bilincinde olduğu iddiasıyla
“güvenlik garantisi” söylemleri dile getirilecek.
Günlerdir bu konu üzerindeyim,
Yazılanları, yorumları, söylenenleri takip ediyorum.
Ama görüyorum ki; hala ezber söylemler ve manipülatif yorumların etkisiyle ahkam kesiliyor, yorum yapılıyor.
Ve maalesef bu konuda zihinleri negatife odaklamak isteyen
“algı operatör”lerinin
“yalancı ışık” niteliğindeki söylemleri üzerinden analizler kurgulanıyor.
Halbuki biraz özgün, özgüvenli ve ezber bozan melekelerle bakmak ve görmek zorundayız.
Kurulu ve kurgulu
“Paradigma”nın dokunulmazlığı ütopyasıyla yaklaşıyoruz.
Neden
“Paradigma”nın revizyona uğrayacağını düşünme cesaret ve güvenini kendimizde görmüyoruz?
Görünen anlaşmazlık noktalarına rağmen Trump-Erdoğan görüşmesinin beklentinin aksine yeni ittifaklar ve uzlaşmalar doğuracağını düşünüyorum.
ABD’nin PYD/YPG ittifakına rağmen bölgesel gerçekliği gözardı etmeyecek ve uzun vadeli hesapların Türkiye’siz olmayacağını bilerek adım atacaktır.
Kuzey Suriye ve Kuzey Irak konusunda görünenden ziyade biraz daha ileriye dönük projeksiyon yapmak gerektiğini düşündürten adımlar atılacaktır.
Türkiye masaya
“olmazsa olmaz”larının yanında farklı öneriler de getirecektir.
Aslında
“Kuzey Suriye Koridoru”nun olmayacağını ABD de bilmektedir. Ama onların diplomasideki
“At Pazarlığı” alışkanlığı depreşmeden durmaz ve durmadı da.
Bu yüzden daha Erdoğan ABD’ye gitmeden YPG’ye silah yardımı vb. gibi konuların gündeme getirilmesi ABD’nin bu pazarlıkta elini güçlendirme yaklaşımıdır.
Ben ABD’nin taviz verilmeyecek konularda Türkiye’yi çok fazla test etmeyeceği kanaatindeyim.
ABD Erdoğan’nın gerek Rusya ve gerekse de Çin seyahatinde gündeme gelen
“İpek Yolu” kavramı çerçevesinde kurulan işbirlikleriyle elini güçlendirdiğinin farkındadır.
Hal böyle olunca Trump mevcut negatif iç koşullarına rağmen Türkiye ile çalışma konusunda niyet izharında bulunacak ve buna muvafık adımları kısmen de olsa atacaktır.
Bu görüşmeyle FETÖ konusunda yeni gelişmelerin başlayacağına inanıyor ve yaptığım görüşmeler çerçevesinde bunu görüyorum.
ABD’nin bu konuda Türkiye’ye sürpriz öneriler getireceği kanaatindeyim.
Bu bağlamda FETÖ ve kaçak örgüt üyeleri için bundan sonranın eskisi gibi olmayacağını iddia ediyorum.
Bu konudaki gelişmeleri yarından itibaren hep beraber görüp takip edeceğiz.
Erdoğan’nın dediği gibi
"bu görüşme bir milat ve nokta" niteliğinde olacaktır.
Bu görüşmeden sonra bazı şeyler, şu veya bu şekilde 16 Mayıstan önceki gibi olmayacak ve sürmeyecektir.
Bekleyelim ve görelim….
Bir sonraki
Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlarım.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.