Erdoğan; 'Hafter'in ateşkesi reddetmesi bizi hiç de şaşırtmadı.!'

Masadan kaçtı. Rusya ve Putin'i de mahcup ederek kaçtı.

(Rusya ikili-üçlü oynuyor da olabilir. Görünürde 'imzala ama perde gerisinden imzalama' demiş de olabilir. Çünkü müttefiklikte Rusya'nın güvenilmezliği tescilli.)

Asıl ağa-babaları 'imzalama' dediği için kaçtı.
Zaten ertesi sabaha kadar mühlet istemesinden belli olmuştu, çark edeceği.
Çünkü kendi irade ve inisiyatifi yoktur, onun.

Besiciler, beslemelerine haber gönderip; “Sakın imzalama. Yoksa inisiyatif elimizden kaçar ve Türkiye-Rusya ön alır” dediler.

Halife Hafter…
'Herif' gibi gitmişti, Rusya'ya.
O mağrur, mütekebbir ve muhteris kişiliği, kıblesiz siyaseti, hertaraf ve herkesle iş tutturan hırsı ile gitmişti, Moskova'ya.

Ama ertesi sabah, apar topar kaçtı.
Akşam tamam dediklerine, hayır diyerek sıvışıverdi.

İsterseniz gelin bir de Halife Hafter denen bu adam kim, ona bakalım…

1943 yılında Bingazi'nin güneyindeki Ecdebiye kasabasında doğdu.
Sirte kentindeki Fercani kabilesine mensup.

16 yaşında Bingazi'de askeri akademiye kaydoldu ve Kaddafi ile de orada tanıştı.
Mezuniyetinden sonra Sovyetler Birliği'nde topçu ihtisas eğitimi aldı.
Burada ayrıca Harp Akademisini bitirdi.
'Kurmay' olarak ülkesine dönünce, Mısır'da 'askeri ataşe' olarak görevlendirildi.

Kaddafi'nin liderliğini yaptığı askeri cuntanın 1 Eylül 1969'da Kral İdris Senusi'ye yaptığı darbenin içerisinde yer aldı.

70 ve 80'li yıllarda komşu Çad ile yapılan savaşlarda hep ön saflarda oldu. Ancak savaşlar Libya'nın hezimeti ile sonuçlandı.

Nisan 1987'de gerçekleşen son savaşta, ABD ve Fransa Çad'a destek verdi, Libya ordusu büyük bir yenilgi yaşadı. Çad Libya ordusundan yüzlerce askeri esir aldı. Esir olanlardan biri de Halife Hafter'di.

Esaretten kurtulmak için Kaddafi'yi hemen sattı ve Çad Cumhurbaşkanı Hüseyin Hibri'ye Kaddafi muhalifi olduğunu söyledi.

ABD'nin de yardımıyla salıverildi.
Durmadı; ABD işbirlikçiliğine girer ve Çad'da askeri örgütlenme kurarak Kaddafi'yi devirmeye çalıştı.
Daha sonra ABD'ye sığındı ve CIA'nin merkezi Virginia'ya yerleşti.

1993 yılında CIA'in desteklediği başarısız darbe girişimini yönettiği gerekçesiyle ülkesinde idam cezasına çarptırıldı.

2011 yılında Kaddafi'nin devrilmesi olaylarında başat rol aldı.
Sonrasında Bingazi'de yaşarken başarısız bir suikasta uğradı.

Narsist ve korkak kişilik Hafter, hemencecik sıvıştı ve ABD'nin yolunu tuttu.
Bu dönemde Libya'da 'CIA Ajanı' olarak tanımlanır oldu.
2014'te yeniden sahneye çıktı.

Televizyondan okuduğu bildiride, Libya'nın siyasi geleceğine ilişkin yeni bir yol haritası açıkladı ve askeri vesayet kurulmasını önerdi.

Böyle biridir Hafter…

Savaşta mağlup olur, esir düşer liderini satar, ülke düşmanlarıyla iş birliği yapar, kendinden başka kimseyi sevmez; ama uşaklık etmekten hiç hicap etmez.

Bu adama kimin destek verdiğine bakarsak, Hafter denen her taraf muhterisin kimin değirmenine su taşıdığını; ülkesini parçalarken, vatandaşlarını katlederken, sivil katliamları pervasız irtikap ederken neyin niçin yaptığını daha iyi anlarız.

Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır'ın etkin desteğini alıyor.
Suudi veliaht Salman, BAE veliaht prensi Zayed ve Mısır'ın Sisi'si Çad ve Sudan'dan paralı askerler getirmek de dahil; bu adama savaş, katliam ve cinayet için her türlü desteği veriyor.

ABD Başkanı Donald Trump, özellikle DAEŞ'e karşı başlattığı saldırılarda, kendisini destekleyen açıklamalarda bulunuyor.

Rusya, Hafter'i, Libya'daki aşırılığa karşı tek gerçekçi siper olarak görüyor ve Wagner denen paralı-sözleşmeli askerlerini, silah ve mühimmat desteği veriyor.

Fransa ise Hafter'in Libya'nın geleceğini inşa etmede önemli bir rol biçiyor.

Hal böyleyken; Hafter denen adamın Moskova'da masadan neden kaçtığı ortada.

Çünkü Hafter'e destek verenlerin hepsinin Türkiye ile hesabı, husumeti ve kuyruk sancısı var. Ve Türkiye'nin irade ve inisiyatif sahibi olmasını, belirleyicilik göstermesini ve Libya'da hakimiyet kurmasını istemiyorlar.

Tam anlaşmaya varılacakken eminim ki; akbaba destekçileri, ipini tutan ağa-babaları ve yemleyen besicileri talimat gönderdiler ve “sakın ha”, dediler.

Rusya'cı, ABD'ci, İsrail'ci, Fransa'cı Hafter de çözümü kaçmakta, sıvışmakta buldu.

Zaten şaşardım; kalıp masada gerçek bir Libya'lı gibi, devlet adamı gibi, özgür iradeli bir komutan gibi çözüm odaklı olabilseydi…

Mahşerin iki atlısı, Ortadoğu'nun iki resmi teröristi, uşağı, ev zencisi, İsrail-Kraliçe-ABD uşağı iki veliaht prens Salman ve Zayed...

Bu iki adam var oldukça; ne Libya, ne Suriye, ne Yemen, ne Irak, ne Somali, ne Sudan kısaca Ortadoğu ve Afrika huzur yüzü görmeyecek gibi görünüyor.

Bu ikili “Müslüman Yahudi”dir, “İslamî Evanjelik”tir, Arap mahallesinin Truva atlarıdır.
Ama meydan boş değil.

Bu iki yeni yetmenin Ortadoğu'yu kan gölüne çeviremeye gücü yetmeyecektir.
Müsaade edilmeyecektir.

Tamam… Ümmet ve İslamiler paramparça…
Müslüman Halklar ihtilaf ve tefrika içinde…
Ama o kadar da uzun boylu değil…
Türkler, Türkiye ve Anadolu ölmedi, henüz.

Tarih böyle diyor, iman bunu emrediyor, vicdan susmuyor; meydan boş bırakılmayacak.

Erdoğan bugün net konuştu.
Hafter üzerinden destekçilerine net mesajlar verdi.

“Darbeci Hafter ateşkesi imzalamaya yanaşmadı.
Önce evet dedi, sonra ne yazık ki Moskova'yı terk etti, Moskova'dan kaçtı ve imzalamadı.
Hafter'in ortaya koyduğu şartlar gerçek yüzünü gösteriyor.
Daha önceki anlaşmalarda sicilinin hiç de iyi olmadığını gayet iyi biliyoruz.
Bugün ateşkesi reddetmesi bizi hiç de şaşırtmadı.
Ancak bu defa geçmişten farklı olarak işin içinde Türkiye var.” diyerek bundan sonrasının bugüne kadarki gibi olmayacağını cümle aleme duyurdu.

Evet, Hafter ve destekçileri…

Buyurun;
“Halep ordaysa, arşın burada…”

Saldırtın Hafter'i…
“El mi yaman bey mi yaman”; herkes olacakları görsün….


Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.
OGÜNhaber