Ahkam-ı diniye herkesi kapsar ve kimse istisna değildir.
Hiç kimse, grup, cemaat, tarikat vb. yapılar dinin sahibi değildir.
İslam, sadece “
İslamcıyım” diyenlerin de değildir.
A cemaatinin, B tarikatının, C ilahiyatçısının tekelinde hiç değildir.
Ve aynı zamanda hiç kimse kendini dini otorite ve hüküm verici konumunda da göremez.
Dinin sahibi Allah’tır.
Hal böyleyken son zamanlarda, çok ciddi tehlike ve sosyal sorun içeren din referanslı yorum, hüküm ve infaz söylemleri işitiyoruz.
Birileri kalkıp başka birileriyle ilgili dini muhakeme, muaheze ve hatta katli vaciptir gibi hüküm içeren dini kararlar alabiliyor.
Bir yazarı, gazeteyi, grubu açık hedef haline getirebiliyor.
Adeta kendini Allah’ın yerine koyarak, kerameti kendinden menkul hükümler verebiliyor.
Yaptığı her türlü gayrı insaniliğe, dini söz ve söylemlerle kılıf bulmaya çalışabiliyor.
Din-akıl ilişkisini göz ardı edebiliyor.
Birileri, kendini dinin sahibi gören kimilerince, toplumsal linçe maruz kalabiliyor.
Ve ne acıdır ki; ne diyanet kurumundan ve ne de devletten bu konuda yeterli tepki ve uyarı gelmiyor.
Bu öyle bir durum ki; toplumsal dokuyu altüst edecek, bireyler arası husumeti tetikleyecek ve sonucu cinayetlere varan vahameti barındıracak tehlike kıvılcımıdır.
Dinsel husumet ve karşıtlığın körüklenmesi ancak ve ancak İslam’ın gerçek hükümlerini yok saydırır ve dini dinden uzaklaştırır.
Din adına çıkıp, birilerini toplumun önüne atanlar, en büyük kötülüğü dine yaparlar.
Peygamberimiz; “Muhakkak ki, ancak ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” buyuruyor.
Güzel ahlak nedir.?
Kuran ahlakıdır.
O nedir.?
“İyi insan” olmaktır.
“İyi insan” kimdir.?
Zulmetmeyen, zalimlik yapmayan, kul hakkına riayet eden, insanlara iyi davranan, iyiliğe yakın kötülüğe uzak olmaya çalışandır.
Ama günümüzde “
iyi insan” olmayı unutuyoruz, göz ardı ediyoruz.
Bu durum ise, dini maske olarak kullanma eğiliminde olanları öne çıkartıyor.
Geldiğimiz noktada din, en çok konuşulan konulardan birisi haline gelmiştir.
Ne acıdır ki din; yalana, dolana, talana, bencilliğe, ahlaki deformasyona, yozlaşmaya, başkalarının hakkını gasp etmeye kamuflaj gibi kullanılır hale gelmiştir.
Hasımları suçlamak için kullanışlı ve dokunulmaz bir gerekçe gibi kullanılmaktadır.
Allah korkusu olmayan, ahlakiliği unutulmuş bir din icat olup pratize edilmeye başlanmıştır.
Yüce, ulvi, evrensel, insani, ahlaki her türlü derinliğe sahip din; kişisel emellerin maksimize edildiği, ekonomik edinimlerin meşrulaştırıldığı, haramın helalleştirildiği, dilden düşmeyen ama sadece sözden ibaret bir “kutsal olgu”
haline gelmiştir.
Din; “
Yahu ne diyorsun sen, adam abdestinde namazında” diyerek kişilerin yüceltildiği, tercih edildiği, muteber sayıldığı bir görsellik ve şekilciliğe alet edilmiştir.
Keza; “
namaz, niyaz yok, o kişi beynamaz. Ondan bir halt olmaz” söylemiyle birilerini, şeytanlaştırma, kafirleştirme, hiçleştirme şeklinde bir infaz kılıcı gibi kullanılmaya başlanmıştır..
Birileri Allah’tan vekalet almış gibi, iman ölçmeye başlamış, dinsel kategorizasyon içinde insanları sınıflandırma hakkını kendinde görebiliyor.
“
O ehli dünya,
Filan kafir gibi,
Falanca Cuma’ya gitmiyor,
Şu kişinin abdesti-namazı yok,”
gibi söz ve söylemlerle, kendi doğuştan günahsız ve dini kurallardan müstesnaymış ve kendisine ahkam yetkisi verilmiş gibi; asıyor, kesiyor ve ilahi(!) yargıya varabiliyor.
Eğer yanılıp yazılıp; “
kardeşim iyi hoş bunları diyorsun da, bunun dindeki kaynağı ne” desen, işte bittiğin andır.
“
Sen kim oluyorsun da dinin hükmünü soruyor, sorguluyor ve tartışıyorsun” diye ağzını açtığına pişman ediliyorsun.
İnancınla ilgili kendinden kuşkuya düşer hale geliyorsun.
Şok şekilde; “
Yahu benim dinimde kul ile Allah arasına kimse giremezdi. Allah’ın karşısında herkes eşitti” diye düşünmeye başlıyorsun.
Sonra, “
galiba bunlar ind-i İlahi’de imtiyazlılar, ben de dinsel cahiliye içinde olduğum için bilmiyorum galiba (!)” demeye başlıyorsun.
Allah esirgesin, biraz inanç ve itikadın kavi olmamış olsa; “
din bunların söylem ve eyleminden ibaret ise ben dinsiz olayım o halde” diyesin gelir.
Öyle bir noktaya geldik ki; din, “dinci”lerin tekelinde gibi.
Kuran’a bakıyorsun, Hz Peygamber’e bakıyorsun ve bir de bugünün turfa müneccim misali “
din simsarlarına” bakıyorsun ve taaccüp ediyorsun.
“
Gerçek din” hangisi..! diyorsun.
Elbette ki, Kuran ve Hz. Peygamberin emrettiğidir.
İlahiyatçı, din bilimci değilim.
Dini zeminde, bunun çok önemi de yok.
“
Kıt bilgime, inancıma” göre, dinin temeli ahlaktır ve “
Ahlak”sız din, din değildir.
Böyle bilir, böyle inanır ve böyle bilip inanmaya da devam edeceğim.
Din hiç kimsenindir, herkesindir ve esasta kuşkusuz Allah’ındır.
Hiç kimse ayrıcalıklı, imtiyazlı ve müdebbir değildir.
Herkes ve hepimiz haddimizi bilelim.
Anlatabiliriz, konuşabiliriz, tebliğ edebiliriz.
Ama hüküm verme hakkı ve haddi kimsenin değildir.
Çünkü;
El Hükmü Lillah…(Hüküm Allah’ındır)
"İslam’ı müslümanım diyenlerden öğrenseydim Müslüman olmazdım. İyi ki İslam’ı Kuran'dan öğrenmişim."
Cat Stevens, Yusuf İslam
Ziya Paşa der ki;
Yıldız arayıp gökte nice turfa müneccim
Gaflet ile görmez kuyuyu reh-güzârinde..
(Birçok acemi müneccim, gökte yeni yıldızlar keşfedeyim derken, Gaflete dalarak yollarının üzerindeki kuyuyu görmez)
Onlar ki verir lâf ile dünyaya nizâmât,
Bin türlü teseyyüp bulunur hânelerinde…
(Onlar ki dünyayı sözleriyle düzene sokmak isterler, Oysa onların kendi evlerinde bin türlü ihmal ve düzensizlik görürsünüz)
Milyonla çalan mesned-i izzette ser-efraz,
Birkaç kuruşu mürtekibin cây-ı kürektir…
(Yüksek mevkilerdeki güçlerine güvenip milyonları çalanlar başı dik, alnı açık dolanırken; Birkaç kuruş çalan hırsız kürek cezasına çarptırılır.)
Sâdıkları tahkir ile red kâide oldu,
Hırsızlara ikram-ü inâyet yeni çıktı…
(Vatanına, milletine bağlı olanları aşağılamak ve onları reddetmek kural haline geldi, Hırsızlara ikramda bulunmak ve yardım etmek ise yeni çıktı.)
Bed-asla necâbet mi verir hiç üniforma,
Zer-dûz palan vursan da eşek yine eşektir...
(Kötü yaradılışlı birine üniforma ya da gösterişli, pahalı giysiler soyluluk verir mi hiç; Eşeğe altın işlemeli semer vursan da eşek yine eşektir.)
Not: Yazımda asla genelleme yapmıyorum. Sadece kerameti kendinden menkul ve kendini dinin sahibiymiş gibi görenleredir sözüm. Dini, esasına uygun anlatan, yaşayan, bilen, konuşan, yazanlara selam olsun…
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar..
Yazı ile ilgili
Serdar Tuncer'in anlattığı
'Çoban kazandı çoban' hikayesi.
Cengiz Aygün'ün kaleme aldığı
'Din adına ahkâm kesenler çoğaldı' yazısına eklenmiştir.