ABD artık tek başına dünyanın jandarması haline gelmişti.
Ama geldiğimiz noktada öyle bir dünya yok.
Yeni süper güç Çin, her alanda rekabet eder durumda.
Askeri, ekonomik, teknolojik, istihbari, siyasi, hegomonik, hemen her alanda; bir süper gücün sahip olması gereken her türlü donanıma sahip.
Geçmişte Japonya ve Sovyetler Birliği’nin ABD karşısındaki zaaf noktaları da Çin’de yok.
Sessiz ve derinden, “dip dalga” gibi büyüdü ve serpildi.
Artık görünürlük arzetmeye ve bundan geri durmamaya başladı.
ABD içinde var olan yönetim savaşından en karlı çıkan Çin oldu diyebiliriz.
Neocon-Evangelist-Pentagon birliğinin Merkeziyetçi Akılla çatışmasını Çin çok iyi değerlendirdi.
Neocon kesim geçmişte Japonya ve Sovyetleri dize getirdiği gibi Çin’i de bir noktada dizginleyeceğini düşünüyordu.
Ama hesaba katmadıkları geçmişteki yekpare ABD’nin, artık var olmaması idi.
Geldiğimiz noktada küresel bilek güreşinin en ana arenası aslında Çin’dir.
Dünyanın neresinde olursa olsun; yaşanan savaşın, kargaşanın ve galebe çalma gayretlerinin altında Çin yatmaktadır.
Bugün devam eden Suriye savaşının bile arka planda Çin ve ona bağlı küresel hakimiyet olgusu gizlidir.
“Kuşak-yol”, yani “Yeni İpek Yolu” projesi güzergahında kalan 75 civarı ülke var.
Savaş, kaos, kargaşa ve vekalet savaşı olan yerlere bakarsanız; bu yol hattında olan ülkeler olduğunu görürüz.
Pakistan öyle, Afganistan, öyle, Yemen öyle, Türkiye öyle, Katar öyle, Rusya öyle, Doğu Akdeniz öyle, Irak öyle, Suriye öyle, bazı Afrika ülkeleri öyle, İtalya öyle, Fransa öyle….
Kısaca, dünyanın herhangi bir yerinde olan olayın asla tesadüfi bir özelliği yoktur.
Arkasında güçlenen, gelişen ve bugün Küresel hakimiyet savaşında hangi safta yer alacağı başat önem kazanan Çin olgusu vardır.
Kanada’da Huawei'nin Sahibinin Kızı ABD’nin isteğiyle tutuklanıyor.
Neden peki…
Güya ABD’nin yaptırım listesini deliyor.
Peki Huawei sıradan bir teknoloji şirketi mi.?
Tabi ki hayır.
Huawei Çin’in teknolojik istihbaratı için en önemli unsurlardan birisidir.
Ve gelinen noktada cep telefonu piyasasında bile Apple’ı geçmiş durumda.
Hem dünya Pazar payı ve hem de Çin devlet istihbaratının küresel boyutu anlamında yadsınamayıp asla gözardı edilmeyecek bir güç.
Kaldı ki Çin’in, üretimde sosyalist metodu, ekonomide kapitalist sistemin her türlü enstrümanlarını kullanıyor olması; düşük emek maliyetleri ve sürekli artan tasarruflar ve küresel piyasalara arzettiği ürünlerle ABD’nin hegomonyasını sarsması Neocon’ların kimyasını bozdu.
Hele de Şi Cinping gibi iyi yetişmiş, dünyayı bilen ve Çin’i sessiz ve derinden ama durmaksızın büyüten birinin şuanda devlet başkanı olması bu ülke için en büyük şans; ABD için de şanssızlıktır.
Çünkü dünyayı, global dengeleri ve küresel hakimiyet planını çok iyi okuyan ve dengeleri zekice gözeten ve hangi safta, nasıl ve hangi edinimler çerçevesinde yer almasını bilen birisidir.
Bunları derken; Çin’in küresel güç sahiplerinden bağımsız olduğunu sakın düşünmeyin.
Çin geldiğimiz noktada aslında ABD’ye değil, Neocon’lara kafa tutmaktadır.
“Merkeziyetçi ve aklı önceleyen” kesim Çin üzerinde oldukça etkili konumda ve iyi ilişkiler içindedir.
Her geçen gün Neocon etkisi azalmaktadır.
Net bir şey söylemek mümkün olmamakla birlikte; Neocon ABD’sinin etkisi yüzde yirmibeş-otuzlar mesabesine kadar düşmüştür.
Hal böyleyken; Neocon etkinliği düşerken, Merkeziyetçi Aklın işbirliğinin arttığını söylemek yanlış olmayacaktır.
Son günlerde Türk-ABD ilişkilerinde değişen ve farklılaşan ivmenin, ABD-Çin ilişkisiyle görünmez boyutla bile olsa bağlantısı vardır.
Çünkü yeni ve değişen bu ilişkiyi yaratan ve yaptıran güç aynı “akıl ve el”dir.
Çünkü Çin’den başlayan “kuşak-yol” projesi için Türkiye coğrafyası olmazsa olmaz bir destinasyondur.
O nedenle son günlerde gördüğümüz ABD ile sıkı diplomasiyi sadece Erdoğan-Trump iletişimi ve sonucu olarak düşünmemeliyiz.
Arkasında Küresel Yeni Dünya Düzeni’nin oyun kurucularının olduğunu görmezden gelmek olayın ciddiyetini kavramamak olur.
Yakın gelecekte ülkemize ciddi Çin sermaye ve yatırımlarının geleceğini söylemek için müneccim olmaya gerek yok.
Çünkü yeni yüzyılı planlayan “Küresel Akıl” Çin sermayesi ve global transfer ve yatırım planlaması konusunda oldukça etkinler ve Çin’in karar alıcılarıyla da sıkı bir teşriki mesai içindeler.
Hatta, son birkaç aydır ülkemize gelen küresel finansın büyük kısmının Çin kaynaklı olduğunu da düşünürsek; küresel ilişkinin komplike ve girift boyutunu daha iyi irdeleyebiliriz.
Kamuoyuna bir anda yansıyan, ABD askerlerinin Suriye’den çekilmesi, Erdoğan-Trump ilişkisinin yoğunlaşması, bölgesel bazda Türkiye hasımlarında ABD’ya kızgınlığın oluşması, ABD’de Savunma Bakanı ve başka bazı hükümet görevlilerinin istifa veya görevden alınmaları tesadüfi, kişisel refleks ve tavırlar değildir.
Daha önce de söylediğim gibi; artık ABD tek başına olmayacaktır.
Çin artık alternatif küresel güç olarak var olmaya devam edecektir.
Rusya olacaktır,
Türkiye olacaktır,
Afrika’ya dönük ciddi konsept ve politika değişikliği olacaktır,
Fransa ve Almanya üzerinden farklı ve yeni iletişimler oluşacaktır,
İngiltere kendi siyasetiyle ama bambaşka bir vizyonla karşımıza gelecektir,
Ortadoğu’da yükselen ve sönükleşen devletler, prensler, krallar görülecek ve öne çıkacaktır,
Güney Asya’da ciddi ve farklı gelişmeler yaşanacaktır,
Rusya ve İran’la ilgili sürpriz ve yeni gelişmeler ortaya çıkacaktır…
Tüm bunlar sessiz sedasız, olaysız kavgasız mı olacaktır.?
Hayır…
Son yazılarımda hep vurguladım.
Ülkemizi, bölgemizi ve hatta tüm dünyayı çok zorlu, kanlı, sıkıntılı ve sorunlu bir 2019 bekliyor.
Özellikle, 2019’un ikinci yarısında umulmadık ülkelerde beklenmedik olaylar, yönetim değişiklikleri, yeni yönetsel aktörler ve hatta sınır değişiklikleri bile görebiliriz.
Yeni vekalet savaşları, bulanık, kirli etnik ve dini çatışmalar yaşanabilir.
Özetle, dünyanın hiçbir yeri güvenli değildir.
ABD, Avrupa hatta İngiltere de dahil.
Küresel hakimiyet savaşında güç sahiplerinin bir diğerine galebe çalmak için tüm güçlerini sahaya süreceği bir yıla giriyoruz.
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar..