Birisi sıcak savaş,
Diğeri ise ekonomik ve finansal müdahale.
Sıcak savaş doğrudan silahlı güçlerle, NATO gibi kollektif ortaklıklarla, BM’nin barış kuvvetleriyle, terör örgütleri üzerinden vekalet savaşlarıyla, yaratılan iç çatışma, kaos ve ayaklanmalarla yürütülüyor.
İkincisi ve Sıcak Savaştan daha önemlisi olan ekonomik ve finansal savaş ise daha derin, uzun soluklu ve farklı unsurlarla yapılıyor ve daha kalıcı, can alıcı ve daha radikal sonuçlar doğuracak türden.
Çünkü Sıcak Savaş'ın bile nihai amacı "ekonomik-finansal hakimiyet"tir ve böylece hedef coğrafyada "kalıcılık, sahicilik ve sempatik" şekilde hakimiyeti halk'laştırarak tesis etmek ve sürdürmektir.
Bunun da farklı şekil ve yolları mevcuttur.
Doğrudan yabancı yatırım olarak istihdam sağlayıp iş-aş vererek, banka ve finans sektörüne başat aktör olarak, ülke siyaseti, savunma sanayi ve sağlık hizmetleri gibi kısımlarda belirleyici olarak hakimiyet tesis etmek.
Bir diğer yöntem ise;
FED politikalarıyla, dolar-döviz kur oyunları ve petrol fiyatları üzerinden atılan adımlarla; IMF, Dünya Bankası, Kredi-Fon kuruluşları gibi küresel bazlı yapılara ülkeleri muhtaç bırakarak.
Bu yöntemlerin bazen birisi, birkaçı veya bazen hepsinin karışımı ve bazen de çarpan etkisi yaratacak; güncel, sürpriz ve "yeni nesil" tetikleyici eklenerek kullanılabiliyor.
Mesela Koronavirüs gibi…
Şimdi başlığa döner ve Çin’den başlayarak, dünyada “Aslına ne oldu” dersek…
Küresel Hakimiyet Savaşının finaline gelmişken Çin hala net değildi.
Safını belli etmiyordu.
Neocon-Evangelist ve Merkeziyetçi Akıl arasında bir karar vermiyordu.
Hatta dünyanın ikinci büyük ekonomisi olması nedeniyle galiba biraz da gücün şehvetine kapılmış; bugüne nasıl geldiğini unutmuş gibiydi.
Asıl "He-Man"i unutup "Güç Bende Artık" demeye başlamıştı.
Fakat bir savaşta "akıl" çok ama çok önemlidir.
"Güç ve akıl" strateji doğurur.
Doğru bir "Savaş Sanatı" oluşturur.
Ama bugün Sun Tzu’nun torunları "gücün" etkisiyle aklı ihmal, "akıllıları" gözardı ediyorlardı.
Tam bu noktada "akıl ve paranın sahipleri" yukarıda söylediğimiz bazı "ekonomik ve finansal" hamleleri yapmaya başladılar.
Uzun bir süredir bu gözdağı devam etti.
Ama Çin ve Şi Jinping bildiğini okumaya ve hatta safını belli etmeyi bırak; kendi adına bir saf ve böylelikle de yeni bir güç olmaya kararlı idi.
Ama öyle olmadı.
"Aklın" oyunları bitmezdi ve Koronavirüs hamlesi ilk Çin’de başlatılarak küresel boyut kazanmaya başladı.
Çin ve bütün dünya gün be gün birkaç dolarlık virüse odaklanmış başka bir şey göremez olmuştu.
Ve hala da o durumda.
Şuanda durum nedir biliyor musunuz..?
Değeri yarıya yakın düşen Çin merkezli şirketler bir bir el değiştiriyor.
Sadece yabancı ve batı merkezliler değil Çin devlet ve yerli firmalar da dahil buna.
Şi Jinping "aklı" ihmal etmenin bedelini ödüyor ve Çin "akıl sahiplerince" sıcak savaşsız; virüs katalizörlüğünde ekonomik ve finansal yöntemle el değiştiriyor.
Batının "mali-finansal köpekbalıkları ve ekonomik tetikçileri" mağlup oldu ve Çin virüsle ülkedeki yabancı yatırımları düşük maliyetle ele geçirdi söylemlerine katılmıyorum ve anlattığım şekilde tam tersinin olduğunu görüyor ve iddia ediyorum.
Durum öyle bir hal aldı ki; Şi Jinping gibi Çin için yeni yüzyılın aklı ve beyni diye lanse edilen devlet başkanının bile artık koltuğu sağlam değil.
Merkeziyetçi Aklın karşısındaki Neocon-Evangelist güç de durmadı.
Virüs'ü Avrupa’ya yayarak benzer bir operasyonla karşılık vermek istedi.
Güya Avrupa’da benzer hava esecek ve dev şirketleri düşük bedellerle ele geçirebilecekti.
Ama "Virüs" oyununu kuran gücün, bu Neocon hamlesini de öngördüğünü düşünüyorum.
Çünkü an itibariyle Almanya, İtalya, İspanya, Hollanda, Avusturya ve Belçika gibi ülkelerde henüz değeri düşerek el değiştiren şirket yok.
Ve eminim buna müsaade edilmeyecek ve hatta el değiştiren olursa da; eminim ki bunun çoğu Merkeziyetçi Akıl tarafından yapılacaktır.